Bugüne kadar pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Ankara'nın otantik ilçesi Beypazarı'nın, Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sinde adının geçtiğini biliyor muydunuz?
Farklı kültürlerden izler taşıyan bu şirin kent, Safranbolu evlerinden sonra ikinci sırada yer alan evleri, iki ya da üç katlı tarihi konakları, gelenek ve görenekleri, bozulmasına izin vermediği dokusuyla gerçekten görülmeye değer...
Beypazarı, aklımda yazılı olup da gidip görmeyi bir türlü gerçekleştiremediğim yerlerden biriydi.
Ankara'ya sadece 1 saat mesafede olmasının getirdiği ''İstediğim an atlar giderim,'' düşüncesi pek çok kişide olduğu gibi tam tersi etki yapıyor sanırım. Olay sırf bu yüzden ertelendikçe erteleniyor.
Evet, şimdi Beypazarı'na yaptığımız günübirlik geziden notlar ve objektife yansıyanlar...
Tarihi Hititler ve Friglere kadar uzanan ve Bizanslılardan alınmış olan Beypazarı, Orta Asya'dan gelen Oğuz Türklerinin yerleştiği bir kent. Osmanlı idaresindeyken önce Bursa'ya sonra Ankara Sancağı'na bağlı bir ilçe olmuş. 1500'lü yıllarda 10 bini bulan nüfusuyla önemli bir yerleşim merkeziymiş.
Selçuklu ve Osmanlı dönemi mimarisine göre yapılmış olan 3 binden fazla ahşap ev ve 200 yıllık çarşısıyla, geleneklerden kopmadan devam ettirdiği yaşam tarzıyla Türk kültürünü olduğu gibi yansıtıyor Beypazarı...
Geleneksel Türk evi planına göre yapılmış evler ve konaklar dağların dik yamaçlarından vadiye inen engebeli araziye göre konumlandırılmış. Dar sokaklardaki kapılardan birinden sanki her an
başında fesiyle bir Osmanlı beyzadesi çıkıverecekmiş gibi...
Konakların bazıları müze haline getirilmiş. İçlerinde sanatsal etkinlikler sergileniyor.
Toprakları bir hayli verimli olan Beypazarı'nın yüzde 60'ı tarımla uğraşan halkı son yıllarda organik tarıma odaklanmış. İstanbul ve Ankara başta olmak üzere Türkiye'deki bir çok kentin öncelikle havuç, domates, ıspanak, marul, salatalık ve brokoli ihtiyacını karşılıyormuş. Geniş meralara sahip olduğu için hayvancılık da bir hayli gelişmiş. Özellikle nitelikli tiftik veren keçisiyle ün salmış. Beypazarı'nın sembolü olarak kocaman bir havucun boy göstermesi boşuna değilmiş.
Dünyanın en kaliteli havucunun burada yetiştiği Hollanda Tarım Bakanlığı tarafından tescillenmiş.
Ve neredeyse adım başı, tadını bir daha unutamayacağınız kadar nefis havuç suyu içme imkânınız var. Gözünüzün önünde 2 dakikada sıkılıyor ve bir bardakla asla yetinemiyorsunuz. Üstelik sadece 50 kuruş.
Karadut suyu da oldukça yaygın. Beypazarı halkı organik ve çekirdeksiz karpuz üretiminde bile başarılı olmuş.
Tarımla uğraşan halk elbette ki yetiştirdiği sebze ve meyveleri uzun vadeli saklama yöntemlerinde de aşama kaydetmiş. Aklınıza gelebilecek her çeşit sebzenin kurutulmuşu, hatta 10-15 çeşit sebze karışımından oluşan ''çorbalık'' tercihler mevcut. Yine en başta havuç olmak üzere; dut, portakal, nar, kivi, karadut, incir gibi meyveleri pestil, pekmez, cezerye, cevizli sucuk ya da meyve döneri olarak satışa sunuyorlar.
Bol miktarda ev yapımı makarna, erişte ve tarhana var. Hepsi çok uygun fiyatlarla satılıyor.
Kışlık alışveriş yapmak için tam zamanıdır, diyorum. Fırsatı olanlar hemen gitmeli bence.
Camekânda yazılanlar şaka gibi duruyor. Ama harfiyen doğru. Tam 80 katlı ve enfes ötesi bir baklava. Bu kadar güzeli Antep'te bile zor bulunur kanımca. Dükkânın içinde görünen önlüklü hanım sizi içerideki Şark köşesine çay içmeye davet ediyor ve başta baklava olmak üzere ne ikram edeceğini şaşırıyor. Alıp almamanızı o kadar önemsemiyorlar inanın. Hem bu kadar güleryüzlü hem ikramsever bir halka başka yerde rastlamak mümkün değil. >
Beypazarı'nın en meşhur ürünlerinden biri güveçte pişirilmiş yaprak sarması. Ve tabii ki ''Beypazarı kurusu''
Gözlemeler mi? Son derece leziz ve ucuz. Ispanaklı, kıymalı, patatesli, peynirli, hepsinden var.
