Daha birkaç hafta önce bir asker uğurlama törenine tanık olmuş, arkadaşlarının omuzlarında ''En büyük asker bizim asker!'' nidaları eşliğinde otobüse bindirilen askerle gece boyu aynı istikamete yolculuk yapmıştım.
Askere uğurlamak nasıl bir şey bilirsiniz mutlaka. Bir ay öncesinden ziyaretler, hediyeler, yemek davetleriyle başlayan ve uğurlama töreniyle bitimlenen bir ritüeldir Anadolu’da. Önemlidir. Askere gitmemiş olan gence olgunlaşmış gözüyle bakılmaz, hatta evlendirilmez bile.
Uğurlama töreninde baba sessizdir genelde, yutkunur durur. Uzun süre ayrı kalacağı mis kokulu evladına durmadan sarılıp öpen annenin gözlerinde ise hem gurur vardır, hem de buğulu bir hüzün. Sonrasında dualar, gözyaşları ve gurur birbirine karışır. Oradaki duygusal anlar, o buruk coşku yüreğinizi titretir.
Hareket saatinden birkaç dakika önce, boynundaki ay yıldızlı yazmayla otobüsün ön kısmına gelmişti kınalı kuzu. Sevdiklerine son bir bakış atmaya. Çakı gibiydi. Vatan artık ona emanetti. Uğurlamaya gelenlerin açtığı Türk Bayrağına selam çakarken bu heyecanlı an’a ben de ortak olmuş, kalbim küt küt atarken, bir yandan da ''Acaba yine görebilecek mi onları?'' diye düşünmüştüm, istemsizce… Evet, zihnime adeta kazınmış olan bu resim o günden beri hiç çıkmıyor aklımdan: ''Acaba yine görebilecek mi onları?''
Haberleri izlemeye yürek dayanmıyor artık. Anaların gözyaşları hiç dinmiyor.
Şehit haberlerine gözyaşı döken anaların kendi oğulları da şehit oluyor.
Utanıyorum, o analar ağlarken yemekten, içmekten, tebessüm etmekten, hatta yaşamaktan bile utanıyorum gerçekten...
Şırnak’ta çekim yapan kameramana bir kınalı kuzu diyor ki:
''Çekme abi! Annem beni Erzurum’da sanıyor.''
Her yeni gün bir öncekinden daha kötü, daha acı bir haber.
Sonu nereye kadar, daha kaç can gidecek? Yeter artık yeter!!!
Olanlara akıl sır ermiyor. Herkesin eşit haklara sahip olduğu bir ülkede dağa çıkıp alçakça pusu kurmak, arkadan vurmak, ortalığı kan gölüne çevirmek neden, neden?
Binbir çeşit Ali Cengiz oyunu oynanıyor. İç savaş çıkarmaya çalışan birileri var ve onların amaçlarına hizmet ediyoruz. Bak, ülkenin dört bir yanı yangın yeri!
Orta Doğu gerçeğine, savaşın ne hale getirdiğini gördüğümüz Suriyelilere rağmen yaşıyoruz tüm bunları. Sağduyulu olalım lütfen! Tam olarak bunu isteyen, bundan nemalanan hainlere bu fırsatı vermeyelim. Yoksa bu günleri bile mumla ararız.
Büyük acılar toplumları ya büyük uyanışlara hazırlar ya da duygusal refleksler yaratıp büyük hatalara sürükler, unutma!
Bu oyuna gelmemek için ne yapacağız peki? Koşullar ne kadar kötü olursa olsun, hatta sıkıyönetim ilan edilmiş olsa bile
1 Kasım’a kadar provokasyonlara kapılmadan, umutsuzluğa düşmeden direneceğiz ve oy kullanacağız. Bazı bölgelerde korku dağları oluşturup oy kullanma engeli yaratılmak istendiğini de mümkün olduğunca çevremize aktaracağız.
Yok eğer tahriklere kapılırsak, istisnasız hepimiz çok ağır bedeller öderiz.
Artık tek yumruk olmak, bir olmak, birleşmek vakti!
"Ya birlikte kardeş gibi yaşamayı öğreneceğiz ya da aptallar gibi hep beraber yok olacağız."
-Martin Luther King-
İnanıyorum ki; yakın bir gelecekte bu ülkenin üzerine güneş doğacak ve herkes huzur içinde yaşayacak.
