2012/10/01

Darhane'den Tarhana'ya

Hepimizin bildiği gibi yemek kültürümüzün tarihçesi de
yüzyıllar öncesine dayanır. Bu kültürün en bilineni, en vazgeçilmezlerinden biri olan, yine Anadolu kadının yaratıcı ruhu ve her derde derman bulan maharetli ellerinin eseri tarhanada sıra...

Dünyanın ilk hazır çorbası olarak bilinen tarhana, Selçuklu ve Osmanlı döneminde orduların beslenmesinde oldukça önemli bir ihtiyacı karşılamış, özellikle Çanakkale Savaşı’nda askerlere güç vermiş.
Tüm kültürel ögelerimizde olduğu gibi onun da bir hikâyesi var:
Rivayete göre devrin padişahlardan biri Ramazan ayında veziri ile tebdil kıyafet geziyormuş. ''Top hangi evin önündeyken patlarsa o evde iftar edelim,'' demiş ve fakir bir eve misafir olmuşlar. Sofrada sadece çorba varmış. Padişah ikram edilen bu çorbayı öyle beğenmiş ki, ne çorbası olduğunu sormuş. Çorbayı hazırlayan köylü kadın: ''Dar hane çorbasıdır padişahım, kusura bakmayın. Afiyetle için,'' demiş.

Böylece ''darda olan ev'' anlamına gelen dar hane, zamanla darhana ve sonra tarhana çorbası olarak anılmış.

Asırlar öncesi göçebe atalarımızın en sevdiği hazır yemek olan tarhana Türk mutfağımızın geleneksel damak lezzetleri arasında ilk sıralarda olma özelliğini halen sürdürüyor. Anında lezzetli ve keyifli bir yemeğe dönüşebilecek, yapılması çok kolay, uzun süre saklayabileceğimiz olağanüstü ürünümüz...

İçindeki malzemeler her evde bulunabilecek türden.
Mayalandırılarak yapılması besin değerini artırarak sayısız şifayı da beraberinde getiriyor.

Gelin bu güzel geleneğe anneannelerimizin, annelerimizin elleri son noktayı koymuş olmasın.
Kaybolmaya yüz tutmuş tarhanamızı hayata geçirip kendimiz yapalım.
Bizlerle birlikte devam etsin, yok olmasın. Bu bayrağı taşıyalım...

''Kolaylık'' hepimiz için çok önemli bir faktör.
Teknoloji harikası bir robotla kısa bir sürede şahane bir tarhanaya imza atmak ve
bütün bir kış boyunca afiyetle içmek gibi bir güzellik inanın hemen yanı başınızda...

* * *

Küçük mutluluklar vardır ya hani hayatta.
Bazı insanların bedelini milyarlar verse de satın alamayacağı,
yaşayamayacağı türden...

Soğuk bir kış günü olduğunu hayal edelim şimdi.
Akşam karanlığı çökmüş, iş çıkış saati gelmiş.
Üşüyen ellerinizi nefesinizle ısıtarak, içiniz titreyerek evin yolunu tutmuşsunuz.
Karnınız açlıktan zil çalıyor...
Sokakta kalmış ve üşümüş bir kediden farkınız yok!

O an size dumanı üstünde tüten sıcacık bir çorba sunulduğunu düşünün...
Üstelik ev yapımı bir tarhana çorbası olsun bu....
Mis gibi... Buram buram çocukluğunuz kokan, içinizi ısıtan...

İşte ''sıcacık''lığıyla haz veren, içtiğiniz her yudumla büyüyerek sizi sarmalayan o eşsiz mutluluk!
Bundan daha ötesi olabilir mi?