2019/07/20

Gaziantep'e Doyamamak

Efendim, hele şükür Güneydoğu Anadolu gezimizin gözde şehirlerinden Gaziantep'i yazmaya gelebildi sıra. Arayı epey açtığımın farkındayım. Ara uzadıkça yazma isteği sekteye uğruyordu değil mi? Öyleyse hava sıcaklığını falan da bahane etmeyip bodoslama yazmaya başlayayım ki gerisi gelebilsin...

Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin batısı ile Akdeniz Bölgesi'nin doğusunda bulunan Gaziantep, Suriye ile bitişik sınır ilimiz. Güneydoğu’nun en fazla nüfus barındıran ili olduğu kadar, sanayi ve gelişmişlik açısından da bu bölgenin birincisi. Liman kentlerine yakın oluşu ve ulaşım imkânları nedeniyle ülkemizin en zengin kentlerinden biri.

Şöyle ki; Gaziantep, Türkiye’nin sanayi ve ticaretinde 5. sırada. Tarım ve hayvancılık, enerji kaynakları ve el sanatları geçim kaynakları arasında. En önemli tarım ürünü elbette ki antep fıstığı. Şehrin ülke çapında ihracat payı %13. Antep fıstığı üretim ve ihracatının %90’ı, kuru yemiş işleme ve ihracatının %85’i, makarna işleme ve ihracatının %60’ı, pamuk ipliği imalat ve ihracatının %45’i, havlu imalat ve ihracatının %10’u Gaziantep'in elinde. Güneydoğu Anadolu Projesi'nin (GAP) tamamlanması ile kentte tarımın çok daha fazla gelişmesi bekleniyor. Gaziantep, Wikipedia verilerine göre Türkiye’nin en kalabalık sekizinci şehri ve nüfusu 2018 sonu itibariyle 2.028.563. ''Büyükşehir'' unvanını 1987 yılında çıkarılan yasa ile kazanan, ''Doğu'nun Paris'i'' diye bilinen ve ilk çağlardan beri oldukça önemli bir yerleşim merkezi olan Gaziantep, tarihi değerler bakımından da ülkemizin en zengin kentlerinden. Bu zenginliğin kaynağı; eski hanlar, hamamlar, kiliseler, özellikle eski Antep evleri ve daha pek çok şey. İyisi mi Gaziantep'i öve öve bitiremeyen Evliya Çelebi'nin "El hasıl bu şehrin methine lisan kısırdır," sözünü yazayım da imdadıma yetişmiş olsun:)

Şehrin bilinen en eski adı Romalılar tarafından verilen ve Latincede “Toroslar’ın karşısındaki Antakya” anlamına gelen ''Antiochia ad Taurum''. Hititler tarafından kurulduğundaki ismi ise ''han toprağı'' anlamındaki "Hantap". Antep'in ismiyle ilgili birçok rivayet var. Hz. Ömer zamanında İslam orduları tarafından fethedildiğinde şehrin çevresindeki pınarlardan esinlenilerek ''güzel pınar, parlak pınar'' anlamına gelen "Ayıntap" ismi verilmiş. Halkının Fransız kuvvetleri işgaline karşı 6.317 şehit vererek asla yılmadan, eşsiz bir direniş göstermesi nedeniyle T.B.M.M. tarafından 6 Şubat 1921'de “gazilik” unvanına layık görülmüş ve “Gaziayıntab” olmuş. Şehrin adı en son 1928'de GAZİANTEP olarak değiştirilmiş.

Gaziantep'in bu şekilde ön tanıtımını yaptıktan sonra gelelim bu şehirde neler yaptığımız, nereleri gezip gördüğümüze. Ne yazık ki şehri gezmek için yalnızca yarım günümüz vardı. Buna inanabiliyor musunuz? Hatay'da konakladığımız gecenin sabahı yola çıkıp öğlen saatlerinde Gaziantep'e ulaştık ve öncelikle ZEUGMA MOZAİK MÜZESİ'ni ziyaret ettik. 1,5 saate yakın müzede kaldıktan sonra şehir merkezine geldik. Zaman kısıtlıydı, şehri keşfetmek için en fazla 5 saat süremiz vardı. Serbest zaman hakkımızı burada kullanmalıydık. Yetti mi peki? Asla! Zeugma Mozaik Müzesi ile ilgili ayrı bir yazı hazırlayacağım. O nedenle Gaziantep merkezde gezip gördüklerimiz ve çektiğim videolar gelsin hemen.

