2011/10/07

Kuğulu Park'taki Ağaç

Bir dönem çok yaygın olarak benimsenmiş ve uygulamaya konmuş, aşık olmanın olmazsa olmazı, ağaçlara çizilen kalpler vardır hani. Gördüğüm zaman içimin cız ettiği, vandallıkla ilgisi olduğuna kesin gözüyle baktığım, affedilmez bir davranış biçimi...

Bana göre özellikle de eski Türk filmleri aracılığıyla hiç düşünülmeden nesilden nesile aktarılmış bir öğretidir bu. Yoksa durduk yerde kaç kişinin aklına gelir ki? O ağaca hiç acımadan, içinde isimler ya da baş harfler bulunan derin kalpler çizilmiş, ucundan oklar çıkartılmış, onun da bir canlı olduğu, bıçaklanıp yara aldığı akla bile getirilmemiştir.

Aşıklardan en çok da erkek olanın, aşkını ölümsüzleştirmek ya da geleceğe taşımak adına yaptığı iz bırakma eylemi olup, yüreği pır pır atarken elini tutmaya bile çekindiği sevgilisi üzerinde varlığıyla ve kelimeleriyle sağlayamadığı etkiyi bu yolla gerçekleştirmek istemesinden kaynaklanmıştır kesinlikle.
''İlk aşk''ın yüzünde görülecek ufacık bir tebessüm ve yaşanacak heyecan yüzünden ağacın
canının yanacağı düşünülememiştir.

Ama gelin görün ki Kuğulu Park'ta öyle bir ağaç gördüm ki aldığı yaralara, canının yanmasına hiç aldırmadan yapılanları affetmiş. Yazılan isimleri, çizilen kalpleri bağrında büyüterek gökyüzüne taşımış ve ışıl ışıl parlıyor.
Geçen onca yıla meydan okuyarak...

Ne dersiniz, Murat Seda'nın ilk göz ağrısı mıydı sizce?
Ayrı ayrı şehirlerden üniversite okumaya mı gelmişlerdi?
Aşklarının tanığı bu ağacı yıllar sonra gelip görebilmişler midir?
Önünde diz çöküp ağlamışlar mıdır?
Peki ya birlikte midirler şimdi?
Bu soruların yanıtlarını oradaki kuğular biliyor bence...
Yanıbaşlarına kadar gittikleri güvercinlere fısıldıyorlar...
Güvercinler de serçelere. O ağacın gölgesinde...