09/06/2012

Mezuniyet

İnsan ruhuna atılmış çizikler vardır, zaman zaman kanayan.
Baş etmesi zordur onlarla.

Kimi dirayetsizdir. Mecali olmaz çabalamaya da, bırakıverir kendini acıların ortasına, hayata küser. Yaşayan bir ölüye döner belki de...

Kimi direnir. Üstelik derindir çizikleri. Büyüttükçe büyütür içindeki öfkeyi. Duvarları buzdan yapılma sarayında, hiç yılmadan, azimle, kendi elleriyle örer tahtını, kin ve nefret tuğlalarıyla döşediği...

Alabildiğine sessizdir yıllar süren bu direniş. Kimselerin farketmediği ve belki de kendine bahsetmekten bile çekindiği...

Çabalarının boşa olmadığının farkındadır yalnızca.
Günü geldiğinde kurulacaktır tahtına.
Ruhundaki sızılar sona erecek mi emin olmasa da, intikam duygusunun yakıcı ateşi eşliğinde,
başında tacıyla yaşayacağı zafer sarhoşluğu yetecektir ona.

Tıpkı bugünkü gibi olabildiğince sıcak bir Haziran günü...
Büyük bir üniversitenin
''Mühendislik Fakültesi Mezuniyet Töreni''nin yapılacağı tarih gelmiş çatmış, kampüsteki stadyumun tribünleri, ellerinde fotoğraf makinaları ve kameralarla heyecan içinde bekleyen aileler ve akrabalar tarafından tıklım tıklım doldurulmuştu.
Tribünlerin ilk basamaklarında ise diplomasını alıp kep atacak olmanın heyecanıyla dolu, hepsi de birbirinden göz kamaştırıcı 1000'den fazla öğrenci...

Törenin başlamasıyla birlikte tek sıra halinde ve alkışlar eşliğinde aşağıdaki alana inmeye başlayan genç mühendisler bölümlerine göre yerlerini aldılar. Geleneksel prosedürden hareketle; dekan ve rektörün konuşmalarının ardından, her bölümün birinci, ikinci ve üçüncüsü kürsüye çağrılıp kısa bir konuşma yaptırılıyor, yine alkışlar içinde sahadaki yerine dönüyordu.

Yarım saat kadar öncesi ''Endüstri Mühendisliği Bölüm Birincisi'' olarak konuşması dinlenen ve uzun alkışlarla yerine uğurlanan genç kız, bu kez ''Mühendislik Fakültesi Birincisi'' olarak anons edilerek yeniden kürsüye çağrıldı. Tüm bölümlerin birincisi olmak öyle kolay şey değildi. Dinmek bilmeyen alkışlar onca öğrenciye fark atarak zirve yapmış bu güzel genç kıza olan hayranlığı simgeliyordu.

Genç kızın duruşu, ses tonu ve seçtiği cümleler bambaşkaydı bu kez...
Sesinin titremesini engelleyemediği konuşmasında altın vuruşu en sona saklamıştı:


''Bugünlere gelmemde emeği olan anneme ve kardeşime sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum.''

* * *

Öyle anlar vardır ki; yaşamak için koskoca bir ömür feda edilir.

Bazen tek bir kelime, dönerek dolaşarak da olsa mutlaka hedefini bulur.  Muhatabının yüzünde bir tokat gibi patlayarak hayatı boyunca unutamayacağı o dersi verir.