Askere uğurlamak nasıl bir şey bilirsiniz mutlaka. Bir ay öncesinden ziyaretler, hediyeler, yemek davetleriyle başlayan ve uğurlama töreniyle bitimlenen bir ritüeldir Anadolu’da. Önemlidir. Askere gitmemiş olan gence olgunlaşmış gözüyle bakılmaz, hatta evlendirilmez bile.
Uğurlama töreninde baba sessizdir genelde, yutkunur durur. Uzun süre ayrı kalacağı mis kokulu evladına durmadan sarılıp öpen annenin gözlerinde ise hem gurur vardır, hem de buğulu bir hüzün. Sonrasında dualar, gözyaşları ve gurur birbirine karışır. Oradaki duygusal anlar, o buruk coşku yüreğinizi titretir.
Hareket saatinden birkaç dakika önce, boynundaki ay yıldızlı yazmayla otobüsün ön kısmına gelmişti kınalı kuzu. Sevdiklerine son bir bakış atmaya. Çakı gibiydi. Vatan artık ona emanetti. Uğurlamaya gelenlerin açtığı Türk Bayrağına selam çakarken bu heyecanlı an’a ben de ortak olmuş, kalbim küt küt atarken, bir yandan da ''Acaba yine görebilecek mi onları?'' diye düşünmüştüm, istemsizce… Evet, zihnime adeta kazınmış olan bu resim o günden beri hiç çıkmıyor aklımdan: ''Acaba yine görebilecek mi onları?''
Haberleri izlemeye yürek dayanmıyor artık. Anaların gözyaşları hiç dinmiyor.
Şehit haberlerine gözyaşı döken anaların kendi oğulları da şehit oluyor.
Utanıyorum, o analar ağlarken yemekten, içmekten, tebessüm etmekten, hatta yaşamaktan bile utanıyorum gerçekten...
Şırnak’ta çekim yapan kameramana bir kınalı kuzu diyor ki:
''Çekme abi! Annem beni Erzurum’da sanıyor.''
Her yeni gün bir öncekinden daha kötü, daha acı bir haber.
Sonu nereye kadar, daha kaç can gidecek? Yeter artık yeter!!!
Olanlara akıl sır ermiyor. Herkesin eşit haklara sahip olduğu bir ülkede dağa çıkıp alçakça pusu kurmak, arkadan vurmak, ortalığı kan gölüne çevirmek neden, neden?
Binbir çeşit Ali Cengiz oyunu oynanıyor. İç savaş çıkarmaya çalışan birileri var ve onların amaçlarına hizmet ediyoruz. Bak, ülkenin dört bir yanı yangın yeri!
Orta Doğu gerçeğine, savaşın ne hale getirdiğini gördüğümüz Suriyelilere rağmen yaşıyoruz tüm bunları. Sağduyulu olalım lütfen! Tam olarak bunu isteyen, bundan nemalanan hainlere bu fırsatı vermeyelim. Yoksa bu günleri bile mumla ararız.
Büyük acılar toplumları ya büyük uyanışlara hazırlar ya da duygusal refleksler yaratıp büyük hatalara sürükler, unutma!
Bu oyuna gelmemek için ne yapacağız peki? Koşullar ne kadar kötü olursa olsun, hatta sıkıyönetim ilan edilmiş olsa bile
1 Kasım’a kadar provokasyonlara kapılmadan, umutsuzluğa düşmeden direneceğiz ve oy kullanacağız. Bazı bölgelerde korku dağları oluşturup oy kullanma engeli yaratılmak istendiğini de mümkün olduğunca çevremize aktaracağız.
Artık tek yumruk olmak, bir olmak, birleşmek vakti!
"Ya birlikte kardeş gibi yaşamayı öğreneceğiz ya da aptallar gibi hep beraber yok olacağız."
-Martin Luther King-
İnanıyorum ki; yakın bir gelecekte bu ülkenin üzerine güneş doğacak ve herkes huzur içinde yaşayacak.
