refah düzeyi yüksek, 3 milyon nüfuslu bir ülke.
''İlk Dünya Kupası Finalleri''nin yapıldığı ülke olmak ve ''günlük 8 saatlik çalışma süresini dünyada ilk kez uygulamaya koymak'' gibi unutulmayacak ilklere imza atmış Uruguay.
Bunlara ''dünyadaki en çok off-shore bankaya ev sahipliği yapma'' ve''Latin Amerika ülkeleri arasında kadına en fazla önem veren ülke olma'' özelliklerini de dahil edelim...
Bunlara ''dünyadaki en çok off-shore bankaya ev sahipliği yapma'' ve''Latin Amerika ülkeleri arasında kadına en fazla önem veren ülke olma'' özelliklerini de dahil edelim...
Cumhuriyetle yönetilen Uruguay, öyle bir Devlet Başkanına sahip ki o konuda da dünyada bir ilk bence ve başka bir benzeri daha olmayacak...
Üstelik az önce TV'de rastladığım; Fransa Cumhurbaşkanı Hollande'ın yasak aşkını öğrenen First Lady Valerie'nin, Elysee Sarayı'nı nasıl dağıttığı, 16. Louis'den kalma vazoları duvara nasıl fırlattığı ve sarayda en az 3 milyon euro'luk zarara neden olduğu haberinden sonra buna inancım iyice katlandı.
Konumunu tam olarak hatırlamak üzere haritadaki yerine bakalım lütfen. Brezilya'nın güneyinde yer almış, oldukça küçük; ama önemli bir ülke.
Evet, Uruguay Cumhurbaşkanı Pepe Mujica'nın bir benzeri daha asla olmayacak...
1960’larda Küba devriminden esinlenerek kurulan Latin Amerikalı sol gruplardan Tupamaros’un en idealist, en etkin üyelerinden biriydi Mujica.
Çok genç yaşta halkı için gerilla olmuş, Amerika'dan destek alan sağ hükümetlere protestolar düzenleme, hatta adam kaçırma ve bombalama eylemlerine katılmış, bu eylemlerden biri sırasında polis öldürmek suçuyla mahkum edilmiş.
Oysa böyle bir suç işlediği bugün bile kanıtlanamamış...
Altı kez kurşunlanan ve 15 yılını cezaevinde tek kişilik hücrede, işkencelerle geçiren Mujica, 1985′te serbest bırakılmış. Ve eski bir gerilla lideri olduğu için muhalifler tarafından şiddetli biçimde eleştiri yağmuruna tutularak Uruguay'ı Radikal Sosyalist bir devlet yapacağı ileri sürülmüş.
Oysa Mujika hem seçim çalışmalarında hem seçim sonrası son derece uzlaşmacı bir lider görüntüsü çizmiş ve beklentilerin aksine, bu tutumundan hiçbir zaman ödün vermemiş.
Son olarak, 2010 yılında ülke genelinde aldığı % 52 oyla Devlet Başkanlığına seçilmiş olan Jose Alberto Mujica'nın en çok dikkat çeken yanı mütevazı yaşam tarzı.
Hatta, kazandığını halkla paylaştığı için ona ''Robin Hood Devlet Başkanı'' diyenler var.
78 yaşındaki Jose Mujica, başkent Montevideo’daki lüks rezidans yerine, eşiyle birlikte başkent dışında, suyunu bahçedeki kuyudan kendisinin çektiği, çamaşırların bahçeye asıldığı sıradan bir çiftlik evinde oturuyor. Ve 12 bin dolar olan aylık kazancının yüzde 90′ını her seferinde, fakir insanların hayatlarıyla ilgilenen hayır kurumlarına bağışlıyor. Özetle; yoksul bir yaşam tarzının tam ortasında, ancak yüreği zengin yaşıyor...
Ve o, bu kanaatkâr yaşam tarzı içinde son derece mutlu...
Dünya üzerinde pek çok liderin iktidara gelir gelmez maddi-manevi ne türden hırslara kapıldığını, nasıl da cebini doldurma sevdasına düştüğünü göz önüne alırsak, Pepe Mujica'nın değeri katlandıkça katlanıyor. Özellikle de sarfettiği şu sözlerden sonra:
“Yoksulluk aslına bakarsanız bir nevi özgürlüktür. Eğer çok şeye sahip olmazsanız elde etmeye ya da kaybetmemeye çalıştığınız şeyler için hayatınızı bir köle gibi geçirmezsiniz. Böylece hayatınızı yaşarsınız!”