Neyzen Tevfik'in resimlerine baktınız mı hiç? Bedri Baykam'a benzeyen saç stiliyle yaşadığı devre göre ne kadar sıra dışı göründüğüne?
Dönemini yargılayıp sorgulayan aykırı ruhu ve sanatçı kişiliği nasıl da yansımış fotoğraflara...
Resme bakarken öncelikle içinde bulunduğu döneme ne kadar kızgın olduğu ve ardından sert yergileri geliyor akla. O protest ruhu hissedebiliyorsunuz. Sonrasında üflediği neyin yumuşak tınıları içinde tek tek eriyip gidiyor hepsi. Gülümsetiyor...
Sorguladıkları ruhuna sıkıntı ve baskı yapıyorsa, yaşadıklarını kaldıramıyorsa, koyun olup güdülmeyi istemiyorsa, bir şekilde atmak zorunda insan. Bunu başkalarından çok daha yoğun yaşayan biri için farklı olacaktır elbette yolu.
Belki bu yüzden alkolle tanışıp dibine vurması. Belki bu yüzden sert şiirlerinin, yergilerinin birçoğunda hırsını alamayıp küfür kullanması. Ve bu yüzdendir ney' inden hiç vazgeçemeyip ulvi tınılar arasında kaybolup gitmek isteyişi...
Diyojen'inkine çok benzeyen sıra dışı yaşamı ve elinden hiç düşürmediği neyiyle sokaklar meskeni olmuş, kaldırımlar yatağı, yorganı...
''Ney ile Mevlevilik, mey ile Bektaşilik'' gibi iki ruhu aynı anda barındırabilmiş yegane kişiliktir Neyzen Tevfik. Başka bir deyişle hem ''veli'' olabilmiş hem de ''deli''.
HİÇ' tir ilk kitabının adı...
Parada pulda gözü olmamış, ''heplik''ten ''hiçlik''e doğru yol almak istemiş özü.
''Hiç'' olmak isterken dillerden düşmeyen bir isim bırakmıştır ardında...
Dönemini yargılayıp sorgulayan aykırı ruhu ve sanatçı kişiliği nasıl da yansımış fotoğraflara...
Resme bakarken öncelikle içinde bulunduğu döneme ne kadar kızgın olduğu ve ardından sert yergileri geliyor akla. O protest ruhu hissedebiliyorsunuz. Sonrasında üflediği neyin yumuşak tınıları içinde tek tek eriyip gidiyor hepsi. Gülümsetiyor...
Sorguladıkları ruhuna sıkıntı ve baskı yapıyorsa, yaşadıklarını kaldıramıyorsa, koyun olup güdülmeyi istemiyorsa, bir şekilde atmak zorunda insan. Bunu başkalarından çok daha yoğun yaşayan biri için farklı olacaktır elbette yolu.
Belki bu yüzden alkolle tanışıp dibine vurması. Belki bu yüzden sert şiirlerinin, yergilerinin birçoğunda hırsını alamayıp küfür kullanması. Ve bu yüzdendir ney' inden hiç vazgeçemeyip ulvi tınılar arasında kaybolup gitmek isteyişi...
Diyojen'inkine çok benzeyen sıra dışı yaşamı ve elinden hiç düşürmediği neyiyle sokaklar meskeni olmuş, kaldırımlar yatağı, yorganı...
''Ney ile Mevlevilik, mey ile Bektaşilik'' gibi iki ruhu aynı anda barındırabilmiş yegane kişiliktir Neyzen Tevfik. Başka bir deyişle hem ''veli'' olabilmiş hem de ''deli''.
Parada pulda gözü olmamış, ''heplik''ten ''hiçlik''e doğru yol almak istemiş özü.
''Hiç'' olmak isterken dillerden düşmeyen bir isim bırakmıştır ardında...
Meşrutiyet Dönemi'ni ve Cumhuriyet'i arka arkaya yaşamış, düzenle ve iktidardakilerle başı hiç hoş olmamış... İşte hicivlerinden biri:
''Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler.
Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus dediler.
Künyeni almak için partiye ettim telefon,
Bizdeki kayda göre o şimdi mebus dediler.''
Neyzen Tevfik Atatürk'le aynı dönemde yaşamış(1880-1953) ve onunla geçirdiği anıları var. Çok sevdiği ''Atamız'' öldüğünde o kadar üzülmüş ki haftalarca evinden çıkmamış.
''Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler.
Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus dediler.
Künyeni almak için partiye ettim telefon,
Bizdeki kayda göre o şimdi mebus dediler.''
Neyzen Tevfik Atatürk'le aynı dönemde yaşamış(1880-1953) ve onunla geçirdiği anıları var. Çok sevdiği ''Atamız'' öldüğünde o kadar üzülmüş ki haftalarca evinden çıkmamış.
''Ne ararsın Tanrı ile aramda,
Sen kimsin ki orucumu sorarsın?
Hakikaten gözün yoksa haramda,
Başı açığa niye türban sorarsın?
Rakı, şarap içiyorsam sana ne?
Yoksa sana bir zararım içerim.
İkimiz de gelsek kıldan köprüye
Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim.
Esir iken mümkün müdür ibadet?
Yatıp kalkıp Atatürk'e dua et.''
Ruhun şad olsun özel insan...