Yaşadığımız dünyada ''insan'' tanımlamasıyla yer almış canlı türüyüz.
Tüm canlı türleri, hepimiz, varoluş nedenlerimizle ve işlevlerimizle birbirimizi bütünler, karşılıklı etkileşim içinde ve bir döngü halinde hem ekolojik hem biyolojik yönden, kimi zaman ruhsal doyuma da ulaşarak yaşadığımız hayatı anlamlandırırız.
Zaten doğanın da gereği budur.
Başka bir deyişle ''Doğanın Dengesi''dir. Herhangi bir eksiklik bahsettiğim bu döngüyü olumsuz biçimde etkiler ve diğerlerinin varoluş ya da işlevlerinin aksamasına neden olur.
Çevrecilerin sürekli vurguladıkları da özet olarak budur.
Dolayısıyla biz insanların gelişimine bitkilerin ve özellikle de evcil hayvanların getirisi tahmin edebileceğimizden daha büyüktür. Örneğin küçük bir çocuk yaşadığı dünyayı doğası, bitkisi, hayvanları ile tamamen bir bütün olarak algılar ve kabullenirse bu onu hem birey olarak mutlu eder, hem de sosyal bir varlık olarak daha saygılı, daha verici, daha ılımlı olabilmesine yardımcı olur.
Bu bakımdan evcil bir hayvanla iç içe büyüyen çocuk kesinlikle çok daha sevgi dolu, duygusal ve ruhsal bakımdan sağlıklı bir yetişkin olur. Bu psikolojide de kabul görmüş bir gerçektir. Ve hayvanlar da en az bizler kadar yaşamda yer alıp sevilmeleri ve haklarının korunması gerekli canlı türleridir.
Bu görevi bizler elimizden geldiğince ve birtakım yollarla yerine getirmeye çalışıyoruz. Hayvanlara zulmedenleri uyarıyor, gerekli mercilere haber veriyoruz. Hangimiz sokakta kalmış minicik bir kedi ya da köpek yavrusuna duyarsız kalabiliyor? Onları görür görmez ilk etapta karnını doyurma, sahiplenme duygularımız harekete geçmiyor mu?
Hayvanları koruyan birtakım dernekler var, barınaklar var. Bu görevi üstlenmiş insanlar ve üyeler canla başla mücadele veriyorlar. Bu uğurda kendi özel yaşamlarını hiçe sayacak kadar çaba gösterenler var. Hepsi elleri öpülesi kişiler ve üstlendikleri gerçekten kutsal bir görev. Bir de göstermelik bir hayvanseverlikle sırf show yapmak için bu işe soyunanlar var. Örneğin minicik bir kedi yavrusunu bu işe alet eden hastalıklı zihniyetler...
Şimdi, blog yazmaya başladığım ilk yıllarda başıma gelen bir olayı anlatmak istiyorum:
Olayın baş kahramanı kadın, Avustralya'da yaşayan sözüm ona bir kedi sever ve blog yazıyor. Blogunda İstanbul'da sahipsiz kalmış minik bir kedi yavrusuna bakacak insan arıyor ve Türkiye'de yaşayan bir blogger arkadaşından da aracı olmasını istiyor. Aynı haber ve kedi arkadaşının blogunda da post olarak girilip yardım isteniyor.
Buraya kadar ne güzel değil mi?
İşte efendim ben de bu kediye acıyıp en insani duygularımla yazının altına ''İstanbul'da yaşasaydım gelir bu kediyi alırdım,'' şeklinde bir yorum yazma gafletinde (!) bulundum. Cevap geldi hemen altına: ''Türkiye'nin hangi noktasında olursanız olun ayağınıza kadar özel araçla getirilmesini temin edeceğiz.''
Şaşırdım tabii. Minicik bir kedi yavrusunun kilometrelerce yol katedilip ayağıma kadar getirilmesini mantıklı bulmadım öncelikle. İstanbul'a oldukça uzak bir noktada olduğumu, hem kediciğin hem de getirecek insanların bu sıcakta yorulacağını, sıkıntı olacağını belirten bir yorum ekledim akabinde. Aldığım cevap: ''Hümanist duygularla insan kandırarak kıvırma'' şeklinde terbiyesizce bir cevaptı. Yetmezmiş gibi diğer blogun sahibesi de ona eşlik etmiş, kaytardığım ve yaptıkları ''madalya takılası iyilik'' ile alay ettiğim şeklindeki görüşleri doğrultusunda blogda yargılamaya başlamışlardı. Tabii blog onlarındı. Yazının altına diledikleri yorumu yayınlayıp dilediklerini siliyorlardı bir taraftan.
