2012/02/10

Zihnime Düşenler...

Yoksulluğun pençesinde kıvranan varoş sokaklarda, yüzünde tebessümden eser kalmamış kahır dolu insanların oturduğu, iki odalı eğri büğrü evlerden yükselir en çok müzikleri. Masalarında teselli aranmaya gelinmiş salaş meyhanelerden bir de...

Acı dolu dizelerin döküldüğü o nağmelerde; hayattan alınan darbeler, umutsuzluk, eşitsizlik, her çeşit dışlanmışlık bangırdamaktadır.
Teselliyi bu müzikle arayan, hele bir de aşık ise cilâ çeker üzerine. Dinledikçe katlanır kederleri. Defalarca dinler aynı parçayı hiç bıkmadan. Dibe vurdukça vurur.

Gariban edebiyatıdır bunun adı.
Ruhun gıdası(!) denilen müzik yoluyla yapılmakta olanıdır. Yoksul insanların duygularını sömürerek kâr elde etme biçimi ya da en kısa tabiriyle ''Varoş Kapitalizmi''dir.
Hedef kitle oldukça büyüktür. Hele bir de saz varsa elinizde, yanıksa sesiniz, ciğerden okuyorsanız kral/kraliçe ilân edilip köşeyi bir değil, kim bilir kaç kez döneceksinizdir.

Buraya kadar elden gelen bir şey yok. Alan memnun satan bin kere memnun.
İyi de kardeşim, sırtlarından kazandığın paralarla, o yoksul kitlenin gözü önünde Dolmabahçe Sarayı'na benzeyen full deniz manzaralı villalarda, padişahlara özenerek yaşamasaydın keşke.
Öyle görmemişler gibi her tarafı altın varakla kaplatarak abartmasan ve biraz saygılı olsaydın.

İnsanın kendi kazandığı parayla kendine rahat bir hayat sağlama özgürlüğüne diyeceğim yok elbet.
Lâkin... Yok böyle ultra lüks hayat, ultra düşüncesizlik!


Şimdi de; yüzyıllar boyu kullanılmış tipik bir ''Orta Anadolu Evi'' modeline geçelim. Birçoğunuz görünce hemen tanıdınız, öyle değil mi?
Müze kapsamına alınmış evlerden şu an...

Radyo ve telefondan başka hiçbir teknolojik aksamın bulunmadığı bu evlerde odalara dikkat.
Gelin ve kaynana aynı evi kullanıyor, yani birlikte yaşıyorlar.

Birçoğumuzun anneanne ya da babaannesi tıpkı bu şekilde yaşamadı mı? Ufak tefek geçimsizlikler olsa da gül gibi geçinip gittiler bir arada, on yıllarca. Hatta kan kusup ''Kızılcık şerbeti içtim,'' diyenleri bile oldu.
Neydi bunun sırrı? Tabii ki sabretmek...

Peki ya şimdi?
''Kayınvalideyle yaşamak'' diye bir kavram neredeyse tamamen ortadan kalktı.
Genelde her ikisi de çalışmakta olan çiftler, üstelik bir de birbirlerini akşamdan akşama görmelerine rağmen nedir bu boşanmalardaki inanılmaz artış?
Bu gerçekteki sır ne?