Ve sıkı durun: İki tanesine yalnızca 2,5 TL ödüyorsunuz.
İncirli, havuçlu ve karadutlu cezeryeler baton haline getirilmiş. Döner bıçağıyla incecik kesilip hindistan cevizine batırılıyor. Tezgâhın önünde görülen kâseler test edip karar vermek için tabii ki. Beypazarı esnafı o kadar iyi niyetli ve bonkör ki merak edip bakanlara bile kendileri zorla ikram ediyorlar. Dilerseniz 1 kâseyi bile bitirebilir, hiçbirinden almadan gidebilirsiniz. Nitekim almadan gidenler de çıkıyor.
Yöresel el sanatları, altın ve gümüş telkâri işlemeciliği, bakırcılıkta da oldukça ilerlemiş Beypazarı. Halkı çok çok çalışkan, bu kesin. Sevgi ve saygı dolu. Misafirperver, ikramsever, gelenek ve göreneklerine son derece bağlı. Silinmez görüntüler ve anılarla ayrılıyor insan buradan. Daha ne olsun, değil mi?
Farklı kültürlerden izler taşıyan bu şirin kent, Safranbolu evlerinden sonra ikinci sırada yer alan evleri, iki ya da üç katlı tarihi konakları, gelenek ve görenekleri, bozulmasına izin vermediği dokusuyla gerçekten görülmeye değer...
Beypazarı, aklımda yazılı olup da gidip görmeyi bir türlü gerçekleştiremediğim yerlerden biriydi.
Ankara'ya sadece 1 saat mesafede olmasının getirdiği ''İstediğim an atlar giderim,'' düşüncesi pek çok kişide olduğu gibi tam tersi etki yapıyor sanırım. Olay sırf bu yüzden ertelendikçe erteleniyor.
Selçuklu ve Osmanlı dönemi mimarisine göre yapılmış olan 3 binden fazla ahşap ev ve 200 yıllık çarşısıyla, geleneklerden kopmadan devam ettirdiği yaşam tarzıyla Türk kültürünü olduğu gibi yansıtıyor Beypazarı...
Geleneksel Türk evi planına göre yapılmış evler ve konaklar dağların dik yamaçlarından vadiye inen engebeli araziye göre konumlandırılmış. Dar sokaklardaki kapılardan birinden sanki her an
başında fesiyle bir Osmanlı beyzadesi çıkıverecekmiş gibi...
Dünyanın en kaliteli havucunun burada yetiştiği Hollanda Tarım Bakanlığı tarafından tescillenmiş.
Ve neredeyse adım başı, tadını bir daha unutamayacağınız kadar nefis havuç suyu içme imkânınız var. Gözünüzün önünde 2 dakikada sıkılıyor ve bir bardakla asla yetinemiyorsunuz. Üstelik sadece 50 kuruş.
Karadut suyu da oldukça yaygın. Beypazarı halkı organik ve çekirdeksiz karpuz üretiminde bile başarılı olmuş.
Bol miktarda ev yapımı makarna, erişte ve tarhana var. Hepsi çok uygun fiyatlarla satılıyor.
Kışlık alışveriş yapmak için tam zamanıdır, diyorum. Fırsatı olanlar hemen gitmeli bence.
Camekânda yazılanlar şaka gibi duruyor. Ama harfiyen doğru. Tam 80 katlı ve enfes ötesi bir baklava. Bu kadar güzeli Antep'te bile zor bulunur kanımca. Dükkânın içinde görünen önlüklü hanım sizi içerideki Şark köşesine çay içmeye davet ediyor ve başta baklava olmak üzere ne ikram edeceğini şaşırıyor. Alıp almamanızı o kadar önemsemiyorlar inanın. Hem bu kadar güleryüzlü hem ikramsever bir halka başka yerde rastlamak mümkün değil.
Ve sıkı durun: İki tanesine yalnızca 2,5 TL ödüyorsunuz.
Neden böylesi zarif ve harika evlerden vaz geçmişiz hiç aklım almıyor...
YanıtlaSilBurası benim de çok görmek istediğim yerlerden , sabah sabah harika bir tur yapmış oldum, sağol canım :-)
Böyle evlerden vazgeçmekle gelenek ve görenekler, artı komşuluk ilişkileri de hızla yok olmuş. Sanki arazi yokmuş gibi ille de üst üste oturacak, koloniler halinde yaşayacağız.
SilBeğendiğine sevindim Handancım, teşekkür ederim. Daha fazla bekleme ve Ankara'ya ilk gidişinizde gör mutlaka.
Ben de hep erteliyorum bakalım kısmet ne zamana olur
YanıtlaSilNiyetine girince mutlaka oluyor, derim.