Derken, eleştirel yorumlar gelmeye başladı. Maddi durumları özel araçlarla kedi teslim edebilecek kadar iyi konumdaysa neden bir barınağa bağış yapıp da kediyi oraya teslim etmediklerini soran, yargılayan, kızan, hatta hakaret eden doğrultuda.. Benimse konu ile ilgili kendi blogumda bir yazı yazacağımı, gelen cevapları asıl orada göreceklerini yazıp ayrılmaktan başka çarem kalmamıştı.
Sonuç: Blogdaki yazı ve tüm yorumları anında silip yok ettiler. İzi tozu kalmadı. Ancak, ne yazık ki sergiledikleri bu terbiyesizliğin bir şekilde izi kaldı bende.
Peki beni kedilerden nefret ettirebildiler mi? Asla!
Olan onlara oldu, çünkü showları yarım kalmış, acayip planları ortaya çıkmıştı...
Hayvanları gerçek bir sevgiyle bağrına basıp evladı gibi seven ''insanlar'' nasıl da belli oluyor, öyle değil mi arkadaşlar?
Kedileri alet ederek hayvanseverliğe soyunmuş ''insan düşmanları'' da...
Tüm canlı türleri, hepimiz, varoluş nedenlerimizle ve işlevlerimizle birbirimizi bütünler, karşılıklı etkileşim içinde ve bir döngü halinde hem ekolojik hem biyolojik yönden, kimi zaman ruhsal doyuma da ulaşarak yaşadığımız hayatı anlamlandırırız.
Zaten doğanın da gereği budur.
Başka bir deyişle ''Doğanın Dengesi''dir. Herhangi bir eksiklik bahsettiğim bu döngüyü olumsuz biçimde etkiler ve diğerlerinin varoluş ya da işlevlerinin aksamasına neden olur.
Çevrecilerin sürekli vurguladıkları da özet olarak budur.
Dolayısıyla biz insanların gelişimine bitkilerin ve özellikle de evcil hayvanların getirisi tahmin edebileceğimizden daha büyüktür. Örneğin küçük bir çocuk yaşadığı dünyayı doğası, bitkisi, hayvanları ile tamamen bir bütün olarak algılar ve kabullenirse bu onu hem birey olarak mutlu eder, hem de sosyal bir varlık olarak daha saygılı, daha verici, daha ılımlı olabilmesine yardımcı olur.
Bu bakımdan evcil bir hayvanla iç içe büyüyen çocuk kesinlikle çok daha sevgi dolu, duygusal ve ruhsal bakımdan sağlıklı bir yetişkin olur. Bu psikolojide de kabul görmüş bir gerçektir. Ve hayvanlar da en az bizler kadar yaşamda yer alıp sevilmeleri ve haklarının korunması gerekli canlı türleridir.
Bu görevi bizler elimizden geldiğince ve birtakım yollarla yerine getirmeye çalışıyoruz. Hayvanlara zulmedenleri uyarıyor, gerekli mercilere haber veriyoruz. Hangimiz sokakta kalmış minicik bir kedi ya da köpek yavrusuna duyarsız kalabiliyor? Onları görür görmez ilk etapta karnını doyurma, sahiplenme duygularımız harekete geçmiyor mu?
Hayvanları koruyan birtakım dernekler var, barınaklar var. Bu görevi üstlenmiş insanlar ve üyeler canla başla mücadele veriyorlar. Bu uğurda kendi özel yaşamlarını hiçe sayacak kadar çaba gösterenler var. Hepsi elleri öpülesi kişiler ve üstlendikleri gerçekten kutsal bir görev. Bir de göstermelik bir hayvanseverlikle sırf show yapmak için bu işe soyunanlar var. Örneğin minicik bir kedi yavrusunu bu işe alet eden hastalıklı zihniyetler...
Şimdi, blog yazmaya başladığım ilk yıllarda başıma gelen bir olayı anlatmak istiyorum:
Olayın baş kahramanı kadın, Avustralya'da yaşayan sözüm ona bir kedi sever ve blog yazıyor. Blogunda İstanbul'da sahipsiz kalmış minik bir kedi yavrusuna bakacak insan arıyor ve Türkiye'de yaşayan bir blogger arkadaşından da aracı olmasını istiyor. Aynı haber ve kedi arkadaşının blogunda da post olarak girilip yardım isteniyor.
Buraya kadar ne güzel değil mi?
