2009/12/25

Terapi

Ne zaman birileri ya da bir şeyler yaşama sevincime ket vursa, dünyanın ne kadar haksızlıklarla dolu ve çekilmez bir yer olduğunu, içinde ne kadar kendini bilmez, akıl almaz insanlar bulunduğunu düşünsem, aklıma ilk gelendir.

İlahi öğretilerinde kelimelerin arasına sakladığı o derin manalarla birlikte inanılmaz bir huzura, yani ''Mevlâna ile Tasavvuf''a yolculuğum başlar. Onun verdiği telkinlerle güneşte, ayda, denizde, ağaçta, çiçekte, toprakta, küçücük bir böcekte bile ''hakikat''i görmem demektir bu.

Yüzyıllar öncesinden gelen bu telkinler terapi gibidir.
''Her şeye rağmen'' vazgeçmemeyi, ilahi ahlakla nasıl donanacağınızın yollarını bulursunuz onların içinde. Yaradan'ın varlığını, birliğini ve gücünü hiç aklınızdan çıkarmadan...

Mevlana'ya göre; Dünya, insan, yerde ve gökteki her şey, kendi mahsulü olan bir ressamın eseridir (Eflaki II:125).
Tıpkı Platon'un Tanrı'nın bir ressam gibi dünyadaki cisimleri onların idelerine bakarak çizdiğini ve şekillendirdiğini söylemesi gibi.
''Hakikat'' adı verilen değişmezliğe ulaşmayı amaçlayan bu felsefede aslolan kafanda ne varsa atmak, elinde ne varsa dağıtmak, önüne kim ya da ne çıkarsa çıksın ona yüz çevirmemektir. Beynimizi olumsuz düşüncelerden tamamen arındırmak, cömert olup başkalarına ikramda bulunmak, karşımıza hangi türden insan çıkarsa çıksın (iyi-kötü, güzel-çirkin, yaşlı-genç, kadın-erkek, dinli-dinsiz) hiç kimse hakkında kötü düşünmemektir.

Tasavvufta ilk şart ''herkesi kendinden üstün görmek''tir. Çünkü içindeki kini, gururu, kibiri yok etmezsen olgun insan olma yolunda mesafe katedemez, kendini düzeltme yönünde tek bir adım atamaz, ruhsal anlamda en ufak bir gelişme gösteremezsin.Herkesle dost olmaya, kimseye yük olmamaya, gül bahçesinde bir gül olup, diken olmamaya çalışarak insan olgunlaştıran bir yoldur bu.

Bağlantı : GÖNÜL BAĞI

BİŞREV!
- Sevgide GÜNEŞ gibi ol. Dostluk ve kardeşlikte AKARSU gibi ol. Hataları örtmede GECE gibi ol. Tevazuda TOPRAK gibi ol. Öfkede ÖLÜ gibi ol. Her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol !

- Yüzbinlerce karıncanın, yılanın, rızık yiyen yüzbinlerce canlının her biri payını aramadadır. Her biri feryat edip durmadadır!

- Nasıl olur da deniz köpeğin ağzından pislenir? Nasıl olur da güneş üflemekle söner?

- Nice insanlar gördüm, üzerinde elbise yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok!

- Bülbüllerin güzel sesleri beğenilir de bu yüzden kafes çeker onları. Ama kuzgunla baykuşu kim kor kafese?

- Küfürle iman, yumurtanın akı ile sarısına benzer. Aralarında bir berzah vardır, birbirlerine karışmazlar.

MEVLÂNA