2014/08/04

''Gülmek Ayıp'' Dediler!

Hafta boyunca yoğun biçimde ülke ve dünya gündemini işgal eden ''gülme'' konusunu hâlâ bilinçaltımdan atamadım. Nerede gülen bir insan (kadın) görsem konu hemen aklıma düşüyor.
Bu berbat duyguyu ''Aman boşver!'' deyip asla öteleyemiyorum.
Bilmiyorum, ne zaman geçecek? Ya da geçecek mi?

Lise yıllarından beri sürekli mizah dergileri okuyan, yerine göre yaşamı ''gülerek'' ti'ye alan, gülmenin ve mizahın hayatı çekilir kıldığına, gülen insanların ışık saçan sağlıklı bireyler olduğuna inanan biriy(d)im; ama artık eskisi gibi gülemediğimi farkettim. Dedim ya, konu hemen aklıma düşüyor. Şu üç günlük dünyada hayatın içinde yakalanmış komik bir şeye gülmenin neresi kötü, neresi ayıp, nesi iffetsizlik olabilir? Nasıl çıksın ki aklımdan?

Hadi tebessümlerimizi çaldılar, kırk yılda bir atılacak masum bir kahkaha için bile akıl sır almayan o gönderiler neden?
Amaç, suçluluk duygusu hissettirmek ya da insanların içine korku salmak mı? Gülen kadınlara kötü gözle baktırmanın dinen bir açıklaması var mı sahi? Kuran'da geçiyor mu bu konu? Elbette ki kocaman bir ''Hayır!''
Eğer aksi olsaydı hadislerden birinde ''Mümin kardeşine tebessüm etmen sadakadır,'' sözü yer alır mıydı?

Gülen insan mutlu olan, mutlu olmaya, ruh sağlığını dengede tutmaya çabalayan insandır. Gülmenin, hafızayı olumsuz etkileyen stres seviyesini aşağıya çekip mutluluk hormonu seviyesini yükselttiği, bu sayede öncelikle hafızanın olumlu yönde etkilendiği bilim adamları tarafından yıllar yıllar önce ve deneylerle sabitlendi.

En basitinden; ağladığımızda negatif enerjimizi atabildiğimiz kadar, gülerken de pozitif enerjimizin bariz biçimde arttığını, adeta ruh bütünlüğümüzün tamamlandığını farketmeyen var mı?
İşte bu nedenlerle günümüzde insanlar stresle başa çıkabilmenin yöntemlerini hızla yayılmakta olan kahkaha kulüplerinde; gülmek, gevşemek ve nefes egzersizlerinden oluşan ‘kahkaha yogası' ile öğreniyor.

1995'te Hindistanlı bir doktor olan Madan Kataria ve yoga hocası eşi Maduri Kataria tarafından bulunan bu yoga türü, stresle başa çıkmakta en geçerli yol olarak benimsenmiş. Ülkemizin de dahil olduğu 50'yi aşkın ülkede uygulanıyor ve sayıları 6 binin üzerindeki kahkaha kulüplerinde çok sayıda 'kahkaha lideri' ve öğretmen de yetişiyor.


Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği BURC Hizmeti Kahkaha Yogası Tanıtım Bülteni'nden maddeler:
Genel inancımız kişinin içten bir kahkaha atabilmesi için gelişmiş bir espri anlayışına ve bu espri anlayışını uyaracak dış faktörlere (şakalar, film, komedi, vb.) ihtiyaç duyduğu yönünde.
Halbuki kahkaha atmak için espri anlayışıyla doğmuş olmak veya espri anlayışını ileri seviyeye taşımak gerekli değildir.
Oysa ki bilimsel olarak kanıtlanmıştır ki içten bir kahkaha, eğer yeterince uzun sürdürülebilir ise;
• Etkinliği bilinen kardiyo egzersizleri ile aynı fiziksel etkileri yaratmaktadır,
• Kahkaha ile birlikte alınan derin nefesler vücuttaki hücrelere giden oksijen miktarını arttırır, hücrelerin fonksiyonlarını en yüksek kapasitede gerçekleştirmelerine yardım eder ve pek çok hastalığın oluşumunu engeller veya iyileşmesine destek olur,
• Diyafram ve abdominal kasların hareketini arttırarak, otonom sinir sistemimizin sakinleştirici kolu olan ''parasempetatik sistem''i harekete geçirir –ki bu da stres oluşturan''sempetatik sistem''in panzehiridir,
• Negatif düşünce ve duyguları ortadan kaldırarak kendi ruh bütünlüğünüzün oluşmasını sağlar.

Şimdi de ''dikkatle'' OSHO'ya kulak verelim:
CİDDİYET RUHUN HASTALIĞIDIR!
Gülmek, tek boyutlu değildir. İnsan varlığının üç boyutunu da kapsar. Güldüğünde buna bedenin, zihnin ve ruhun katılır. Gülerken ayrılıklar yok olur, bölmeler yok olur, şizofrenik kişilik yok olur. Ama bu, insanları sömürmek isteyenlerin işine gelmez. Kralların, rahiplerin, kurnaz politikacıların. Onların tüm çabası, insanları bir şekilde daha zayıf ve hasta hale getirmek üzerinedir. İnsanı acınacak hale getirirler ki başkaldıramasın.

İnsandan gülüşünü almak, ondan hayatını almaktır.Gülmek, enerjinizi geri getirir. Varoluşunuzun her zerresi canlanır, bütün hücreleriniz dans etmeye başlar. Zarathustra, dünya üzerindeki en büyük günahın, insanın gülmesini yasaklamak olduğunu söylerken haklıydı. Bunun etkileri çok derindir, çünkü gülmeniz yasaklandığında, neşeli olmanız, bir kutlama şarkısı söylemeniz ve sadece keyiften dans etmeniz de yasaklamıştır. Ciddiyet, bir günahtır.
Ve unutmayın, ciddiyet içtenlikle aynı şey değildir. İçtenlik tamamiyle başka bir kavramdır. Ciddi bir adam gülemez, dans edemez, oyun oynayamaz. Her an kendi kendini kontrol eder. Öyle bir hale getirilmiştir ki, kendi kendisinin gardiyanı olmuştur. İçten olan insan, içtenlikle gülebilir, içtenlikle dans edebilir, içtenlikle neşelenebilir.
İçtenliğin, ciddiyetle hiçbir ilgisi yoktur.

Ciddiyet, ruhun hastalığıdır ve sadece hasta ruhlar köleleştirilebilir. Ve bütün yatırım, asi olmayan, köle olmaya çok istekli, neredeyse yalvaran bir insanlık kurmak için yapılmıştır.

Hatta, gülen ve kıkırdayan insanlar sadece çocuklardır. Yetişkinler, onlar cahil çocuklar oldukları için bunun affedilebileceğini düşünürler. Onlar henüz medenileşmemiştir, henüz ilkeldir. Ebeveynlerin, toplumun, öğretmenlerin, rahiplerin bütün çabası, çocukları medenileştirmektir, ciddileştirmektir. Onlara bağımsız insanlar gibi değil, köle gibi hareket etmeyi öğretmektir. Çocuklar gülebilir, çünkü onlar hiçbir şey beklemez. Beklentileri olmadığı için, gözleri her şeyi görmek konusunda keskindir. Ve dünyada çok fazla saçmalık vardır. Bir çocuğun görmekten kaçınamadığı, muz kabuğuna kayıp düşen bir sürü insan vardır. Gözlerimizin önünde bir perde gibi görev yapan şey, bizim beklentilerimizdir.

Gülmek, hayatın ve sevginin olmazsa olmaz bir parçasıdır. [OSHO]