İşte efendim ben de bu kediye acıyıp en insani duygularımla yazının altına ''İstanbul'da yaşasaydım gelir bu kediyi alırdım,'' şeklinde bir yorum yazma gafletinde (!) bulundum. Cevap geldi hemen altına: ''Türkiye'nin hangi noktasında olursanız olun ayağınıza kadar özel araçla getirilmesini temin edeceğiz.''
Şaşırdım tabii. Minicik bir kedi yavrusunun kilometrelerce yol katedilip ayağıma kadar getirilmesini mantıklı bulmadım öncelikle. İstanbul'a oldukça uzak bir noktada olduğumu, hem kediciğin hem de getirecek insanların bu sıcakta yorulacağını, sıkıntı olacağını belirten bir yorum ekledim akabinde. Aldığım cevap: ''Hümanist duygularla insan kandırarak kıvırma'' şeklinde terbiyesizce bir cevaptı. Yetmezmiş gibi diğer blogun sahibesi de ona eşlik etmiş, kaytardığım ve yaptıkları ''madalya takılası iyilik'' ile alay ettiğim şeklindeki görüşleri doğrultusunda blogda yargılamaya başlamışlardı. Tabii blog onlarındı. Yazının altına diledikleri yorumu yayınlayıp dilediklerini siliyorlardı bir taraftan.
Derken, eleştirel yorumlar gelmeye başladı. Maddi durumları özel araçlarla kedi teslim edebilecek kadar iyi konumdaysa neden bir barınağa bağış yapıp da kediyi oraya teslim etmediklerini soran, yargılayan, kızan, hatta hakaret eden doğrultuda.. Benimse konu ile ilgili kendi blogumda bir yazı yazacağımı, gelen cevapları asıl orada göreceklerini yazıp ayrılmaktan başka çarem kalmamıştı.
Sonuç: Blogdaki yazı ve tüm yorumları anında silip yok ettiler. İzi tozu kalmadı. Ancak, ne yazık ki sergiledikleri bu terbiyesizliğin bir şekilde izi kaldı bende.
Peki beni kedilerden nefret ettirebildiler mi? Asla!
Olan onlara oldu, çünkü showları yarım kalmış, acayip planları ortaya çıkmıştı...
Hayvanları gerçek bir sevgiyle bağrına basıp evladı gibi seven ''insanlar'' nasıl da belli oluyor, öyle değil mi arkadaşlar?
Kedileri alet ederek hayvanseverliğe soyunmuş ''insan düşmanları'' da...
Günümüz dünyası şov dünyası zaten, benzeri göstermelik hareketler her mercide var hiç şaşırmadım böylesi bir olayın yaşanmasına. Sevgiler ;)
YanıtlaSilBunlar da 6 yıl önce kedi şovu yaptılar. Böylesine insanlıktan çıkarak.
SilAz önce ikisinin blogunu da buldum. Yazmayı 2010'da bırakmışlar, bloglarında da kedinin esamesi yok. Sevgiler :)
Zeugma'cığım ya boşuna kendini üzmüşsün, boşuna gerilmişsin, madem ayağına kadar getirmeye razılar, bıraksaydın sıcağı, soğuğu onlar düşünsün, getirselerdi ayağına kadar, kediciği alır, onlara da bir çay, kahve yapar gönderirdin, ha dersen ki, güvenemedim ayağıma kadar getirip sonra benden benzin parası, masraf, biz bu kediye şöyle şöyle veteriner, aşı kısırlaştırma parası verdik, ya da Allah muhafaza belki kedi filan yalan gelip evini soyup soğana çevirecek..yani neler oluyor bu dünyada hani öyle şeyler aklına geldiyse ya da yukarıda yazdığım gibi bir dolu şey çıkartırlarsa diye çekindiysen bak onda haklısın...o zaman en iyisi başta gelip alırdım dememek ki, sen de demişsin zaten...
YanıtlaSilneyse üzülme olan olmuş......:(
sevgilerimle Zeugma'cığım.
Üzmedim kendimi Müjdecim, sinirlendim ve yazı yaptım. Ama yazıyı kendi blogumda değil de o zamanlar yazarları arasında olduğum SERBEST YAZARLAR PLATFORMU'nda yayınladım. Sanırım 6 yıl falan önceydi. Bu platform artık yok. Kadınların ikisi birden bırak yorumları, yazıyı bile kökleyip temizlemişler, şu an hiçbir yerde öyle bir yazı yok, şimdi burada oldu yine yeniden. Ahaha:)) Olayı 2009-2010 arası blogu olanlar iyi bilir.En çok da Pandora bilir, çünkü o da o platformda yazardı...