İlk ziyaret ettiğimiz yer, şehrin tam merkezindeki bir tepeye kurulmuş olan Gaziantep Kalesi. Ülkemizin ayakta kalabilmiş kaleleri içinde en güzel örneklerden biri olan kale, kente tamamen hakim bir konuma sahip. İhtişamı ve heybetiyle hemen dikkat çekiyor. 25-30 metre yükseklikteki bir tepe üzerinde bulunan kale Gaziantep'in gözde yapıları arasında. Kalenin ne zaman inşa edildiği tam olarak bilinmese de Roma döneminde gözlem amaçlı kullanıldığı biliniyor. Bizans dönemini takip eden dönemlerde özellikle Memluklular, Dulkadiroğulları ve Osmanlılar kaleyi zaman zaman onarmışlar ve onarımla ilgili kitabeler koymuşlar. Kale ayrıca, 1481'de Mısır Sultanı Kayıtbay tarafından ikinci kez elden geçirilmiş. Ana kapı üzerindeki kitabe, Osmanlı İmparatorluğu döneminde ana kapı ve kale köprüsünün her iki yanındaki kulelerin, Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1557'de yeniden yaptırıldığını kanıtlıyor. Anlayacağınız, kale buram buram tarih kokuyor. Gaziantep Kalesi, tarih boyunca pek çok kez restore edilmiş, gördüğümüz en sonuncu halini ise 2000'li yılların başında yapılan bir restorasyon ile almış.

İç ve dış kaleden oluşan ve dairevi biçimde inşa edilen kalenin çevresi 1200 metre imiş. Duvarları taş bloklardan yapılmış olan kalenin 12 kulesi ve burçları var. Bugün "Gaziantep Savunması ve Kahramanlık Panoraması Müzesi" olarak kullanılan ve içerisinde 45 dakikalık bir belgeselle Gaziantep halkının gerçekleştirdiği savunmanın gösterildiği kale, Gaziantep'te Alleben deresinin kenarında, kısmen doğal kayalık, kısmen höyük özelliğindeki tepenin üzerinde.

Kalenin aşağısında, şehrin ortasında diyebileceğimiz yerde (Dokurcum Meydanı'nda) bulunan kaplumbağalı bu devasa anıt ve levhaları görünce tarihi eser falan zannettim önce. Bundan 10 yıl kadar önce, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılmış Orhun Kitabeleri bunlar. Türk tarihinin ilk yazılı metinleri olarak kabul edilen Orhun Kitabeleri, 3 adet abide ile 6 adet bilgilendirme levhasından oluşuyor. Yazıtların dekoratif biçimde yer aldığı levhalar Türkçe ve orijinal Göktürk yazılarını kapsıyor. ''Türk'ün ve Türk milletinin isminin geçtiği ilk Türkçe metin'' olarak görülen, ''Türk devlet adamlarının millete hesap vermesi, milletle hesaplaşması'' olarak nitelendirilen Orhun Kitabeleri bilgilendirme levhaları hayli manidar ve şaşırtıcı idi doğrusu.

Gaziantep'te pek çok tarihi han, hamam, cami var. Mutlaka uğranması gereken yerlerden biri de Tütün Hanı. Bu han eskiden tütün satış merkezi olduğundan seyyahların uğrak noktalarından biri, tütün tüccarlarının konakladığı ve alışveriş yaptıkları yermiş. Günümüzde soluklanmak, hoş sohbet etmek ve nargile içmek için kafe tarzı tarihî bir mekân. Alışveriş merkezi ve yöresel ev yemekleri içerikli bir kafe olarak hizmetini sürdürüyor. Avlusunda hediyelik eşyalar ve Gaziantep’e özgü mutfak eşyaları var. Bir de içerisinde Gaziantep'in eskiden yer altı su kaynaklarının dağıtıldığı livas sistemlerinin en çarpıcı örneklerini görebileceğiniz iki adet su kuyusu bulunan Mağara Kafe yer alıyor. Tütün Hanı'na ait en eski bilgi, şer’i mahkeme sicillerinde geçiyor, 1754 tarihli bir belgede ''Taşradan Antep’e gelen ve götürü-iş verme yetkisi Hacı Mehmet’in uhdesinde bulunan tütünler eskiden beri Tütün Hanı'nda satılır, gümrüğü de burada alınırdı,'' yazıyormuş. 2007 yılında Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından restore edilen bu otantik mekân mutlaka görülmesi gerekenlerden. 1790-1799 yılları arasında yapıldığı tahmin edilen Tütün Hanı, Osmanlı han mimarisinde iki katlı tek avlulu hanlar gurubuna giriyor. İç kısımda zengin bir süsleme görülmese de siyah ve beyaz taşın kullanıldığı temiz bir işçiliğe sahip. Ortasında kare şeklinde bir avlu ve bu avlunun etrafındaki odalardan oluşan iki katlı bir han.


Millet Hanı'ına girişte hemen solda, üzerinde Atatürk portresi asılı olan mekânlarının önünde canlı müzik yapan Meze Ali ve Ekibi'ne kayıtsız kalmak ne mümkün? Kimileri halay çekmeye yöneldi; ama ben onları bu şekilde ölümsüzleştirmeye karar vermiştim bir kere. İyi ki öyle yapmışım. Arada bir izlemek hoşuma gidiyor.

