26/03/2023

Yalı Hanı'nın Tarihçesi

Bu yazıda şehrin Yalı Caddesi'nden ya da Fetvane Sokak'tan her geçişimizde uğramadan duramadığımız, özellikle morsalkımlarıyla ünü memleket sınırlarını aşmış tarihi Yalı Hanı'nı anlatacağım. 
Öyle ki, işim acele olduğunda bile içeri girip morsalkımların açıp açmadığına göz atıyorum bu aralar. Çünkü bazı yıllar bir anda açıp bir anda geçebiliyorlar.

Dün ilk defa hanın üst katında gezindim. Merdivenleri çıkarken, koridorda dolaşırken gözümün önündeki binbir çeşit imgeyle birlikte. Atını alt kata bağlayıp soluklanmak için avludaki masalara geçen, kahvesini höpürdettikten sonra odasına çekilen veya lokantada karnını doyuran Osmanlı dönemi insanları eşliğinde...


Hanın üst katındaki odalar ve koridorların avluya bakan pencereleri

Yalı Caddesi'ne bakan arka giriş kapısı

Şimdi de Yalı Hanı'ndan edindiğim, internet ortamında bulunmayan orijinal bilgiler ve çizimler
👇👇
YALI HAN'IN TARİHİ 
Orta bahçedeki tabelada Yalı Hanı'nın tarihlenmesi için 1889 yazar. 1980'lerin ortasına kadar ''han'' olma özelliğini sürdüren Yalı Hanı bu süreçte konaklama hizmeti verir. Atlar alt kata bağlanır, üst kat odalarda da kalınırdı. Çanakkale dışından gelip İstanbul'a Gökçeada'ya gitmek isteyenler ya da kentte işi olanlar birkaç günlüğüne Yalı Hanı'nda konaklar veya İstanbul'dan dönenler de aynı kısa kalışlar için Yalı Hanı'nı kullanırlar. Posta arabaları ya da tatarlar yüklerini buraya indirir, buradan aldıklarıyla yollarına devam ederler. Osmanlıdan kalan 3 handan biri olan Yalı Hanı bir buluşma mekânı ve Ahmet Ağa'nın güvenilirliğinden dolayı para ve kıymetli eşyaların bırakıldığı ''emanetçilik'' yeri de olmuştur.

''Yalı Hanı'' bugün içerisinde bar-cafe, ev lokantası, çeşitli sanat atölyeleri (müzik, dans, seramik, yazma-baskı, resim, fotoğraf, taş-metal-ağaç işleri) nargile, kitapçı, gazete, dergiler ve çok amaçlı toplantı salonlarının olduğu, her yaş ve kesimden insanların barış içinde bir arada barındığı; kentin sosyal, tarihi ve kültürel nabzının attığı bir mekân olarak yaşatılmaktadır. Yaz aylarında ve havaların yağışlı olmadığı yıl boyunca Yalı Hanı'nın bahçesi her yaş kesiminin buluştuğu, fikirlerin tartışıldığı, etkinliklerin yapılıp eğlenildiği, misafirlerin ağırlandığı çok özel bir ortamdır. Özellikle Nisan-Mayıs ve Eylül-Ekim aylarında avlunun göğünü kaplayan morsalkımların altındaki ''muhabbetler'' kişisel tarihlerin unutulmaz anıları arasına girer.

Fotoğrafı geçen yıl 25 Nisan'da çekmiştim. Mevsimsel bir değişiklik olmazsa tam 1 ay sonra morsalkımların masalsı görünümü budur. Oldukça geniş bir köke sahip morsalkımın yaşının 100 yılı aşkın olduğu söyleniyor. Kapladığı alan ise tüm avluya yetecek kadar salkım barındırıyor.

DIŞ MEKÂN
Ön cephe penceresi iki kat halinde düzenlenmiştir. Giriş kapısı ve pencereler lentoyla bağlanmıştır. Pencereler dikdörtgen sövelidir. Pencere üst kemerleri yuvarlaktır. Süsleme etkisi yaratır. Yapı moloz taştan yığma duvar tekniği ile yapılmış, dört yönde ahşaplı kırma çatıyla örülmüştür. Osmanlının şehir içi açık avlulu hanlarının özelliklerini gösterir. 

