2013/11/17

Kavanozdan Erozyona Kapari

Bu yazı, market alışverişlerimde raflarda sürekli rastladığım bir ürünle ilgili yaşanan ve şaşkınlıkla biten hikâyeyi anlatmaktadır.
İrili ufaklı ithal kavanozlarda satışa sunulan, taneleri itibariyle bezelyeye benzeyip rengi pek benzemeyen, bu nedenle de hiç çekici görünmeyen, konserve-turşu benzeri bir ürün olan ''Kapern''den bahsediyorum. Türkçesi ''kapari'' ve öyle her markette bulunmuyor...
Ama son yıllarda sanki biraz atak yaptı, biraz daha yaygınlaştı.

Neyse... Ben hayatımda hiçbir zaman kapari almaya niyetlenmediğim gibi, onu her gördüğümde aklımdan geçenler şunlar idi:
''Hiç tanımadığım ülkelerin tadını bilmediğim sebzesini neden alıp kullanayım? Üstelik konserve!''

Bu arada; sebze olduğundan bile emin değilim. Sadece bezelyeye benzediği için öyle düşünüyorum. Entel dantel yerlerde çalışan ünlü ahçıların soslarda falan kullandığını biliyorum bir de. Ee, cahillik kolay değil!
Bugünkü market alışverişimde de yine aynı şey oldu ve ben geç de olsa artık konuyla ilgili bir araştırma yapmak istedim.

Kapern(Alm), capers(İng) yani ''kapari'' Evliya Çelebi tarafından 400 yıl önce keşfedilmiş bir bitkiymiş meğerse!? “Seyahatname”sinin Çorum’un Osmancık İlçesi'ni tanıttığı bölümde:
''İşte bu kumlu toprakta, bu iklim şartlarında “gebre” adında bir yemiş yetişiyor ve yöre halkı bu yemişin sirkeli turşusunu yapıyor,'' diyor ve çok meşhur(!) olduğundan, faydalı ve lezzetli oluşundan, hastalıklara deva olmasından, zindelik, sağlık, güç verdiğinden bahsediyor.

İlk çağlardan beri Akdeniz ülkelerinde gıda ve tedavi amaçlı kullanıldığını öğreniyorum sonra. Acı bir bitki olduğunu, sadece sirke ve tuz ile terbiyelendikten sonra tüketildiğini de...
Kapari ülkemizde, Akdeniz ikliminin yaşandığı iller başta olmak üzere, Doğu Karadeniz'de ve Güneydoğu illerinde, Orta Anadolu'da Tokat ve civarında doğada kendiliğinden yetişen, dikenli ve çalımsı bir bitki olan Gebreotu (Gebereotu) imiş oysa. Düşünebiliyor musunuz??!!
Gebre, gebere kebere, kepere, kapari...

Kapari, her yönüyle bir kurtarıcı aslında. Deniyor ki:
“Toprak kanseri olarak tanımlayabileceğimiz erozyonu önlemede yeni bir umut: KAPARİ”
“Orman köylümüzün kalkınmasında mucizevi bitki.”

Almanlar kaparinin salamurasını, sosunu 472 çeşit yemekte kullanıyormuş.
İspanyollar, yılda 20 milyar dolar kazandırdığı için ''Milli Bitki'' ilan etmiş kapariyi ve devlet korumasına almışlar.

Biz mi? 1990 yılından beri yılda 3000-5000 ton kapari ihraç ediyormuşuz ve sırf bu yüzden bizdeki diğer adı ''dolar açan tomurcuklar'' diye biliniyormuş.
Ancak... İç piyasamızda yeterince tanıtımı yapılmamış hiçbir zaman.
Ülkemizdeki her türlü iklimde bu kadar ''yaygın'' yetişen bir bitkinin ''yaygın'' bir şekilde kullanılmamasını, hatta adını bile duymayan sayısız insan olduğunu başka ne şekilde açıklayabiliriz sizce?

Peki, yalnızca büyük kentlerdeki süpermarketlerde, ithal kavanozlarda karşımıza çıkmasını?
İhraç ettiğimiz kapariler bize ithal kavanozlarda geri dönüyor, bu çok açık..
Tarım Bakanlığı uyuyor mu?