SilŞimdi Müjdecim, akıl var mantık var. ''İstanbul'da yaşasaydım'' diye başlamışım... İstanbul'da bu kediye bakacak tek kişi dahi mi yok, 1 tane olsun barınak da mı yok. Bak az önce İstanbul'dan geldik. Yolculuk en az 6 saat sürüyor, ne oluyoruz ya? Ne yapmak istiyordu bu kadınlar? Benim yaşadığım yerde kedi mi yok ayrıca. Evde beslemesem bile sürekli ilgilenirim, kedilere evde artmış yiyebilecekleri her türlü malzemeden ayırırım. Sıcakta mutlaka su yetiştiririm. Geçen yıl balık tepsisinde pişirdim diye patatesleri yalamadan yutan kedi gördüm ya:)
Canım her kedi besleyeni kendin gibi sanma. Sen hiç mi görmedin, kedi beslemezse blog takip etmeyenler var. Bloguna bu blog kedi dostu, köpek dostu vb yazan var. Biz neyiz? Hayvan düşmanı mıyız? Demek ki öyle sananlar çoğunlukta. Yazık gerçekten! Evet, dediğin gibi çok iyi oldu. Kedi deyince aklıma mutlaka gelir:(
Sevgiler Müjdecim...
Lafa gelince her şeyi atıp tutan fakat iş icraata gelince çok afedersiniz kızdığım için böyle söylüyorum'' apışıp kalan ''nice insan var. Bu paylaştığınız hadise de tıpkı bunun gibi olmuş. Demek ki sizin samimiyetinize inanmamışlar. Çünkü kendileri samimi değilmiş, neden inansınlar ki? Sokakta zor şartlarda yaşayan nice kedi, nice köpek, nice hayvan, nice nice insanlar var. Hayvanı araca koyup bir şehirden başka şehre taşımak, onu strese sokmak ne derece gerekli. Yardım gerekiyorsa tabiki mümkün olduğunca çok kişiye duyurulmalı fakat İnsan önce kendi en yakınında yardım aramalı ki çözüm daha çabuk bulunabilsin. Yakın mesafeden yardım ulaşması daha kolay olur, zaman kazandırır. Bu kişiler gerçekten iyi niyetli olsa zaten size o şekilde tepki vermezlerdi diye düşünüyorum. O kedicik için ne yapar eder sağlıklı bir çözüm bulurlardı. İstanbul'un her yeri sahipsiz kedi köpek dolu. Önce heves edip evine alan , sonra da dışarıya atan nice insanlar var. Kaçak avlanan balıklar var mesela. Sağlıksız şartlarda hayvan satan pet shop'lar var, tecavüze uğrayan hayvanlar var. Bunlar da sorun. Bu blogger arkadaşlar ''hayvanlar'' konusunda madem bu kadar duyarlıymış, bu konulara da biraz el atsınlar sevabına.
YanıtlaSilCanınızı sıkmayın, zaten o insanlar gereken cevabı almış. Sevgilerimle...
Tam da dediğiniz gibi oldu. Bir kimseyi yargılamadan önce oturup etraflıca bir düşüneceksin. Bu blog benim, ne istersem yaparım, yok öyle... Hedef aldığın kişi lal değil, terbiyesizce ithamlarla kimseye saldıramazsın. Kişinin verdiği yanıtları yayınlamayıp yazıyı ve yorumları istediğin forma sokamazsın. Öyle kendinin ''Delinin Biri'' deyip canının istediğini yapmak yok. Sonra öyle bir silkelerler ki seni ne yapacağını şaşarsın. Sonu mahkemede bile biter, ceza alırsın. Haddini bilecek herkes. Blog yazmak demek ne istersem yazarım değil!
SilCanım, kime anlatsan iyi niyetli olduklarını söyleyemez zaten. Yok böyle bir acayiplik. O zamanlar print almayı bilmiyordum, keşke yapsaymışım...
Yazdıklarında elbette ki çok haklısın, ancak aklı uzağa sürmeyen dengesizler yapacağı işti zaten.
Cevabı beğenmeyip yayınlamamak da var, insanın ruhu kötü oldu mu böyle...
Bilmedikleri ise sert kayaya rastladıklarında neler olacağı...
Çok teşekkürler ilginize, sevgilerimle...
Bunlar hayvanları koruma derneğine astragan kürkleriyle giden teyzelerden olsa gerek.
YanıtlaSilBiri anne çocuk bloguydu. Meltem'di adı. Aramız iyiydi onunla...
SilDiğeri ''Delinin Biri'' rumuzlu. Delinin Kuyuya Attığı Taşlar da blogunun adı.
