tasavvuf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tasavvuf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26/09/2014

Mevlevî Musikîsi

Tasavvuf musikîsi İslâm’daki tasavvuf anlayışına uygun olarak eğlendirmek için değil, insanın Allah’a olan kulluğunun farkına varmasını sağlamak için yapılan bir müzik türüdür.

Tasavvuf musikîsi nefes, dokunuş ve ritimle icra edilir, sonu olmayan, sürekli bir kurgu içerisinde örülür. Mevlevî musikîsi, tasavvuf musikîsinin temelidir.
Mevlevîlikte sema yapılırken ney, kudüm, rebab ve halile ana sazlar olarak kullanılmıştır. Bunlara ilave olarak geç dönemlerde icrada def, ud, kemençe ve tanbur da kullanılmıştır.

NÂY (NEY)
Kamıştan imal edilen bir tür nefesli çalgı olan ney, külah gibi Mevleviliğin sembolü olmuş ve “mürşid-i kâmil’’e benzetilmiştir.
Ney üfleyene “nâyi” veya “nây-zen”, mutrıb heyetindeki neyzenleri idare edene “neyzenbaşı” veya “ser-nâyi”; devrinin en güzel ney üfleyenine de “kutbü’n-nâyi” denir.
Boyları ve kalınlıkları farklı olan ve âhenklerinin adıyla anılan neyin; Mansûr, Şâh, Dâvûd, Bolâheng, Müstahsen, Kız Neyi gibi çeşitleri vardır. Fildişi, boynuz, kehribar, bağa ve abanozdan yapılan neyin baş tarafına takılan ve dudağa temas eden kısmına “başpâre”, ucuna takılan parçaya “parazvane” adı verilir.

NÂY (NEY)
Ney, which is a wind instrument made od reed, has become the symbol of Mevleviyeh like külah (Dervish’s hat) and is resembled to mürshid-i kamil (fully developed mentor).
The one who plays ney is called nayi or nayzan, the one who conducts ney-players within the mutrib heyeti (musical committee) is called neyzenbashi or sernayi whereas the best ney player in a given period is called kutbü’n nayi.
Ney, the tickness and lenght of which vary, has different types such as Mansur, Shah, Davud, Bolaheng, Mustahsen…

Olmakda derûnunda hevâ âteş-i sûzan
Nâyın diyebilmem ki ne halet var içinde
Nedim


Neyin içinde nasıl bir hâl, keyfiyet var ki,
içine üflenen hava yakıcı bir ateşe dönmektedir.


What kind of an existence that is inside, the ney,
so that the air blown inside becomes a destnuctive fire.



MEVLEVİ MÜZİĞİ
Mevlevilikte semâ yapılırken ney, kudüm, rebab ve halîle ana sazlar olarak kullanılmıştır.

KUDÜM
Mevlevilikte sema yapılırken kullanılan sazlardan kudüm. Birbirine bağlı olduğu için halk arasında “çifte nara” denilen ve yere konması için yuvarlak altlığı olan, üzeri deri kaplı musikî aletidir. Kudüm çalana “kudümzen”, kudümzenleri idare eden kişiye “kudümzenbaşı” denir.

REBAB
Türkiye, İran, Arabistan, Kuzey Afrika, Afganistan, Pakistan, Hindistan gibi ülkelerde çeşitli benzer biçimleri olan, mızraplı ya da yaylı çalgıların ortak adıdır. Rebabın XIII. yüzyılda Hazreti Mevlâna’nın babası Sultanü-l Ulemâ Bahâeddin Veled ve müridlerinin Horasan’dan göçleri ile Anadolu’ya geldiği düşünülmektedir.

HALİLE
Dinî müzik ve mehter müziğinin önemli sazlarından biridir. Her iki elle tutulan zillerin birbirine vurulması ile icra edilir.

DEF
Türk Musikîsinde bir usul vurma âletidir. Yuvarlak bir tahta kasnağın bir veya iki yanına deriden bir örtü geçirilerek yapılan def, parmak vuruşlarıyla kullanılır.


MEVLEVI MUSIC
In Mevleviyeh, during semah ney, kudüm, rebab, and halile hare used as main musical instruments.

SMALL DOUBLE DRUM
It is a leather-covered musical instrument called double nara in colloquial speech whic h has a round mat for land support and which gets narrower towards the bottom. The one who plays small double drum is called drum player and the one who conducts drum players called chief drum player.

REBAB
Rebab is the common name for plectrumed or stringed instruments used in similar forms in Turkey, Iran, Arabia, North Africa, Afghanistan, Pakistan and India. Rebab is considered to have come to Anatolia in XIII.century through the migration of Mevlana’s father Sultanü-l Ulama Bahaeddin Valad and his followers from Khorasan to Anatolia.

HALILE
It is one of the important instruments of religious and janissary music. It is played by striking the cymbals grasped by both bands.
DEF
This is a rhythm instrument in Turkish music. Def, which is made by threading a leather cover to the both sides of a wooden tambour, is played with finger beats.



