03/03/2025

Benzersiz Bir İyilik Hareketi

Gazete manşetlerine göz attığımızda insanlığın pek çok yönden zor ve acımasız zamanlardan geçtiği sonucuna varıyor, hayli üzülüyoruz.
Böyle durumlarda Stanford Üniversitesi Psikoloji Profesörü Jamil Zaki'nin Washington Post'ta yayımlanmış bir köşe yazısı olarak çalışmalarını aktardığı ve ''Pozitif Uyum'' adını verdiği ünlü araştırması düşüyor hemen akla. Bizlerin de sıklıkla duyduğu bir gerçeği hatırlatıyor çünkü:

Kötü davranışlar gibi, iyi davranışlar da aynı şekilde yayılma eğilimindedir. İyilik (nezaket) bulaşıcıdır. 

Zaki'nin araştırmasında, başkalarının cömert olduğuna inanan katılımcılar da cömert hale geliyor, iyiliğin bulaşıcı olduğunu, yeni biçimler alarak bu yolda insanlara yayılabileceğini kanıtlayarak gösteriyordu. Zaki'nin toplumu iyileştirmek adına hayati önem taşıyan öngörüleri şirketler için de geçerliydi. Öyle ki liderlerin neredeyse tümü çalışanlarının normal hizmet standartlarının ötesine geçmesini, müşterileri nezaketleriyle etkilemesini istiyor ve başarıya ulaşıyordu.

1998 yılında Dünya İyilik (Nezaket) Hareketi tarafından nezaketin dünya çapında teşvik edilmesi amacıyla kurulan ve her yıl 13 Kasım'da kutlanmakta olan Dünya İyilik Günü, insanların birbirine, kendisine ve dünyaya karşı nazik olmasının önemini kabul ettiği bir gün olmuş (Nedense biz kutlamayan ülkeler arasındayız). Bu günde, katılımcılar iyi işleri kutlayıp teşvik ediyor ve farklı iyilik eylemleri için sözler veriyorlar. Kutlanması insanlar, toplumlar ve ülkeler arasında bir iyilik zincirinin oluşmasına vesile olan Dünya İyilik Günü en önemli ve birleştirici insan ilkelerinden biri olan empati, şefkat ve nezaket üzerine düşünme fırsatı veriyor. 

Büyük ve küçük nezaket eylemlerinin olumlu potansiyeline adanmış böyle bir günde her türden insanı bir araya getiren bu önemli niteliği birlikte teşvik etmeye ve yaymaya çalışmak gerek.

Bu bağlamda Harvard Business School da 2010 yılında 136 ülkede bir araştırma yaparak verici insanların en mutlu insanlar olduğu, sadece bir nezaket eyleminin bile birinin gününü değiştirebildiği, daha güçlü bir iyileşme ve pozitiflik topluluğu oluşturabildiği sonucuna ulaşmış...

“The simplest acts of kindness are by far more powerful than a thousand heads bowing in prayer.” – Mahatma Gandhi 
(En basit iyilik hareketleri, binlerce başın dua için eğilmesinden çok daha güçlüdür.)  

Gandhi'nin bu sözü de, ritüel dindarlık gösterilerindeki iyiliğin gücünü vurgularken, küçük nezaket eylemlerinin sembolik bağlılık hareketlerinden daha derin bir şekilde insan refahı üzerinde etkisi olduğunu öne sürerek şefkatin, alçakgönüllülüğün ve insan bağlantısının önemine dikkat çekiyor. 

Gerçek iyilik empatiyi teşvik etmek, insan ihtiyaçlarını ele almaktır. Törensel eylemler özden yoksun olabilir ya da elle tutulur bir değişim yaratmada başarısız olabilir.

Her yıl havaların ısınmaya başladığı şu günlerde çıktığım uzun yürüyüşlerde etrafında epeyce sitenin bulunduğu şu arazilere küçük çapta olsa da kıyısından köşesinden domates, marul, maydanoz, bakla, soğan benzeri bitkiler ekip biçenler oluyordu (İnşaat yapılacağı için şu zeytin ağaçlarının kesildiğini fotoğrafmıştım; ama görüldüğü üzere epeyce büyüyüp zeytin vermeye bile başlamışlar). 
Ülke ekonomisinin malum olduğunu, uzunca bir süredir inşaat yüzü görmeyince arazilerde küçük çapta ekim dikimler başladığını fotoğraflayarak gösteriyordum her yıl. Hatta en son epey büyük bir alana nohut ekildiğini, büyük ihtimal geçim sağlama derdine de düşüldüğünü eklemiştim.

