II. Dünya Savaşı esnasında Alman işgali altındaki Polonya’nın Krakow bölgesindeki tüm Yahudilerin ‘’Ghetto’’ adlı toplama kampına zor kullanarak gönderilmeleri ve evlerine Nazi askerlerinin yerleşmesiyle başlayan film, üç saatten fazla sürmesine ve bilindik Holokost soykırımını ele almasına rağmen gerçek bir hayat hikâyesine dayanan güçlü senaryosuyla su gibi akıyor.
Böylece, Holokost katliamı sırasında listesini yaptığı 1.100'den fazla Yahudi'nin hayatını kurtaran Nazi partisi üyesi, çapkın ve de savaş vurguncusu esrarengiz Oskar Schindler'in silinmez gerçek hikâyesi 22 milyon dolarlık bir bütçeyle dünya genelinde 322 milyon dolarlık bir gişe başarısı elde ediyor. 12 dalda Oscar Ödülü'ne aday gösterilip En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Uyarlama Senaryo ve En İyi Orijinal Müzik dahil 7 Oscar ödülünün sahibi oluyor.
Bir yanda eli tüfekli SS subaylarının zulümleri, avlulardaki Yahudileri kuş avlar gibi acımasızca vurup tek tek düşürmeleri, öte yanda işadamının insanları ölümden kurtarma uğruna harcadığı insani çaba. Filmdeki yoğun gerçeklik duygusundan etkilenmemek mümkün değil gerçekten. Yalnız, bu filmden daha sonra çekilen Hayat Güzeldir ve Piyanist filmleri de Holokost üzerine yapılmış Oscar ödüllü filmlerdi ve her ikisini de nefessiz izleyip çok beğenmiş olmama rağmen Schindler'in Listesi'ni neden bu kadar geç izlediğimi çözemedim bir türlü. Daha da garibi, kime sorduysam aynı durumda...
Ve unutulmaz Oliwia Dabrowska
Alman birlikleri tarafından tasfiye edilip Krakow Gettosu'nda yürüyenlerin arasındaki kırmızı mantolu o küçük kız. Spielberg'in bol Oscarlı başyapıtı Schindler'in Listesi'nde sinema tarihinin zihinlere kazınmış bir parçası haline geldiğinde henüz 3 yaşındaydı. Tamamı siyah - beyaz olan filmdeki tek renk ''kırmızı'' sadece o mantoyu ve bu kadar küçük bir çocuğun görmezden gelinişini değil, daha pek çok şeyi sembolize ediyordu. Umut ve umutsuzluğu, şiddet ve merhameti, suçluluk ve masumiyeti...
Schindler'in Listesi elbette binlerce Yahudi'nin ölümden kaçmasına yardım eden bir Nazi partisi üyesinin hikâyesiydi. Ve bu durumun Ukraynalı sivillerin Rus birlikleri tarafından toplu halde öldürülmesiyle ilgili güncel haberlerden hiçbir farkı yoktu. Spielberg'in ''Filmi 18 yaşına girmeden izlemesin'' diye tembihlediği, fakat bir yolunu bulup 11 yaşında izlediği için ruh halini zor toparlayan küçük kız, şu anda 32 yaşında olan ve Polonya'da yaşayan, o filmin kahramanı Oliwia da savaştan kaçmaya çalışan sivillere yardım etmek için harekete geçti. Polonya-Ukrayna sınırında Ukraynalı insanlara yardım elini uzatmadan duramayışı beni o kadar etkiledi ki. Anlatılmaz...
Bu filmi izlemediyseniz daha fazla beklememelisiniz bence...