Mutlu insanların yaşadığı masalsı bir kent Durham. Büyülü bir havası var kesinlikle. Bugüne kadar gördüğüm kentler içinde beni en çok etkileyeni ve hiç aklımdan çıkmayacak olanı...
''Gıpta etmek'' deyiminin içi nasıl doldurulur burada öğrendim çünkü. Yaklaşık bir hafta kaldığımız bu kentte hayattan nasıl haz alınır, hissedilen yoğun mutluluk ve huzur insanların yüzüne ne şekilde yansır, bunların hepsi şen kahkahalara nasıl dönüşür bizzat tanık oldum.
Durham'ın tarihçesi ve konumuyla ilgili pek çok bilgiye ulaşabilir, İngiltere'nin kuzey doğusunda katedrali ile ünlü bir üniversite kenti olduğunu, Wear nehrinin içinden geçerek kenti bir yarımadaya dönüştürdüğünü öğrenebilirsiniz mesela. Çok dik olmayan tepelerden ve yokuşlardan oluşan yemyeşil arazilere sahip olduğunu da...
Benim bahsetmek istediğim; Wear nehri ve çevresinin inanılması güç doğal güzelliği.
Ancak, bu öyle böyle bir güzellik değil.
Bölge halkı kendini dilediği an doğanın kollarına bırakma şansına sahip! Üstelik bunu yapmak için şehir dışına, uzun yolculuklara çıkmalarına gerek yok. Orman yanı başlarında!
Bolu Yedigöller ya da Abant'ın yaşadığınız kentin tam ortasında, evinize 15 dakika mesafede olduğunu düşünün. Ruhunuza şifa bulduğunuzu...
Kuş sesleriyle dolu yemyeşil bir ormanlık alanda ciğerlerinize bol oksijen çekerek, gözleriniz bayram ederek tam bir terapi aldığınızı... Nehrin her iki yanında, kartpostallarla yarışan harikulade orman manzaraları içinde devam eden o yürüyüşün bitmesini kim ister ki? Fotoğraflara tıklayarak bakın lütfen. Sürekli yağan yağmur bereketinin etkisi büyük tabii. Yok böyle muhteşem bir güzellik...