Geçen gün gördüğüm manzara ise böyleydi. Küçük parseller halinde bölünmüş olan kocaman bir araziye bir şeyler ekilmişti. Bazılarının üzerinde çapa yapan kadınlar vardı. Merak edip kadınlardan birine ''Kolay gelsin'' diyerek durumu öğrenmek istedim.

Bilmeyenler için; şemsiye gibi açılmış büyük yeşillikler enginar fideleri.
''Sağ ol'' diyen kadına ''Kendi araziniz mi yoksa kiralıyor musunuz?'' diye sordum ardından. ''İkisi de değil,'' dedi. Şaşırdım. ''Bu gördüğün yerlerin sahibi yaşlı bir karı koca idi. İkisi de öldü. Bir tane evlatlıkları vardı. Tee, şuradaki binayı o yaptırıyor. Burayı sorduğumuzda, 'İstiyorsanız burayı ekin biçin. Boş duracağına işinize yarasın,' dedi. Biz de istediğimiz kısmı işaretledik öyle. Herkes gelip kendi böldüğü yeri ekiyor. Bazıları daha sonra ekecek,'' dedi.

Buyurun size en şahanesinden bir iyilik hareketi. Üstelik yolun karşı hattındaki arazilerin sahipleri de aynı şeyi yapmış. Herkese istediği yeri işaretletmiş ve bu yılki sahibi yapmışlar. Hiçbir ücret almadan. Ama nasıl sevindim var ya. Yoluma devam ederken gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Artık sevinçten mi yoksa neden ben de tam olarak anlayamadım. Şimdi de zaten yine sulandı o gözler...😢

*  * *
(8.3.2025)


*   *   *



#KindnessIsContagious


6 yorum:

  1. ''Nezaket neydi'' aşamasına geldik. Maalesef nazik olmayan davranışlarla daha çok karşılaşıyoruz. Tabii ki bulaşıcıdır, etrafımızda kibar biri olursa çevresi biraz daha toparlanır ona göre davranır, belki özenilir, unuttuğu şeyi hatırlar insan kaba değil kibar olması gerektiğini. İyilikte öyle gülmek de öyle.Tarla sahiplerinin yaptığı büyük iyilik ve fayda. Böyle insanlar ve iyiler hep var ama diğerleri ön plana çıkıyor. İyi günler ve nazik davranışlı insanların çoğalması umuduyla:) sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizim dilimizde ''nezaket'' sözcüğünün ''iyilik'' ile bağlantısı yoktur. ''Başkalarına karşı saygılı ve kibar davranma; naziklik'' anlamı içerir. Oysa İngilizcede ''kindness'' hem ''nezaket'' hem ''iyilik'' anlamı taşıyor ve siz bunu verdiğiniz örneklerle çok güzel özetlemişsiniz.
      Nazik insan iyi insandır. Bu çok net. Araştırmalar nezaketin bulaşıcı olduğunu göstermiş, nazik bir davranış gören bunu mutlaka başkalarına aktarma çabasına girmiş - özellikle de yeni birine. Bir nezaket zinciri başlaması, iyilik güzelliğin çoğalması amacıyla. İyiler hep var gerçekten. Azınlıkta kaldılar diyelim. Günümüzde kötüler (nezaketsizler) daha baskın. Yaptıkları kabalıklardan konuştukları dile kadar.
      Dileğinize tüm kalbimle katılıyorum:) Sevgiler.

      Sil
  2. Merhabalar.
    Nihayet yoruma açılmış bir paylaşımla karşılaştım. Ne kadar memnun olduğumu ve ne kadar sevindiğimi anlatamam. Sebebi çok basit. İnsan bir paylaşımı inceleyerek okuduktan sonra duygu ve düşüncelerini paylaşamadığı zaman yarım kalıyor, emin olun. Ama bunun hiç iyi bir şey olmadığının farkında olarak ben de bazen paylaşımlarımı yorumlara kapatıyorum. Kaç kez geldim sayfanıza ve paylaşımlarınızı okudum ama ne hissettiğimi burada söyleyemeden ayrıldığım için okuduğum şeyler hep topal yani bir bacağı eksik kalıyordu ve bu durumda hiç iyi bir şey olmuyordu.

    Paylaşımlarınızı yorumlara kapatma nedeninizde haklı olabilirsiniz, ancak, bu durum asla size paylaşımlarınızı yorumlara kapatma hakkı vermemeli. Paylaşımlarını yorumlara kapatan bir diğer blog arkadaşım da "hikayelerdirgeriyekalan"

    Paylaşımınızda yer alan fotoğraflarınızı alıcı gözüyle inceleyebildim, çünkü bu fotoğraflar karşısında duygu ve düşüncelerimi paylaşabileceğimden emin olduğum için daha bir sıkı sarıldım. Hele akordeon müzik enstrümanı ile merhum Barış Manço' nun o güzelim şarkısı eşliğinde yazınızı okumak ne büyük bir keyifti, neden? Karşılığında duygu ve düşüncelerimi paylaşabileceğim için.