Azıcık çarşı pazar dolaşalım şimdi. ''Azıcık'' diyorum, çünkü Gaziantep'te olup da bir an önce yöresel yemek, kebap, baklava yeme derdine düşmeden durabilmek mümkün değil. 500'den fazla yemek çeşidi olan Gaziantep mutfağının bu kadar zengin olmasının sebebi; üzerinde yaşamış pek çok kültürün etkisinin yanı sıra, İpek Yolu (Baharat Yolu) gibi önemli bir kervan yolu üzerinde bulunmasından. Kervanlarla konaklama yerleri olan hanlar, hamamlar, imarethanelere gelen insanların taşıdıkları kültürel etkiler ''gastronomi adına'' önemli ve kalıcı birer kaynak olarak kalmış.
Gaziantep, 2016 yılı itibariyle ülkemizi gastronomi alanında ''UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı''nda temsil ediyor.🌟✨🎆

Hemen yemeklerin tadına bakmalıyız hemen. Hatta hiç mola vermeden, aralıksız yemeliyiz bence.😋😋😁

Acı biber seven bendeniz bol miktarda pul biber ve isot satın aldım. Hatta eve gelince tohumlarını saksıya diktim. Kocaman birer fide oldular bile. Salça da almak istedim; ama dükkân sahipleri yolculukta bozulabileceğini söyledi.

Bakırcılık ve Antep fıstığı yetiştiriciliğine ne çok önem verildiği hemen belli oluyor, öyle değil mi? Gaziantep'in oldukça ünlü bir Bakırcılar Çarşısı var. Artık oraya yemek yedikten sonra gideceğiz. Yeter bu kadar sabır:))

Tavsiye üzerine kolayca bulduğumuz kebap ve baklava salonu. Listelerinde her türlü kebap ve yöresel yemek çeşidi var. Her birinin lezzeti 10 numara diyebilirim. Oldukça ünlü bir yer olmasına rağmen fiyatlar gayet makuldü, çok şaşırdık. İçerisi tıklım tıklımdı. Zar zor yer bulup oturabildik. Bu arada farkettik ki gazeteci ve yazar Taha Akyol da içeriye girdi ve üst kata yöneldi. Tekrar inmediğine göre yer bulabilmiş demek ki. Beklerken mutfaklarına girip fotoğraf çekmek için izin istemek geldi aklıma. Sadece ön taraftakileri çekip çıktım. Çok çok nazik davrandılar, sağ olsunlar.

19.yy sonlarında Osmanlı mutfağında yer alan baklava, Gaziantepli ustaların çabaları ve özel yöntemleriyle geliştirilerek ''Antep Baklavası''nı ortaya çıkarmış. Özellikle de, kullanılan malzemeler Antep fıstığı, yöresel sadeyağ ve yöre topraklarından elde edilmiş undan oluşunca baklavanın lezzetini bugünkü durumuna getirmiş. İmam Çağdaş'ın 132 yıldır ayakta durmasının nedeni de bu detaylara verdikleri önem ve işlerini çok severek yapmaları olsa gerek.

Eğer baklava böyle bir şeyse, bugüne kadar yediklerim neydi?? Ağızda dağılan, tarifi mümkünsüz, müthiş bir lezzet bu. Şerbeti falan o kadar hafif ve kıvamında ki. Kendimi tutmasam en az 2 tabak yiyebilirdim. Sadece ve sadece 2 dilim yiyerek konuyla ilgili irade gücümü ölçmüş oldum böylece. Aferin bana yahu! 😊👏👏👏

İsmi ''Bakırcılar Çarşısı'' olsa da pek çok el sanatı esnafının daha doğrusu zanaatkârların üretim yaptığı bir çarşılar kompleksinden meydana gelen Gaziantep Bakırcılar Çarşısı. Çarşı, eski zaman tarzı ahşap kaplamalı ve ahşaptan kepenkli dükkânları, değişik model taş döşemeli sokaklarıyla bambaşka bir dönemi yaşatıyor.

Çarşı, adını burada satılan bakır eşyalardan alıyor tabii. 400 yıllık geçmişe sahip bakır işçiliği bu çarşıda hâlâ devam ediyor çünkü. ''Tarihi Kentler Birliği'' başarı ödülüne layık görülen çarşıda, bakırı işleyen maharetli ustaların elinden çıkmış göz kamaştırıcı tepsiler, bakraçlar, semaverler, cezveler sergileniyor.

Böyle tek tek fotoğraf çekmekle oradaki atmosferi yansıtmak zor olacak gibi. E, haydi o zaman, bir Gaziantep türküsü eşliğinde Bakırcılar Çarşısı sokaklarını turlamaya ne dersiniz?



Şimdi söyler misiniz lütfen. Gaziantep'te gezmek için ''yarım gün'' hangi insan evladı için yeterli gelir? 😠


* * *


"Türküm" diyen her şehir, her kasaba ve en küçük Türk köyü Gazianteplileri birer kahramanlık misali olarak alabilirler.
Mustafa Kemal Atatürk

Ben Gazianteplilerin gözlerinden nasıl öpmem. Çünkü onlar sadece Gaziantep'i değil tüm vatanı kurtardılar.
Mustafa Kemal Atatürk

Dünya yüzünden geniş bir ili, göz alıcı büyük yapıları, her yerden aranan eşyası, birçok mezraları, bolluk ve verimliliği, bitimsiz yiyecek ve içecek pınarları ve ırmaklarıyla burası "Şehr-i Ayıntab-ı Cihan"'dır. - Evliya Çelebi