Mutlu insanların yaşadığı masalsı bir kent Durham. Büyülü bir havası var kesinlikle. Bugüne kadar gördüğüm kentler içinde beni en çok etkileyeni ve hiç aklımdan çıkmayacak olanı...
''Gıpta etmek'' deyiminin içi nasıl doldurulur burada öğrendim çünkü. Yaklaşık bir hafta kaldığımız bu kentte hayattan nasıl haz alınır, hissedilen yoğun mutluluk ve huzur insanların yüzüne ne şekilde yansır, bunların hepsi şen kahkahalara nasıl dönüşür bizzat tanık oldum.
Durham'ın tarihçesi ve konumuyla ilgili pek çok bilgiye ulaşabilir, İngiltere'nin kuzey doğusunda katedrali ile ünlü bir üniversite kenti olduğunu, Wear nehrinin içinden geçerek kenti bir yarımadaya dönüştürdüğünü öğrenebilirsiniz mesela. Çok dik olmayan tepelerden ve yokuşlardan oluşan yemyeşil arazilere sahip olduğunu da...
Benim bahsetmek istediğim; Wear nehri ve çevresinin inanılması güç doğal güzelliği.
Ancak, bu öyle böyle bir güzellik değil.
Bölge halkı kendini dilediği an doğanın kollarına bırakma şansına sahip! Üstelik bunu yapmak için şehir dışına, uzun yolculuklara çıkmalarına gerek yok. Orman yanı başlarında!
Bolu Yedigöller ya da Abant'ın yaşadığınız kentin tam ortasında, evinize 15 dakika mesafede olduğunu düşünün. Ruhunuza şifa bulduğunuzu...
Kuş sesleriyle dolu yemyeşil bir ormanlık alanda ciğerlerinize bol oksijen çekerek, gözleriniz bayram ederek tam bir terapi aldığınızı... Nehrin her iki yanında, kartpostallarla yarışan harikulade orman manzaraları içinde devam eden o yürüyüşün bitmesini kim ister ki? Fotoğraflara tıklayarak bakın lütfen. Sürekli yağan yağmur bereketinin etkisi büyük tabii. Yok böyle muhteşem bir güzellik...
Şehrin içinde bulunan Wear nehrinin her iki yakası da ormanla kaplı. Orman içinde harikulade bir yürüyüşe çıkıp,
köprüler sayesinde dilediğiniz yerden U dönüşü yaparak karşı yakaya geçmeniz mümkün...
Nehirde suya yansımanın en güzel örnekleri görülüyor...
Doğa katledilmemiş burada. Saçının teline, yani tek bir ağacın yaprağına dahi dokunulmamış. Gördüğüm rüya gibi bir şeydi. Ölesiye imrendim. Hemen ülkem geldi aklıma tabii, kahroldum. Kahroluş derecem de ölesiyeydi:((
Şehirden farklı kesitler...
Temmuz ayı girmiş, kirazlar daha yeni kızarıyor?!
Soldaki THE DURHAM LIGHT INFANTRY (1758-1968) - Ortaçağ'dan kalma bir film platosunu çağrıştıran
Durham Market Place ve üzerinde gelincik çelenkli piyade bulunan anıtı en çok dikkatimi çekenlerden...
Bildiğiniz gibi, okullar temmuz ayında da açık burada. Hava serin olduğu için no problem.
Öğrencilere dikkatli bakın. Serbest kıyafet uygulaması yok.
Görüldüğü üzere siyah ayakkabı ve üniforma zorunluluğu var...
Durham Tren İstasyonu..
Bu ülkede insanların çoğu, özellikle tren istasyonlarında sürekli okuyor...
Durham'da, daha doğrusu ülke genelinde bizdeki çarpık yapılaşma asla yok.
Evler yüksek katlı değil ve neredeyse tek nizam. Yeni yapılarda bile aynı dokunun devam etmesine özen gösterilmiş.
Terör yok. İnsanlar askere gönderdikleri evlatları için endişe duymuyor. Şehit haberi gelecek diye diken üstünde yaşamıyor. Ülkelerinin gündemi rutine bağlanmış şekilde her yeni gün korkunç haberlerle, saldırılarla, patlamalarla, ölü sayısı verileriyle sarsılmıyor! Ya öyle olsaydı?!? Sözün özü; kaygı duyacakları hiçbir şey yok!
Dedim ya, insanlar hayatını yaşıyor burada. Hep dışarıdalar. Her gün yağmur yağıyormuş, kimin umrunda? Dolu dolu yaşıyorlar... Akşama doğru sokaklar el ele tutuşmuş şık çiftlerden geçilmiyor. Hem de yaşları 80'e dayananlar dahil. Sinemaya, tiyatroya, kafelere, etkinliklere gidiyorlar sürekli. Arkadaş gruplarıyla bir araya gelip kutlamalar yapıyorlar ve bulundukları ortamlar şen kahkahalarla inliyor.