Deliye yardım ediyor diye deliden yana oldu, bu kadar net aslında :)
Bu arada mimlendiniz 😉
YanıtlaSilhttps://tigrisdriver.blogspot.com.tr/2016/05/mim-tigris-kimmis-kimmis.html
Teşekkür ederim :)
Sil9. yılına girmiş eski bir blogger olarak şunu söyleyeyim ki, mim olarak başlattığınız döngü gördüğüm kadarıyla ''otobiyografi''...
Mim dünya genelindeki tüm bloglar arasında, aynı soruların farklı dillerde sıralanarak arkadaş adı belirlenip gönderilmesi, dünya genelinde bir döngü ya da ödül vb sağlanmasıdır. Tek kişinin ortaya çıkıp tek konu belirleyip istediğine o konu ile ilgili yazdırmasının mimle hiç alakası yok. Hem de otobiyografi he mi?😖
ŞURADA en son yaptığım mim ve bilgilendirici bir yazı var.
SilBunun bile üzerinden 4 yıl geçmiş, 5. yıla girmiş.
Merhaba;
YanıtlaSilNasıl da önemli bir konu ... Kedilerle ya da herhangi bir şey üzerinden prim yapıp fenomenlik yarışında olmak ... Yazık çok yazık ...
Üstelik etrafındakiler de onlara inanıyor çoğu zaman ... Hatta kendilerine kendileri bile inanıyor ...
Bir de sanki onlara hayvansever ya da hümanist olduğunuzu ispat etmeniz gerekliymiş gibi ... komik
Gerçek dünyada , insani duygularla yaşamalarını diliyorum sadece ...
Sevgiler
Huzurlu geceler diliyorum
Merhaba sevgili didemika,
SilSorma, mantık sınırlarını aşmış bir şekle girdi konu. Dediğin gibi işi gücü bırakıp insan yargılamaya soyundular. Terbiyesizce bir sınamaydı bu. Yandaşları da vardı. İşin komiği bunu yaparken kendilerini hümanist sanıyorlardı. Özellikle Avustralya'da yaşayan tam bir hastaydı:) İstanbul'daki kediden sana ne beyinsiz? Takipteki bloglara haber veriyor, yazı yapın diye. Vay be diyecekler, ne iyi bir insan, hayvanseverlikte Nirvana yapmış! Oysa geri zekalılıkta derece alacak. Madem haklıydınız neden sildiniz?
Neyse, kedi deyince halen bu ruh hastaları geliyor aklıma...
Dileğine ben de tüm kalbimle katılıyorum canım.
Teşekkürler..
Sana da huzurlu geceler, sevgiler...
Ben de bir sokak kedisi besliyorum gerçi bahçeye her gelene mama veriyorum ama bu farklı.Aramızda bir bağ oluştu.İlk önce o beni sahiplendi.Şimdi ben de onun mama saatine göre hayatımı ayarladım.Aksi durumda rahatsızlık duyuyorum.Muntazam bir şekilde aşılarını yaptırıyorum.Yeri geliyor kucağıma oturuyor yeri geliyor sev beni diyor yeri geliyor resim yapmamı engelleyip benimle ilgilen diyor.Kısacası çok güzel bir duygu.Sohbet edip birbirimize sevgimizi veriyoruz.
YanıtlaSilO yazınızı okumuştum. Bahsettiğiniz duygusal bağ açık ve net bir şekilde görülüyordu. Kedi sevgisi tam da böyle bir şey işte. Hayvanlarla insanlar arasında telepatik bağ oluştuğu bile bilimsel olarak kanıtlanmış. Sizin aranızda da ''karşılıklı olarak'' bir bağ oluşmuş. Sevgi dolu, güçlü bir duygusal bağ. Gösterişle, şovmenlikle asla ilgisi olmayan...
SilSevginiz, bağlılığınız daim olsun. Yaşadıklarınızı buraya aktardığınız için teşekkür ederim.
Hey allah'Im. Madem dediğiniz gibi o kadar paraları var da neden barınağa götürüp bağış yapmıyorlar hakikaten? Ne amaçla böyle şeyler yapıyorlar gerçekten anlamıyorum. Üçkağıtçı mıdırlar nedirler... Ne biçim insanlar var
YanıtlaSilEl kadar kedi yavrusunu araçla, en az 5 saat süren bir yolculuğa çıkarıp kapıma getireceklerdi sormayın ya...
SilNeden mi? Çünkü hastalar. Barınağa götürseler kimsenin haberi olmayacak. Bu şekilde uluslararası bir showa soyunmuş şaklabanlar! Bak yine sinirlendim!