Son birkaç yıldır gelenek haline getirdiğim haftanın fotoğrafları içerikli yayınları genelde hafta sonu yayınlıyordum. Ancak bu kez ralli nedeniyle hafta ortasına sarktı. Bu yayınlara ''magazin ağırlıklı'' da diyebilirim sanırım. ''Magazin'' sözcüğü ''Halkın çoğunluğunu ilgilendirecek, çeşitli konulardan söz eden, bol resimli yayın,'' anlamında. Okurların çoğunluğunu ilgilendirdiği istatistiklerden belli olduğuna göre benim yaptığım da farklı bir şey değil sanki. O halde hemen başlayayım.
Gitarı, mızıkası ve İngilizce parçalarıyla kordon ve çarşı caddesini şenlendiren müzisyen ve balık bolluğu yaşanan bir sezonda avdan keyifle dönen bir balıkçı teknesi kıyıya yanaşırken.
VIKING NEPTUNE gemisinin erkek rehberi ile bir başka geminin kırmızı şemsiyeyle yolcu toparlayan kadın rehberi. Şemsiye kapalı olunca geminin adı da kapalı.
Orta Doğu'da yüzyıllardır kanayan bir yara olan Arap-İsrail savaşlarının şiddetli bir hal alıp hastanelere dahi roketler atıldığı, binlerce masum çocuğun ölümüne yol açtığı ve acımasızca devam ettiği şu günlerde dünyanın bir başka tarafındaki yaşlı insanların kruvaziyer gemilere olan talep yoğunluğu gözden kaçmıyor.
İskeledeki balıkçı tekneleri ve marinadaki şık yatlar aynı zamanda bir statü farkı göstergesi değil mi?
Bu yıl balık sezonu çok bereketli geçiyor. Kısa bir süre öncesine kadar iki adet balık ekmeğe 250 TL verirken, kilosu 300 -350 TL'ye kadar inen balıkların prensi lüfer bu ara tercih sebebimiz.
Kestane kokusu her ne kadar cezbedici olsa da kar yağışlı havalardaki kokusu ve tadı kadar değil. Diğer fotoğraf Eski Askeri Hastane'nin önündeki bir etkinlikten. İzin alarak çektim tabii. Ama eve gittiğimde etkinliğin T ile başlayan yabancı ismi bir türlü aklıma gelmedi :(
Bir kez daha söylüyorum. Gri kediler çok fotojenik oluyor. Diğeri de fotoğraf vermek istemeyen bir tatlış:)
Flanözlük yaparken keşfettiğim (Saat Kulesi'nin tam önündeyken hemen sol taraftan Yalı Hanı'na gidilen Fetvane sokakta bulunan) bu şahane esnaf ve öğrenci lokantasının özelliğini şurada anlatmıştım. Palmiyeler meyve vermek için öykünüyor bu ara. Tabii ki hiçbiri meyveye dönüşemeyecek.
Halk Bahçesi'ne girdiğim bir gün yaşadığım de-ja-vu. Maklura Pomifera yani Kızılderili portakalları yerde. Bir tanesini sol elime alıp inceliyorum. Kot gömleğime kadar her şey aynı.
Yirmi gün kadar önce başlamış ve motifleri bitince fotoğraflayıp neye dönüşeceğini sormuştum. Aşamalar ve sonuç efendim. Taze bitti:)
Yine geçtiğimiz günlerde ''Hayalleri değil, binaları yıkıyoruz'' mottosuyla yıkılmaya başlanmış beş katlı bir binanın beşinci katına çıkmış bir ekskavatörü fotoğraflamıştım.
Bakınız, üç gün önce. Üçüncü kata inmiş. Öyle paldır küldür yıkmıyor. Aksi takdirde önce kendisi iner en alta. Zeminde yarım metre kadar çapı olan bir delik açılarak işe başlanıyor. Çalışma sistemini merak edenler için:
👇