Merak duygum devreye girmeyegörsün. Bir ön araştırma yapıp filmi hemen izlemeye, ön yargımı kırmaya karar verdim. Tabii ki Nur Sürer, Yılmaz Erdoğan, Okan Yalabık, Olgun Şimşek gibi isimlerden oluşan sağlam bir kadrosu olması birinci etkendi.
Film kırk yıl kadar öncesi (1980'li yıllar) İç Anadolu Bölgesindeki çiftlik evlerinde, dağlarla iç içe yaşayan bir ailenin yaşamını konu edinmiş. Saliha, Kadir ve Yusuf, Havva ve Bekir çiftinin çocukları. Bekir gençliğinde Almanya'da çalışıp köyüne dönmüş, tarla, bahçe, mahsul işleriyle hayatını idame ettirmek isteyen bir baba. Çocukları okusun istemiyor. Onların da toprakla uğraşması, yaşlanınca kendilerine bakması en büyük arzusu. Almanya'dan getirdiği video kamerasıyla nadiren de olsa çekim yapan, gece olunca TV izlerken uyuyakalan bir adam. Eşi Havva hemşirelik mesleği ile ilgili hayalleri gerçekleşmemiş, kocasına saygılı olsa da arası pek iyi olmayan, çocuklarının özellikle ''Ankara'da'' okumasını isteyen bir kadın.
Bekir (Yılmaz Erdoğan) bir gün arkadaşının anne-babası olmayan on beş yaşlarındaki yeğeni Cemil'i tarlada çalışırken görür ve çok sever. Kendi çocuklarıyla birlikte yaşaması ve çalışması için onu eve getirir.
Evin kızı Saliha ve Cemil arasında aşk başlar. Ancak Bekir kendisini dört çocuğun babası olarak gördüğü için yürümez. Ve bu ailede bir kayıp yaşanır. Nedeni net olarak belli olmayan bir trajedi. Bu noktadan itibaren izleyicinin kafasına kocaman bir soru işareti yerleşir. Yaşanan bu kayıptan sonra aile köyden ayrılıp şehre göç eder. Aradan 40 yıla yakın bir süre geçtikten sonra aile bireylerinin her biri çocukluklarının geçtiği eski eve farklı nedenlerle geri dönerler. Cemil (Olgun Şimşek) ise köyden hiç çıkmamıştır.
Film için ''tek mekânda geçiyor'' diyebiliriz. Çocuklukta yaşanan ev ve evin avlusu. Evin içinde 40 yıl önce yaşananlar, aile bireylerinin o zamanki ve şimdiki halleri. Ailenin kırılma noktası evin ikinci çocuğu olan Kadir'e küçükken babası tarafından yaşatılan bir travmadan kaynaklı. Kadir'in Cemil'e hortumla yaptığı bir şakaya babasının aşırı derecede kızmasından. Aslında tüm yaşananların sebebinin hortum şakasıyla bağlantısı olduğu bile düşünülebilir. Babanın Kadir'e verdiği acımasız cezanın karşılığını ağır bir şekilde ödediği...
Babasının Almanya'dan getirdiği kameraya ilgisi olan ve çekim yaparken yakalandığında sürekli azarlanan Kadir (Okan Yalabık) yıllar sonra bu eve ekibiyle birlikte bir film çekmek üzere gelmiştir. Evi sanatçı usulü, tarz bir şekilde döşemiştir. Eşi ve oğlunu alıp baba yadigarı Mercedes'i ile eve gelen en küçük kardeş, babasının ''Arabacı'' adını taktığı ''uslu'' Yusuf paragöz ve asabi bir tip olmuştur. Abla Saliha (Ayça Bingöl) eşinden ayrılmış, yanında bakımevinden çıkardığı Alzheimer hastası annesi Havva ve Z kuşağı kızı ile birlikte gelmiştir eve. Kız film çekimlerinde dayısına yardım etmektedir.
Filmin bundan sonrası seyircinin bir dedektif gibi çok yönlü düşünüp ihtimaller üzerinde durduğu fakat karar veremediği son derece sürpriz bir şekilde gelişiyor.
Saliha ve Cemil yıllar sonra karşılaştıklarında aralarında geçen unutulmaz diyalog
Yaklaşık 2,5 saat süren CİCİ'den zerre kadar sıkılmadığımı, büyük bir ilgi ve merakla seyrettiğimi söyleyebilirim. Berkun Oya şahane bir filme imza atmış gerçekten. Tadı dimağımda kaldı...