Çok zorlu süreçlerden geçiyoruz. Yüreklerimiz yanıyor.. Bu savaşı kim çıkardı? kim bu savaşa çanak tuttu!..kim bu savaş gereçlerini ülkemize soktu...hepsi biliniyor artık!.. O halde bu soruların yanıtını biliyorsak, şimdi tam da bu zamanda BİR OLMAK, BİRLİK OLMAK VAKTİDİR!. Martin Luther King'in sözleri çok yerinde..."Ya, birlikte kardeş gibi yaşamayı öğreneceğiz ya da aptallar gibi hep beraber yok olacağız." Bu ülke hepimizin ve biz birlikte yaşayıp gidiyoruz asırlardır. BİRLEŞMELİ!.. Siyasetçilerin BİRLEŞME yolundaki adımları desteklenmeli.. Tek çıkar yol bu..
YanıtlaSilTam da bu konuda ben de yeni bir post hazırlamak üzereydim Zeugmacığım.. Çünkü, 'BİRLİK' ve BİRLEŞMELİ' Fikrinin hayat bulması adına sosyal medyada güçlü bir sinerji yaratmak gerekiyor.. Bu, vatan için gözünü kırpmadan şehit olan Mehmetçiklerimiz kadar, 'NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE' sözünü söyleyen ve bu topraklar üzerinde yaşayan hepimizin bir sorumluluğudur. Blogger dostlarımızdan rica ediyorum.. Lütfen bu süreçleri yaşarken bu sorumluluğun gereğini hepimiz yerine getirelim.
Duyarlılığın adına teşekkür ederim Zeugmacığım.. Vatanı savunmak Mehmetçiğin...sağduyu, akıl ve bilinçle bütünlüğü, birliği harekete geçirmek hepimizin görevi olsun. Aydınlık yarınlara kavuşmak dileklerimle.. Sevgilerle...
Evet, gerçekten de hepsi biliniyor. Son dönem hepsi bir bir açığa çıktı. Büyük bir yüzde gerçeklerin farkına vardı artık. Öyle ki ''erken seçim'' diye yırtınanlar bu kez seçim yaptırmamak için gayret içine girdiler. Bu uğurda yapamayacakları şey olmadığını da gayet net gösterdiler. Düşünsene şehit cenazelerinde gerçekten de artık hiçkimse ''Vatan Sağolsun'' demiyor ve neden demedikleri konusunda endişe içinde anket yaptırıyorlar! Paçaları feci tutuştu bu kez! Kendi kazdıkları kuyuya düşmek üzereler...
SilHazırladığın postlar çok güzeldi sevgili Esinciğim. Ellerine sağlık. Sosyal medya bu anlamda çok çok yararlı. Bilinmeyen nice gerçeği anında öğrenip çoğalmak, destek olmak, birlik olmak, sinerji yaratmak adına çok yaralı. Blogger dostlarımdan ben de rica ediyorum. Bu süreç dahilinde birlik beraberlik adına ellerinden ne geliyorsa yapsınlar...
Ben de sana bu güzel yorumun ve duyarlılığın adına teşekkür ederim Esinciğim.
En kısa zamanda aydınlık günlere ulaşmak dileğiyle...
Sevgiler...
Düşünsenize evladı askerde olan ana babaları. Mahalleye her gelen askeri araçta, kapıdan geçen bir polis arabasında kahrolmak acaba kötü haber mi geliyor diye. Ömrü biter insanın. Ne hale getirdiler güzelim ülkeyi. Üstelik de oy uğruna. 1 Kasım'da mutlaka gitmeliyiz sandığa.
YanıtlaSilHiç düşünmez miyiz İlhan Bey. İzlerken bile yürek dayanmıyor, gözyaşlarımız sel oluyor :(
SilBir hiç uğruna gencecik fidanlar yok oluyor. Evlerine ömür boyu sürecek ateş düşüyor o evlatların. Evladı askerde olanlara uyku zaten haram...
Ne uğruna olduğunu gayet iyi biliyorlar artık çok şükür.
Tek umudum bunun bir tokat olarak sandıktan çıkması. Dilerim öyle olacak. Tüm gelişmeler onu gösteriyor.. LÜTFEN HERKES 1 KASIM'DA SANDIĞA GİTSİN!!
Allah onu ve diğer askere gidenleri sağ salim ailelerine kavuşmayı nasip etsin. Tüm doğuda çalışan kamu görevlilerinin yardımcısı olsun. Büyük stres altında olduklarını çok iyi bilirim.
YanıtlaSilSadece "Kürt" diye yapılan saldırıları da kınıyorum. Birbirimize kenetlenelim. Sevgilerimle.
Amin! Bu şartlar altındaki bir ülkede hepimiz stres altındayken tüm dualarımız onlardan yana.