İÇ MEKÂN
Açık avlulu plan tipinde olan han iki katlıdır. Yalı caddesi ve Fetvane sokağa açılan iki ayrı kapısı vardır. Bu özelliğinden dolayı da ''yolgeçen hanı''dır. Ana giriş kapısı Fetvane sokaktadır. Girişin hemen solunda bir keramik atölyesi vardır. Yine girişin sağında ama giriş kapısı sokaktan olan Han'a ait, kitapçı olarak hizmet veren bir oda daha mevcuttur. Orta avlu boş ve açıktır. Avlunun zemin döşemesi parke taştır. Zemin katta avluyu çevreleyen 11 oda ve L şeklinde bir kahvesi mevcuttur. Doğu yanında yer alan tuvalet orijinal yerindedir.

Hanın taşıyıcıları ahşap direklerdir ve ilk halleriyledir. Ahşap direklerin üstündeki sütun başlıkları da ahşaptır. İkinci kata çıkış giriş kısmının batısında yer alan ahşap merdivenlerdir. Kattaki üstü kapalı balkon orta avlunun dört yanını dolanır ve orta avluya açılan pencerelerle dolanmıştır. Koridor şeklindeki ikinci katın taşıyıcıları da ahşap direklerdir. İkinci katta 25 oda mevcut olup bunlardan 15'i farklı sanat atölyeleri, 2'si toplantı salonu, 8'i de bar olarak kullanılmaktadır. Üst katın doğu tarafı (üst kat tuvaletlerinin olduğu taraf) 1950 yıllarda geçirdiği bir yangınla yanmış ve daha sonra betonarme olarak tadil edilmiş, tadilat esnasında da o yanda bulunan ikinci merdiven iptal edilmiştir.


Tek tük de olsa açmaya başlayan ilk morsalkımlar 

SÜSLEME
Yalı Hanı 2003 yılında aslına uygun bir restorasyon daha görmüştür. Süslemeler sadedir, fazla dikkat çekmez. Pencerelerin alt kısmında stilize edilmiş dört yapraklı yonca motifleri vardır. Saçak gibi aşağıya sarkan stilize edilmiş bitkisel motifler kullanılmıştır. Ortada üç yapraklı yonca ve yanlarda haç formu kullanılmıştır. Balkon kısımlarında avluya bakan yüzlerinde ahşap kaplama birbiri üzerine bindirilerek hareket sağlanmıştır. 

Günümüzde pencerelerin bazıları kapatılarak niş haline getirilmiştir. Dış cephede ise güney giriş kapısının üzerine tek sıra tuğla döşenmesiyle cephede bir hareketlilik sağlanmıştır. Dış cephe pencerelerinde hafifletme kemerleri kullanılmıştır. Çatıdaki saçak kornişleri süsleme ögesi olarak dikkat çeker. 

AHMET TURHANLI (Ahmet Ağa) 
1879/1973
Yalı Hanı'nın ilk bilinen sahibi ve işletmecisi olan Ahmet Turhanlı 9 yaşında Girit'ten Çanakkale'ye göç etmiş, hayvan ticareti, zeytincilik, zeytinyağı üreticiliği gibi işler yapmış, 1925'ten sonra hisselerini tek tek satın aldığı Yalı Hanı'nın işletmeciliğini ölene dek sürdürmüştür. Ahmet Ağa'dan sonra Yalı Hanı çocukları Handan ve Hasan T.Turhanlı tarafından korunarak tarihî ve kültürel bir miras olarak yaşatılmaktadır. 

Resimde görülen karacalar Ahmet Ağa tarafından Yalı Hanı'nda bırakılmış, hanın bir odası karacalara ayrılmıştır. Anlatırlar ki; ''Karacalar acıktıkları zaman arka kapıdan (Yalı Caddesi tarafından) çıkar ve hemen karşıdaki manavdan canlarının istediği kadar yerler. Hesap veresiye defterine yazılır. Ahmet Ağa da hesabı öder.''



*   *   *