Durham bir üniversite şehri demiştik. Üniversitesi Oxford ve Cambridge üniversitelerinden 600 yıl sonra kurulmuş. İngiltere'de kurulan üçüncü üniversite unvanına sahip. Durham Üniversitesi geçen hafta her güne başka bir mezuniyet töreni sığdırdı. Çoğu yağmura rastladı tabii. İşte o mezuniyetlerden biri...
Cumartesi günü Durham Pazar Meydanı'nda (Market Place) rastladığım bu müzisyenler ise harikaydı.
Ancak, yokuşun başında olmaları ve rüzgâr nedeniyle videonun sesi problemli maalesef:(
Mucizevi bir sebep çıkması ve ülkemizin hak ettiği aydınlık günlere tez zamanda kavuşması en büyük dileğim.
Bizler için bundan daha büyük bir bayram olamaz. Öyle değil mi?
Bayramınız kutlu olsun ve huzurla geçsin. Selam ve sevgilerimle...
''Gıpta etmek'' deyiminin içi nasıl doldurulur burada öğrendim çünkü. Yaklaşık bir hafta kaldığımız bu kentte hayattan nasıl haz alınır, hissedilen yoğun mutluluk ve huzur insanların yüzüne ne şekilde yansır, bunların hepsi şen kahkahalara nasıl dönüşür bizzat tanık oldum.
Durham'ın tarihçesi ve konumuyla ilgili pek çok bilgiye ulaşabilir, İngiltere'nin kuzey doğusunda katedrali ile ünlü bir üniversite kenti olduğunu, Wear nehrinin içinden geçerek kenti bir yarımadaya dönüştürdüğünü öğrenebilirsiniz mesela. Çok dik olmayan tepelerden ve yokuşlardan oluşan yemyeşil arazilere sahip olduğunu da...
Benim bahsetmek istediğim; Wear nehri ve çevresinin inanılması güç doğal güzelliği.
Ancak, bu öyle böyle bir güzellik değil.
Bölge halkı kendini dilediği an doğanın kollarına bırakma şansına sahip! Üstelik bunu yapmak için şehir dışına, uzun yolculuklara çıkmalarına gerek yok. Orman yanı başlarında!
Bolu Yedigöller ya da Abant'ın yaşadığınız kentin tam ortasında, evinize 15 dakika mesafede olduğunu düşünün. Ruhunuza şifa bulduğunuzu...
Kuş sesleriyle dolu yemyeşil bir ormanlık alanda ciğerlerinize bol oksijen çekerek, gözleriniz bayram ederek tam bir terapi aldığınızı... Nehrin her iki yanında, kartpostallarla yarışan harikulade orman manzaraları içinde devam eden o yürüyüşün bitmesini kim ister ki? Fotoğraflara tıklayarak bakın lütfen. Sürekli yağan yağmur bereketinin etkisi büyük tabii. Yok böyle muhteşem bir güzellik...
köprüler sayesinde dilediğiniz yerden U dönüşü yaparak karşı yakaya geçmeniz mümkün...
Doğa katledilmemiş burada. Saçının teline, yani tek bir ağacın yaprağına dahi dokunulmamış. Gördüğüm rüya gibi bir şeydi. Ölesiye imrendim. Hemen ülkem geldi aklıma tabii, kahroldum. Kahroluş derecem de ölesiyeydi:((
Durham Market Place ve üzerinde gelincik çelenkli piyade bulunan anıtı en çok dikkatimi çekenlerden...
Öğrencilere dikkatli bakın. Serbest kıyafet uygulaması yok.
Görüldüğü üzere siyah ayakkabı ve üniforma zorunluluğu var...
Bu ülkede insanların çoğu, özellikle tren istasyonlarında sürekli okuyor...
Terör yok. İnsanlar askere gönderdikleri evlatları için endişe duymuyor. Şehit haberi gelecek diye diken üstünde yaşamıyor. Ülkelerinin gündemi rutine bağlanmış şekilde her yeni gün korkunç haberlerle, saldırılarla, patlamalarla, ölü sayısı verileriyle sarsılmıyor! Ya öyle olsaydı?!? Sözün özü; kaygı duyacakları hiçbir şey yok!
Cumartesi günü Durham Pazar Meydanı'nda (Market Place) rastladığım bu müzisyenler ise harikaydı.
Ancak, yokuşun başında olmaları ve rüzgâr nedeniyle videonun sesi problemli maalesef:(
Mucizevi bir sebep çıkması ve ülkemizin hak ettiği aydınlık günlere tez zamanda kavuşması en büyük dileğim.
Bizler için bundan daha büyük bir bayram olamaz. Öyle değil mi?
Bayramınız kutlu olsun ve huzurla geçsin. Selam ve sevgilerimle...