Büyük olan oğlandı, dört yaşlarında var ya da yok.
Diğeri taş çatlasa ondan bir yaş küçük, minik bir kız.
Kadın, istediği 1 kilo domatesle biberin tartılmasını beklerken, tezgâhın önünde sıralı kasalardaki kayısıları karıştırıyordu çocukların ikisi birden.
Anne ''Yapma! Bırak onu! Şimdi döveceğim ama!'' gibi cümlelerle çocuklarını zaptetmeye çalışırken, pazarcı kadın:
''Alsınlar hadi. Birer tane yesinler,'' dedi.
Anne çıkarmadı sesini...
''Alsınlar hadi. Birer tane yesinler,'' dedi.
Anne çıkarmadı sesini...
Elindeki kayısıyı iştahla yiyen oğlan, ''Muuzz!!!'' diye bağırdı sonra.
Anne duymazdan geldi... Oğlan kelimeyi yineledi.
Minik kızın sesi de eklendi... İkisi birden ''Muuzz!!'' deyip başka bir şey demiyor, anne duymadıkça yükseltiyorlardı seslerini.
Ardından, yerden yere atmaya başladılar kendilerini...
Anne elindeki iki küçük poşetin parasını ödedi.
Hiç değiştirmediği tepkisiz haliyle, ağlayan çocuklarını eve götürmek üzere çekiştirdi.
Ama bu mümkün değildi.
Gitmek istemeyen çocuklar çığlık çığlığa direnmekteydi.
Kafam kazana dönmüş, daha sıra bana gelmemişti...
Kadının giyim kuşamı iyiydi. Birer tişört ve pantalon giydirdiği çocuklarınki de fena değildi.
''Herhalde evde muz var ki duymazlıktan geliyor'' diye düşündürdü beni.
Ama, ''Birer tane muz al bari şunlara. Sussunlar,'' diyen pazarcıya,
''Alamam. Param yetmez,'' dedi !!!???
O an öyle derin bir sessizlik gerçekleşti ki...
''Şu arkadaki sapı kopmuş olanlar kaça?'' deyip bozdu genç kadın sessizliği.
Pazarcı ''Onların sapı kopmuş değil. Ayırdım öyle,'' dedi.
Daha fazla sabredemeyip ''Tartsana iki tane. Bir bakalım,'' dedim.
Tartıldı iki muz. ''1,5 TL tuttu,'' dedi pazarcı.
''Alamam. 1 TL tutsaydı belki,'' dedi kadın...
Anne duymazdan geldi... Oğlan kelimeyi yineledi.
Minik kızın sesi de eklendi... İkisi birden ''Muuzz!!'' deyip başka bir şey demiyor, anne duymadıkça yükseltiyorlardı seslerini.
Ardından, yerden yere atmaya başladılar kendilerini...
Anne elindeki iki küçük poşetin parasını ödedi.
Hiç değiştirmediği tepkisiz haliyle, ağlayan çocuklarını eve götürmek üzere çekiştirdi.
Ama bu mümkün değildi.
Gitmek istemeyen çocuklar çığlık çığlığa direnmekteydi.
Kafam kazana dönmüş, daha sıra bana gelmemişti...
Kadının giyim kuşamı iyiydi. Birer tişört ve pantalon giydirdiği çocuklarınki de fena değildi.
''Herhalde evde muz var ki duymazlıktan geliyor'' diye düşündürdü beni.
Ama, ''Birer tane muz al bari şunlara. Sussunlar,'' diyen pazarcıya,
''Alamam. Param yetmez,'' dedi !!!???
O an öyle derin bir sessizlik gerçekleşti ki...
''Şu arkadaki sapı kopmuş olanlar kaça?'' deyip bozdu genç kadın sessizliği.
Pazarcı ''Onların sapı kopmuş değil. Ayırdım öyle,'' dedi.
Daha fazla sabredemeyip ''Tartsana iki tane. Bir bakalım,'' dedim.
Tartıldı iki muz. ''1,5 TL tuttu,'' dedi pazarcı.
''Alamam. 1 TL tutsaydı belki,'' dedi kadın...
Gururunu incitirim korkusu ağır bastığından herhangi bir şekilde müdahale edilemiyordu...
Bütün bunlar yaşanırken insanın nasıl da canı yanıyordu...
''Tart şuradan iki kilo muz! Doya doya yesin çocuklar evde!'' deyip parasını ödemekti aslında aklımdan geçen. Lakin, çözüm müydü bu gerçekten?
Bütün bunlar yaşanırken insanın nasıl da canı yanıyordu...
''Tart şuradan iki kilo muz! Doya doya yesin çocuklar evde!'' deyip parasını ödemekti aslında aklımdan geçen. Lakin, çözüm müydü bu gerçekten?
Tartılan iki muzun 50 kuruşunu ödemek gururunu incitmezdi elbette.
1 lirayı uzattı anne, 50 kuruşu ise benden...
'
1 lirayı uzattı anne, 50 kuruşu ise benden...
'
'Bunlar çok yaramaz. Sakın üçüncüsünü düşünme!'' dedim kadına giderken...
Dedi ki: ''Hayatta düşünmem zaten!''
Oysa bu kelimelerin ardında ne gizliydi, öyle iyi biliyorduk ki ikimiz birden...
Dedi ki: ''Hayatta düşünmem zaten!''
Oysa bu kelimelerin ardında ne gizliydi, öyle iyi biliyorduk ki ikimiz birden...
(Görsel: superstock.com)