SilProvokasyonlara kapılma yoluyla ya da alçakça pusu kurarak masum insanlara saldıran her kim olursa olsun ben de şiddetle kınıyorum. Kardeşçe yaşamak neden bu kadar zor. Yazık bu ülkeye...
Sevgiler bahçeperim...
Anaolu'da gelenek, görenek ve alışkanlıkları her yönüyle yaşamak mümkün. Bir zamanlar iş bulamayan gençler bir an önce askere gitmeyi hedeflerken artık ertelemeyi düşünüyorlar.
YanıtlaSilGiderken davul zurnalarla uğurlanır ken gözyaşlarıyla yolcu ediliyor. Anaolu'da halkı daha çok şehit cenazesine tanık oldu. Ama her şeye rağmen sakin olmak,galeyana kapılanları sakinleştirmek lazım.Keşke özellikle ülkeyi yönetenler bu uyarıları yapabilseler.
Seçimin güvenliğinden endişe etmesek keşke...
Askerlik anlattığınız şekilde kutsal bir vatan göreviyken her türlü içi boşaltıldı çünkü. Kardeşi şehit olan yarbay gerçekleri nasıl da net bir şekilde haykırdı. Villalardan, yalılardan, saraylardan şehit çıkmadığının ve nedenlerinin herkes farkında artık. Bu elbette ki galeyana gelerek, isyan çıkararak, ortalığı ateşe vererek halledilecek bir durum değil. Tam tersine, sükuneti korumak çok önemli. Ülkeyi yönettiklerini zannedenler ekmeklerine yağ sürülürken uyarı yaparlar mı hiç? "Terör örgütünün döşediği mayınlar Devletin bilgisi dahilindeydi" türünde nice haber ortalıkta dolaşırken üstelik...
SilSu King'in sözünü sürekli ben de icimden gecirip duruyorum son zamanlarda. "Yaaa nasil olur, nasil görmezler, nasil düsünemezler, nasil yapabilirler, neden birseyler yapilamaz" gibi ve buna benzer bir sürü sorular sormaktan ve cevap bulamamaktan kahroluyorum sürekli....
YanıtlaSilBilincli ve sagduyulu olmalari okadar önemli ki insanlarin.
Allah sonumuzu hayir etsin. Cok ciddi ve büyük korkularim var ülkemizde ve dünyada olup bitenlerle ilgli...
Hepsinin yanıtını birlik olup sandıktan tokat gibi bir sonuç çıkararak halkın vermesi gerekiyor artık. Bir zamanlar kapı kapı dolaşıp partilerinin propagandalarını yapanların meyvelerini nasıl topladıklarını gördük. Görev büyük ölçüde bizlere düşüyor. Uyanmayanları uyandırmaktan, uyarmaktan. Bir zamanlar İranlı ve Afkan kadınların hangi şartlarda yaşadıklarından, şimdi düştükleri durumdan, bu yolun dönüşü olmadığından bahsetmekten geçiyor.
Silİnşallah 1 Kasım tüm endişelerimizi silip atacak, en büyük dileğim bu!
Ah, ah...Herşeyin güzel bir şekilde sonlanacağını düşünmek istiyorum. Buna çok ihtiyacımız var.. Umut..
YanıtlaSilUmut her daim Handan. Her karanlık günün sonunda güneş mutlaka doğuyor ve dünyayı aydınlatıyor.
SilHer gecenin bir sabahı var...
Büyük bir uyanış ve dirilişle tekrar ayağa kalkıp, eski günlerin gelmesi temennilerimle, yazınıza ve yorumculara katılıyorum. Hiç hak etmediğimiz bu süreç elbet bir gün sona erecektir umudumu hiç yitirmedim.
YanıtlaSilDostlukla...
Anketlerde %38 e kadar geriledikleri haberleri vardı bugün. Umut elbette ki var ancak ortalık yangın yerine dönmesine rağmen bu halkla ''büyük bir uyanış'' henüz görünmüyor, ne yazık. 1 Kasım'a kadar sandıktaki oylara da sahip çıkılması gerekir, zaten çoktan niyetine girmişlerdir.
SilUmudu yitirmek yol elbette. Zira ''Her zalim kendi celladını yaratır.''
Ve o zalimin zulmü ne kadar artmışsa, yarattığı cellatın ipini çekmesi bir o kadar yakın demektir.
Dostlukla...