Londra merkezli günübirlik bir ziyaret daha. İstikamet, Londra'dan trenle 50 dk. sürecek bir yolculukla ulaşılabilen İngiltere'nin Güney Doğusu'nda, Manş Denizi kıyısında bulunan Brighton şehri ve özellikle de yıl boyunca hareketli olmasıyla bilinen ünlü Brighton Plajı.
''Deniz kıyısındaki Londra'' olarak isim yapan Bringhton, Manş Denizi kıyısındaki iki plaj kenti olan Brighton ve Hove kentlerinin birleştirilmesi ile 1997'de unitary authority statüsü verilen, 2000 yılında da kraliyet beratıyla şehir statüsü alan bir yerel idare ve yerleşim birimi.
1740 - 1750 yılları arasında Dr. Richard Russell tarafından Brighton'da denize girilmesinin doğal bir tedavi olarak önerilmesinden sonra denize girme kürü kısa bir süre içinde yaygın bir moda haline gelmiş. Bu sayede Brighton, özellikle başkent Londra şehri sakinleri için bir deniz tatil kenti olarak hızla gelişmiş. Ve o zamana kadar bir balıkçı kenti olan Brighton 1780'li yıllarda Kral George tipi mimarı stilli yeni yapılarla ve "teras" adı verilen rezidanslarla dolmaya başlamış.
Klasik İngiliz ''fish and cips''te karar kılmazsanız şayet, çok çeşitli ve çağdaş yemek seçenekleri mevcut. Menüyü kıyı boyunca sıralanan renkli büfelerden birinden bir külah dondurma ile tamamlama seçeneği dahil. İngiltere demek ortasından nehir geçen kentler demekti benim için. Londra'nın ortasından geçen Thames, Durham'da Wear ve Newcastle'da Tyne nehirleri elbette. Londra ile arası yakın sayılabilecek olan Brighton ise alabildiğine deniz. Yalnızca ortam değil, insanlar da birdenbire farklılaşmış gibi.
İlk kez İngiltere'de ortaya çıktığı söylenen ve bulamaç kaplı kızarmış balığın patates kızartması ile sıcak sıcak servis edildiği ''fish and chips'' Churchill’in “iyi arkadaşlar” olarak tanımlamasıyla ünlü. Birleşik Krallık'ta olduğu kadar tüm İngiliz Milletler Topluluğu ülkelerinde yaygın ve de sevilen bir ikili. Kemerlerde yan yana çalışan balıkçılar ise tüm canlılığıyla tarihi yaşatıyor.
Brighton'ın balıkçılık endüstrisi ve plaj eğlence ticareti, deniz kıyısındaki bu müzede sergileniyor.
Müzede tekneler ve balıkçılık eserlerinden oluşan sergilerin yanı sıra görüntüler arasında arşiv, çağdaş film ve bir slayt gösterisi ile balıkçıların konuşmaları ve şarkı söylediği bir de sesli sunum var.
Tertemiz kumları, şehir manzarası ve Viktoria döneminden kalma plaj kabinlerinin fon oluşturduğu Brighton Beach, koyda yüzmek veya gün batımını izlemek için mükemmel bir seçenek.
Yazın serin sularda serinlemek veya soğuk bir kış öğleden sonrasında çakıllı kumsal boyunca yürüyüşe çıkmak sevilen aktivitelerden. Palace Pier'deki eğlence araçları sadece çocuklar değil yetişkinler tarafından da oldukça ilgi görüyor.
Brighton'ın kıyı şeridinde sıralanan ve hakkında pek çok şey yazılan canlı, rengârenk plaj kulübelerine geldi sıra. Gerek Kraliçe Viktoria dönemi ahlâkı gerekse insanların banyo yapma ve deniz kıyısının tadını çıkarma biçimleri üzerindeki etkisi hakkında çok şey yazılan bu şirin kulübeler yalnızca İngiltere'de değil aynı zamanda Avustralya, Fransa ve İtalya'nın plajlarında da ortaya çıkmış. Günümüzde de varlığını sürdürüyor.
Gerek sahipleri gerek kiralayanlar (azla yetinen, minimalist ruhlu insanlar) tarafından yapısal, sanatsal ve renk açısından farklı hale getirilen bu küçük plaj kulübeleri ile sahildeki manzaraya bir bütün olarak bakıldığında mevsime, ışığa ve renklere göre her saat değişebilen kolektif bir sanat eseri ortaya çıkması kaçınılmaz.
Bir koyda yer alan ve tarihi yüzme havuzlarına ev sahipliği yapan Brighton Beach, kumdan kaleler inşa edebileceğiniz, Middle Brighton İskelesi'nde yürüyüş yapabileceğiniz veya yıl boyunca, hava ne kadar soğuk olursa olsun, sabahın erken saatlerinde zorlu turlar atabileceğiniz bir aile aktivite alanı.