Gazeteci Ayşe Önal'ın dünyalar güzeli kızıydı Şafak. Zekâ fışkıran masmavi gözleri bir başka ışıldardı. TRT’de Ateş Hattı programında Reha Muhtar'la birlikte çalışıyor ve iyi bir televizyoncu olmasına kesin gözüyle bakılıyordu.
Sonra birden âşık oldu. Çok genç yaşta sevdiği adamla evlendi ve her şeyden vazgeçip eşinin peşine düşerek İsviçre'de yaşamaya başladı.
Kısa bir süre sonra da korkunç bir kaza geçirdi.
Sol kolu ve bacağı bir trenin raylarında kalmış, hayatının baharında, henüz 19 yaşında vücudunun yarısı yok olmuştu.
Hayati tehlikeyi atlatmıştı. Ama eşi; âşık olduğu o adam, hastaneye bile gelmedi ve kısa bir süre içinde boşandı ondan.
Bir insan bunca acıya nasıl dayanırdı?
Herkes onun artık eski Şafak olamayacağını düşünüyordu.
Ancak o, yaşama tutunma azmini asla kaybetmedi. Tersine; sımsıkı, daha sıkı sarıldı...
Öylesine sıra dışıydı ki Şafak; tek kolu ve bacağıyla milyonlarca insana hayatın üstesinden gelmeyi, mutluluğu ve sevinci öğretti. Onun bu gücü, iradesi ve inanılmaz yaşama azmi, İsviçre'de tedavi gördüğü hastanenin akademik araştırmasına konu oldu. Tüm davranışları izlendi. Hastanede tuttuğu günlüğe kadar yer verilerek hayata tutunma azmi ile ilgili 500 sayfalık bir tez hazırlandı. Bu tez hastalara tedavi olarak uygulandı.
Anne Ayşe Önal, bu feci olayın şokunu kızından aldığı güçle atlatabilmişti.
Ve kısa bir süre sonra şunlar dökülecekti kaleminden:
O Cuma saat 11:00'de bir telefon konuşmasında ansızın sızlayan burnum ve gözlerimden sessizce süzülen birkaç damla yaşın sebebini telefonun öte yanındaki sese sordum: "Bana ne oluyor? Durup dururken ağlıyorum."
Cevap, "Yaşlanıyorsun artık," oldu. Oysa en çok gülmekle eleştirilirdim. Oysa tam burnumun sızladığı o sırada Zürih'te saat 10:00'da Şafak Pavey, tren istasyonunda kurulan seyyar hastanede, bilinci ve metaneti yerinde ameliyat olmaktaydı.
Bunu ertesi gün öğrenecektim. Ve diğer şeyleri de.
Şafak'ın, doktoruna üst yanına savrulmuş kolunu ve parçalanmış bacağını göstererek "Kurtarabilir misin?" dediğini, doktorun "Üzgünüm, hayır," dediğini ve Şafak'ın "Öyleyse kalanları kurtarmalısın, annem çok üzülür," dediğini ve sonra Universgspital Hastanesi'nde Şafak'ın bütün Intensitivstation'ı şaşkın hayranlıklara garkettiğini ve Dr.Gabriela'nın "Cesaret ve metanet genetiktir," dediğini...
Hayatın bütün çığlıkları gece yarısı duyulur sanırdım.
Oysa bize dair çığlıklar sıradan bir gün ışığında çöktü evimize...''
Anne-kız bu trajik öyküyü hemen o yıl birlikte kaleme alıp ''13 Numaralı Peron'' adlı bir kitaba dönüştürdü ve ''acılara direnilen bir serüven'' olarak ölümsüzleştirdi.
Şafak'a o yıllarda kendisini derinden etkileyen bir olay olup olmadığı sorulduğunda; " İsviçre'deyken Tunceli'deki bir askeri birlikten bana bal gelmişti. Bu balı yediğimde yaralarımın çabuk iyileşeceğine inanıyorlardı. Çok duygulanmıştım. Döndüğümde onları ziyaret etmek istiyordum. Ancak o birlik bombalandı. Tüm askerler öldü. Savaşın korkunçluğunu bir kez daha yaşadım ve nefret ettim," diyordu.
Sıkı bir şekilde politikayla ilgilenen ve Orta Doğu'ya özel ilgi duyan Şafak Pavey, kazanın üzerinden 1 yıl geçmeden Londra'ya gitti. Westminster Üniversitesi'nin ''Uluslararası İlişkiler'' ve ''AB Politikaları'' olmak üzere iki bölümünden mezun oldu ve üst lisans yaptı. Agos Gazetesi'nde yazdı. Sayısız projede aktif görev aldı. Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Dünya Sekreteryası’na atanmış ilk özel kalem olarak yıllarını mülteci kamplarında zor koşullarda yaşayanların yanında geçirdi.
Halen ''diplomat'' kimliğiyle BM İnsan Hakları Yüksek Temsilcisi olarak 8 ülkede engelliler, işsizler, evsizler ve göçmenler dahil herkesin yardımına koşuyor.
10 Temmuz 1976 doğumlu olan Pavey şu an CHP'nin İstanbul 1.Bölge 5. sıradan milletvekili adayı. Yeni dönemde meclise gireceğine kesin gözüyle bakılıyor.
Yolun açık ve başarılar senden yana olsun Şafak!
Adından ve azminden gelen pırıltılarla aydınlanacak yarınlarımıza şimdiden merhaba!
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Tarih: 29 Haziran 2011
Sonra birden âşık oldu. Çok genç yaşta sevdiği adamla evlendi ve her şeyden vazgeçip eşinin peşine düşerek İsviçre'de yaşamaya başladı.