SilKeyifli bir gezi..Evler gerçekten çok güzeller.İyi ki gitmişsin.Sağolasın:)
YanıtlaSilHer şeyiyle çok güzeldi. İnsanın aklında yer ediyor oradaki samimiyet.
SilSen de sağolasın:)
her seferinde ortasında küçük havuzu olan bir konak yavrusu restoranda yemek yerdik.
YanıtlaSilbizim aile bir yeri belledi mi başka yere gitmez:) ellerimiz dolu dolu poşetlerle ankara ya dönerdik :)
''Her seferinde '' mi? Assos'a da epey gitmiştiniz, şansa bak.
SilNeyse, bir de benim gözümle görmüş oluyorsun :)
Gözleme ve yaprak sarması yemekten restona gidip yemek yiyecek yerimiz kalmamıştı. Bir dahaki gidişime aklıma yazdım ama orayı ;)
Tolga eksik yazmış, restorana merdivenlerle çıkılıyordu. Havuz ortada değil kenardaydı. Dolu dolu poşet dediğine bakmayın.:) .. içinde sarmalık asma yaprağı, gevrek, şekerleme vb. şeyler vardı.
SilDostlukla...
Seneye, baba-oğul ikinizin söylediklerini birleştirir ve buluruz mutlaka.
SilHavuzu var, kesin :)
Oraya gidip de eli boş dönülmeyeceği de kesin.
Dostlukla...
Çok seviyorum Beypazarını her zaman gitmeye hazırım.:))
YanıtlaSilYakınsın çok. Ben olsam da aynı şekilde düşünürdüm :))
SilBöyle cumbalı evleri o kadar çok seviyorum ki...
YanıtlaSilBen de öyle.
SilEski Türk evlerinin, sokağın ya da yolun her iki tarafını rahatça görebilmek için (sanırım), olmazsa olmazı. Bir anlamda kapalı balkon...
Yine harika resmedip anlatmışsın , gitmiş kadar olduk :)
YanıtlaSilHavuç suyuuu , ımmm :)
Teşekkür ederim.
SilKaradut suyu da 10 numaraydı ama ;)
Hoşgeldiniz. Teşekkür ederim.
YanıtlaSilBenden de sevgiler :)
Beypazarını merak ediyordum.. Verdiğin önemli bilgiler ve foto.larla sayende gezip görmüş kadar oldum sevgili Zeugmacım..Ama gitmeden olmaz, çünkü o harika cumbalı evleri ile tam fotoğraflık.. Evde 'yasaklar' arasında olan şekerler rafa kalktığından beri yemez olduk baklavayı.( '80 Gatlı yemesi pek tatlı' da gözüm kaldı:))tadımlık da olsa azıcık ucundan yesem hani n'olur:))
YanıtlaSilÇok doyurucu bir günü birlik gezisi olmuş:)
gitmekle iyi yapmışsınız..
Sevgilerimle,
İyi haftasonları Zeugmacım...
Evet, bence de mutlaka gitmelisiniz. Sizin objektifiniz ve anlatımınızla çok daha güzel bir Beypazarı çıkar, eminim. Ve çok beğeneceksiniz.
SilŞekerin yasaklar arasında olması harika. Baklava olayı bende de kadının ikram ettiği kadarıyla kaldı. Almadık yani. Çünkü kendimden korktum. Tatlıyla arası çok iyi olan bendeniz kendimi frenlemek zorundayım. Eğer alsaydık 24 saat içinde hepsini ben bitirirdim. Bundan da emindim çünkü :)
Beğenin için çok teşekkürler sevgili Esinciğim.
İyi bir hafta dilerim. Ve sevgiler...
Çok güzel bir tanıtım yazısı olmuş, ellerinize sağlık. Ürünler ve fiyatlar epey uygun. Çarşının içinde esnaf lokantası vardı, orayı da tavsiye ederim, etleri çok güzeldi. Cezerye yaparken şeker mi kullanılıyor sormak lazım (kendime not!) :)
YanıtlaSilTeşekkürler. Fiyatlar gerçekten inanılmayacak kadar uygun.
SilEsnaf lokantasını not ettim :)
Cezerye olayını merak edip sormuştum. Şeker katmadıklarını söylediler.
Havuç cezeryesine bile katmıyorlarmış (Fotoğraflardan birindeki etikette de öyle yazıyor dikkat ettiysen). İncir, karadut zaten bir hayli şekerli, onlara hiç katmıyorlardır bence de..
Yalnız karadut suyunu merak edip sorduğumda %100 karadut olmadığını söylediler. Su ve aroma ekliyorlarmış. ''Aksi takdirde 1 kilo karaduttan 1 bardak su ancak çıkar,'' dediler. Havuç suyu öyle değil tabii ki. Onu göz önünde sıkıyorlar zaten.
Ne güzel bir yermiş .sayende gezmiş kadar olduk.
YanıtlaSilBuna sevindim. Teşekkür ederim.
Sil