Profesörümüz ısrarla ''tereyağı'' kullanılmasını, bunun kalbe, damarlara, kolestrole, insan sağlığına son derece iyi geldiğini, onarıcı etkileri olduğunu anlatıyor, ayçiçek yağı, mısırözü yağı gibi sıvı yağların imalat aşamasında fazlaca ısıya maruz kalıp son derece tehlikeli bir hale girdiğini, bu yüzden yemeklerin de tereyağı ile yapılması gerektiğini savunuyordu.
Üstelik kendi kahvaltısında da her sabah mutlaka 1 dilim tereyağlı ekmek olduğunu, ilave olarak 2 hatta 3 taneye kadar yumurta yediğini, her gün et yenmesi gerektiğini söylüyor, dışarıda yemek yenmesi durumunda ise kesinlikle kendi yağıyla pişen döner kebap tercih etmemiz gerektiğini, sulu yemeklerde kullanılan yağların son derece riskli olduğunu ekliyordu.
''Tereyağı, yumurta, et..''
İyi ama yıllardır kalp-damar sağlığıyla, kolestrolüyle sorunu olan herkese listenin en başında yasaklanan yiyeceklerdi bunlar. Ne olmuştu da hepsi birden tam tersine dönüşüp ilaç niyetine tavsiye edilir olmuştu?
Bu yüzden biraz araştırma yaptım:
Kanada'da Alberta Üniversitesi profesörü Spencer Proctor ve asistanı Flora Wang tarafından yapılan araştırmalarda 16 hafta boyunca deney farelerine tereyağı ve inek etinde bolca bulunan vaksenik asit bakımından zenginleştirilmiş diyet uygulandı. Vaksenik asidin vücutta kolesterol başta olmak üzere birçok rahatsızlığa sebep olan şilomikronların oluşmasını yavaşlattığı gözlemlenirken, deney sonunda kötü kolesterol olarak bilinen LDL başta olmak üzere, toplam kolesterol ve trigliseritte düşüş görüldü.
Buyrun bakalım. Yıllardır bu yiyeceklerden sakındırılan bizler aslında ne büyük yanlış yapıp sağlığımızı tehlikeye atıyormuşuz, gördünüz mü?
Anlayacağımız tıp dünyası ikiye bölünmüş durumda ve olan bizlere oluyor.