Kısa bir süre sonra da korkunç bir kaza geçirdi.
Sol kolu ve bacağı bir trenin raylarında kalmış, hayatının baharında, henüz 19 yaşında vücudunun yarısı yok olmuştu.
Hayati tehlikeyi atlatmıştı. Ama eşi; âşık olduğu o adam, hastaneye bile gelmedi ve kısa bir süre içinde boşandı ondan.
Bir insan bunca acıya nasıl dayanırdı?
Herkes onun artık eski Şafak olamayacağını düşünüyordu.
Ancak o, yaşama tutunma azmini asla kaybetmedi. Tersine; sımsıkı, daha sıkı sarıldı...
Öylesine sıra dışıydı ki Şafak; tek kolu ve bacağıyla milyonlarca insana hayatın üstesinden gelmeyi, mutluluğu ve sevinci öğretti. Onun bu gücü, iradesi ve inanılmaz yaşama azmi, İsviçre'de tedavi gördüğü hastanenin akademik araştırmasına konu oldu. Tüm davranışları izlendi. Hastanede tuttuğu günlüğe kadar yer verilerek hayata tutunma azmi ile ilgili 500 sayfalık bir tez hazırlandı. Bu tez hastalara tedavi olarak uygulandı.
Anne Ayşe Önal, bu feci olayın şokunu kızından aldığı güçle atlatabilmişti.
Ve kısa bir süre sonra şunlar dökülecekti kaleminden:
''Bu yazı 24 Mayıs 1996 saat 09:03'te Cenevre'de trenin altında bedeninin yarısını bırakan kızım Şafak Pavey'in cesaret ve metanetinin
tasavvuf sözlüğündeki cevabıdır. ''
tasavvuf sözlüğündeki cevabıdır. ''
-Ayşe Önal-
'' Her şey 24 Mayıs'ta bir akşamüstü telefonu ile başlamadı.O Cuma saat 11:00'de bir telefon konuşmasında ansızın sızlayan burnum ve gözlerimden sessizce süzülen birkaç damla yaşın sebebini telefonun öte yanındaki sese sordum: "Bana ne oluyor? Durup dururken ağlıyorum."
Cevap, "Yaşlanıyorsun artık," oldu. Oysa en çok gülmekle eleştirilirdim. Oysa tam burnumun sızladığı o sırada Zürih'te saat 10:00'da Şafak Pavey, tren istasyonunda kurulan seyyar hastanede, bilinci ve metaneti yerinde ameliyat olmaktaydı.
Bunu ertesi gün öğrenecektim. Ve diğer şeyleri de.
Şafak'ın, doktoruna üst yanına savrulmuş kolunu ve parçalanmış bacağını göstererek "Kurtarabilir misin?" dediğini, doktorun "Üzgünüm, hayır," dediğini ve Şafak'ın "Öyleyse kalanları kurtarmalısın, annem çok üzülür," dediğini ve sonra Universgspital Hastanesi'nde Şafak'ın bütün Intensitivstation'ı şaşkın hayranlıklara garkettiğini ve Dr.Gabriela'nın "Cesaret ve metanet genetiktir," dediğini...
Hayatın bütün çığlıkları gece yarısı duyulur sanırdım.
Oysa bize dair çığlıklar sıradan bir gün ışığında çöktü evimize...''
Anne-kız bu trajik öyküyü hemen o yıl birlikte kaleme alıp ''13 Numaralı Peron'' adlı bir kitaba dönüştürdü ve ''acılara direnilen bir serüven'' olarak ölümsüzleştirdi.
Şafak'a o yıllarda kendisini derinden etkileyen bir olay olup olmadığı sorulduğunda; " İsviçre'deyken Tunceli'deki bir askeri birlikten bana bal gelmişti. Bu balı yediğimde yaralarımın çabuk iyileşeceğine inanıyorlardı. Çok duygulanmıştım. Döndüğümde onları ziyaret etmek istiyordum. Ancak o birlik bombalandı. Tüm askerler öldü. Savaşın korkunçluğunu bir kez daha yaşadım ve nefret ettim," diyordu.
Sıkı bir şekilde politikayla ilgilenen ve Orta Doğu'ya özel ilgi duyan Şafak Pavey, kazanın üzerinden 1 yıl geçmeden Londra'ya gitti. Westminster Üniversitesi'nin ''Uluslararası İlişkiler'' ve ''AB Politikaları'' olmak üzere iki bölümünden mezun oldu ve üst lisans yaptı. Agos Gazetesi'nde yazdı. Sayısız projede aktif görev aldı. Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Dünya Sekreteryası’na atanmış ilk özel kalem olarak yıllarını mülteci kamplarında zor koşullarda yaşayanların yanında geçirdi.
Halen ''diplomat'' kimliğiyle BM İnsan Hakları Yüksek Temsilcisi olarak 8 ülkede engelliler, işsizler, evsizler ve göçmenler dahil herkesin yardımına koşuyor.
10 Temmuz 1976 doğumlu olan Pavey şu an CHP'nin İstanbul 1.Bölge 5. sıradan milletvekili adayı. Yeni dönemde meclise gireceğine kesin gözüyle bakılıyor.
Yolun açık ve başarılar senden yana olsun Şafak!
Adından ve azminden gelen pırıltılarla aydınlanacak yarınlarımıza şimdiden merhaba!
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Tarih: 29 Haziran 2011
Şafak Pavey'in TBMM'deki yemin töreni anı...