10/09/2015

Bir Olmak, Birlik Olmak

Daha birkaç hafta önce bir asker uğurlama törenine tanık olmuş, arkadaşlarının omuzlarında ''En büyük asker bizim asker!'' nidaları eşliğinde otobüse bindirilen askerle gece boyu aynı istikamete yolculuk yapmıştım.

Askere uğurlamak nasıl bir şey bilirsiniz mutlaka. Bir ay öncesinden ziyaretler, hediyeler, yemek davetleriyle başlayan ve uğurlama töreniyle bitimlenen bir ritüeldir Anadolu’da. Önemlidir. Askere gitmemiş olan gence olgunlaşmış gözüyle bakılmaz, hatta evlendirilmez bile.

Uğurlama töreninde baba sessizdir genelde, yutkunur durur. Uzun süre ayrı kalacağı mis kokulu evladına durmadan sarılıp öpen annenin gözlerinde ise hem gurur vardır, hem de buğulu bir hüzün. Sonrasında dualar, gözyaşları ve gurur birbirine karışır. Oradaki duygusal anlar, o buruk coşku yüreğinizi titretir.

Hareket saatinden birkaç dakika önce, boynundaki ay yıldızlı yazmayla otobüsün ön kısmına gelmişti kınalı kuzu. Sevdiklerine son bir bakış atmaya. Çakı gibiydi. Vatan artık ona emanetti. Uğurlamaya gelenlerin açtığı Türk Bayrağına selam çakarken bu heyecanlı an’a ben de ortak olmuş, kalbim küt küt atarken, bir yandan da ''Acaba yine görebilecek mi onları?'' diye düşünmüştüm, istemsizce… Evet, zihnime adeta kazınmış olan bu resim o günden beri hiç çıkmıyor aklımdan: ''Acaba yine görebilecek mi onları?''

Haberleri izlemeye yürek dayanmıyor artık. Anaların gözyaşları hiç dinmiyor.
Şehit haberlerine gözyaşı döken anaların kendi oğulları da şehit oluyor.
Utanıyorum, o analar ağlarken yemekten, içmekten, tebessüm etmekten, hatta yaşamaktan bile utanıyorum gerçekten...
Şırnak’ta çekim yapan kameramana bir kınalı kuzu diyor ki:
''Çekme abi! Annem beni Erzurum’da sanıyor.''
Her yeni gün bir öncekinden daha kötü, daha acı bir haber.
Sonu nereye kadar, daha kaç can gidecek? Yeter artık yeter!!!
Olanlara akıl sır ermiyor. Herkesin eşit haklara sahip olduğu bir ülkede dağa çıkıp alçakça pusu kurmak, arkadan vurmak, ortalığı kan gölüne çevirmek neden, neden?
Binbir çeşit Ali Cengiz oyunu oynanıyor. İç savaş çıkarmaya çalışan birileri var ve onların amaçlarına hizmet ediyoruz. Bak, ülkenin dört bir yanı yangın yeri!
Orta Doğu gerçeğine, savaşın ne hale getirdiğini gördüğümüz Suriyelilere rağmen yaşıyoruz tüm bunları. Sağduyulu olalım lütfen! Tam olarak bunu isteyen, bundan nemalanan hainlere bu fırsatı vermeyelim. Yoksa bu günleri bile mumla ararız.
Büyük acılar toplumları ya büyük uyanışlara hazırlar ya da duygusal refleksler yaratıp büyük hatalara sürükler, unutma!

Bu oyuna gelmemek için ne yapacağız peki? Koşullar ne kadar kötü olursa olsun, hatta sıkıyönetim ilan edilmiş olsa bile
1 Kasım’a kadar provokasyonlara kapılmadan, umutsuzluğa düşmeden direneceğiz ve oy kullanacağız. Bazı bölgelerde korku dağları oluşturup oy kullanma engeli yaratılmak istendiğini de mümkün olduğunca çevremize aktaracağız.

Yok eğer tahriklere kapılırsak, istisnasız hepimiz çok ağır bedeller öderiz.
Artık tek yumruk olmak, bir olmak, birleşmek vakti!

"Ya birlikte kardeş gibi yaşamayı öğreneceğiz ya da aptallar gibi hep beraber yok olacağız."
-Martin Luther King-


İnanıyorum ki; yakın bir gelecekte bu ülkenin üzerine güneş doğacak ve herkes huzur içinde yaşayacak.