    Sahibi oldukları toprak parçasını, meccanen insanların istifadesine sunmak, ne büyük bir iyilik hareketidir. Emin olun en az ben de sizin kadar memnun oldum ve takdir ettim. Bu tür hareketlerin çoğalması elbette çok güzel ve memnuniyet verici bir durum.

    İyilik ve nezaketin çoğaldığı bir dünya dilemekle birlikte bu güzel paylaşımınız için kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba,
      Yorumların kapalı olması mayıs başında 3 yılı dolduracaktı. Aslında kapatmamın birden fazla nedeni vardı. Öncelikle blog yazmakta 15 yılı doldurmam. Biraz yorgunluk, biraz Blogger'ın ''yorumları tamamen kapatma seçeneği'' sunması, dolayısıyla yazı yazmaya ve takip ettiğim arkadaşların yazdıklarını okumaya odaklanmak isteme diyelim. Bir de neredeyse her blogda gördüğüm bir blogger (!) var ki bir virüs gibi şımarıklık ve acayiplik yayıyor ve görünce sinirlerim bozuluyor. Olmaz böyle! Neyse, belki bir gün bağımsız bir yazıyla anlatırım ki hep aklımda zaten.

      Ayrıca, blog yazmayı tamamen bırakan sayısız arkadaş var, biliyorsunuz. Ben böyle bir yol seçtim. Çünkü blog yazmak benim için en etkili terapi yolu. Üstelik bu sayede haftada en az 2 yazı hazırlayıp daha aktif hale geldiğimi de gördüm.
      Neyse, daha fazla uzatmadan, yazdıklarınızın tümüne hak verdiğimi belirteyim. Biraz bencillik gibi görünse de benim için bir ihtiyaç haline gelmişti özet olarak.
      Yazdığımız yazılar konuyla ilgili yorumlarla beraber yani ilave bilgilerle değer kazanıyor özünde. Blogger sistemi hem birbirimize hem web üzerindeki bilgilere katkıda bulunmamızı amaçlamış mı? Dolayısıyla bir daha yorumları kapatmayı düşünmüyorum.
      Son olarak şunu da ilave edeyim ki konuyla ilgili bir katkısı olsun okuyanlara. Yorumları açtıktan sonra okuyucu sayısı her zamankinin 10 katına kadar çıktı. En eski yazılarıma kadar o kadar çok ziyaretçi almaya başladı ki. Bunu sizler de fark etmişsinizdir zaten.

      Konuyla ilgili içtenlikle aktardığınız duygu ve düşünceleriniz için size çok teşekkür ediyorum. Sizin de kaleminize ve gönlünüze sağlık olsun. Selam ve saygılar...

      Sil
  3. İyilik hareketi ülkemizde resmi olarak kutlanmasa da, belki o arazi sahipleri bundan haberdar olmasalar bile, iyiliğin içten geldiğinin de kanıtı :) Gerçekten de unuttuğumuz duyguları uyandıran, bizi -ne yazık ki- bu devirde şaşırtan davranışlar... Üçünü dünya ülkelerinde insanlar öyle acı şeylere mahkum ediliyor ki, kendilerinden başka bir şey düşünemez hale geliyorlar:( Bulaşıcı olduğuna inanıp, böyle güzelliklere daha çok şahit olmayı umut ediyorum. Saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İyilik yapma duygusu her insanda vardır dediğiniz gibi. Zamana ve şartlara göre değişebilen, hatta körebilen bir duygu. Kişiye bağlı ve insanları sevmek ya da kin beslemekle doğrudan alâkalı kanımca. Sonuçta Hitler de doğduğunda masum ve tatlı bir bebekmiş, değil mi ama :)
      Dün yine uzun bir yürüyüşe çıkıp aynı yerlerden geçtim. Uzaktan iki fotoğraf daha çektim ve yazıya ekledim. Görüntüsü bile mutluluk vericiydi. Bulaşıcı olduğu gerçeğine ben şimdiden inandım; çünkü caddenin karşı tarafındaki arazinin durumu da aynı. Umarım kulaktan kulağa yaygınlaşır bu tür gelenekler. Umarım Dostoyevski'nin ''Budala'' romanı ile evrensel bir deyiş haline gelen "Dünyayı Güzellik Kurtaracak" cümlesi gibi dalga dalga yayılıp eyleme geçirilir ve benzer uygulamalar artar. Selam ve saygılarımla...

      Sil