Fotoğraflar: Zeugma
Kaynak: Mevlâna Müzesi




25/09/2014

Sırlanmış Bir Sultan: Sultan Veled

İnsanoğlunun, bırakın manevi hazları ve kutsal değerleri, toplum ve doğa ile olan ilişkilerini bile “ben” merkezli hale getirdiği günümüzde, bireysel ve toplumsal anlamda ihtiyacımız olan “iç huzuru”nun manevi kültür geleneğimizde, özellikle de tasavvufta saklı olduğuna inanıyorum.

Hz. Mevlâna'nın, oğlu Hz.Sultan Veled için sarfettiği “Benim bu aleme gelmemden maksat, senin zuhûrundur. Çünkü bütün sözler benim kavlim, sen ise fiilimsin,” sözleri ne kadar etkileyici!
Diğer yandan “Bana yaradılış ve huy bakımından en fazla benzeyen sensin,” sözleri Sultan Veled'e ait makamın yeri ve değerini anlamak için adeta bir gösterge gibi.

Mevlâna’yı tam olarak anlayıp kavrayabilmek için, eserlerinin tasavvufa ait detayları en anlaşılır şekilde sunan Sultan Veled’in şerhiyle okunması gerektiği de söyleniyor.

Hz. Şems'in Mevlânâ’ya, “Sana başımı, ona sırrımı verdim,” şeklinde bahsettiği ve sanki bu söz doğrulanırcasına günümüze kadar “sırlanmış” olan Mevlâna'nın kanı, canı, oğlu Sultan Veled'i tanıyalım biraz.
O elbette en başta babasından ve devrinin tüm Mevlevî âlimlerinden ilim öğrenmiş, Şam’da tahsil görmüş bir sultan. Şeyh Zerkûbî’nin kızı Fatıma Hatun ile evlenmiş olup, oğlu Ulu Arif Çelebi de Mevlevîliği dünyaya yayan sultanlardan. Bundan sonrası ise Konya Mevlâna Müzesi'nden:


Hz. Mevlâna oğluna buyurdu ki:
“Ey oğlum Sultan Veled! Benim dünyaya gelmemin sebebi, senin dünyaya gelmen içindir. Kalbim marifetler, Allah-ü Tealâ’nın zatı ve sıfatlarıyla ilgili bilgilerle doludur. Bu bilgilerin cümlesini sana öğretmekle vazifeliyim.”

Once Mevlana told his son:
“My son Sultan Valad! The reason form y birth is your birth. My heart is full of merits and knowledge of Got and Got qualities. My task is to teach you all of them.”

Oldu perverde-i ağuş-ı cenâb- Hünkâr
Bastı eflâke kadem Hazreti Sultân Veled

Şeyh Gâlib

Cenâb-ı Hünkâr Hazreti Mevlâna’nın kucağında büyüdüğü, yetiştiği için
Hz. Sultan Veled eflâke, yüceliklere kadem bastı, ulaştı.

Since he was raised in the arms of His Excellence Mevlana,
Sultan Valad reached to the greatest hights.


SULTAN VELED
Hazreti Mevlâna’nın öğretileri üzerine kurulan Mevleviliği müesseseleştiren Bahaeddin Sultan Veled, 25 Nisan 1226’da Karaman’da dünyaya gelmiştir. Babası, Mevlâna Celâleddin Rumi; annesi Semerkandlı Şeyh Şerefüddin’in kızı Gevher Hatun’dur. Mevlâna çok sevdiği oğluna “Sultanü-l Ulema” (Âlimler Sultânı) olarak anılan babasının adını vermiştir.
Sultan Veled, Hazreti Mevlâna’nın Cenâb-ı Hakk’a vuslatının ardından Çelebi Hüsamettin’e tâbî olmuş; ancak Çelebi’nin vefatından sonra babasının makamına geçmiştir.
Ömrünü inandığı şeyleri öğretmek ve yaymak amacı ile bazen sadık bir mürid, bazen kudretli bir mürşid olarak çalışmakla geçirmiştir. 2 Kasım 1312’de Konya’da vefat eden Sultan Veled, babası Hazreti Mevlâna’nın yanına defnedilmiştir.
Sultan Veled’in Dîvân, İbtidânâme, Rebâbnâme ve Maârif adlı eserleri mevcuttur.

SULTAN VALAD
Bahaeddin Sultan Valad, who institutionalized Mevleviyeh based on Mevlana’s teachings, was born in Karaman on April 25, 1326. His father is Mevlana Jalaladdin Rumi and his mother is Gevher Hatun, daughter of Sheikh Sherefuddin from Samarkand. Mevlana named his son with the name of his father who was called ‘’Sultanü-l Ulama’’ (Sultan of Scholars).
Sultan Valad was trained by Chelebi Husamaddin after the passing of Mevlana; and then he assumed his father’s post after the death of Chelebi. He devoted his life to teachings of his father sometimes as a loyal disciple and sometimes as a wise mentor.
Sultan Valad, who passed in Konya on Nevember 2, 1312, was buried adjacent to his father’s grave.
Sultan Valad is the author works such as Divan, İbtidaname, Rebabname, İntihaname and Maarif.

Fotoğraflar: Zeugma
Kaynak: Mevlâna Müzesi