
Bazen düşünüyorum da gündelik hayatımız ne kadar rutin ilerliyor. Sıradan bir bakış açısıyla, daha doğrusu at gözlükleri takmış vaziyette devam ediyoruz yaşam denen bu yola çoğu yerinde. Yaptıklarımız genellikle herkesin yaptığı türden. Başkalarının doğrularını yaşıyoruz aslında birçok şeyde.
Oturup da kafamızı biraz yoracak olursak bazı konularda sürü psikolojisinden uzak kalamadığımızı çok net bir şekilde görürüz.
Hani ortama en iyi uyum sağlayanlar sevilir, makbuldür ya. İşte bu tez burada çürümüş oluyor. Ortam dediğimiz şey nedir? Çoğumuz çevremizde kafamıza yatmayan birçok şey görüyoruz. Gördüğümüz, bildiğimiz her şeye bu kadar körü körüne uyma zorunluluğu var mıdır? Ortam da, kuralları da sonuçta insanoğlu tarafından oluşturulmamış mıdır?
''Sürü Psikolojisi'' insanoğlunun yapısında var, hatta reflekse dönüşmüş durumda. Örneğin denizin altında tek bir balık bir yerde yem görüp ya da gördüğünü sanıp o yöne ilerlediğinde arkasındaki tüm balık sürüsü de ona eşlik ediyor ya, tıpkı onun gibi..
Yaşadığımız toplumda mevcut ''sosyal baskı'' sayesinde bu alışkanlıklar boğucu bir sarmal şeklinde üzerimize yapışmış durumda. Üstelik bu öylesine güçlü bir baskı halinde ki bir şeyleri kendi doğrularımızla keşfedip yeni bir yol açmaya kapalı tutuyor bizi. Aklımıza bile gelmiyor birçoğumuzun.
Bu kesinlikle ''Aykırı bir tip olalım, her şeye itiraz edelim!'' anlamında değil. Özgün karakterimiz önceden konulmuş kurallar sayesinde eriyip gidiyor ve üzerimizde bir baskı mevcut. Bundan sıyrılabilip en iyiye ulaşmaktır söylemek istediğim. ''Ben buyum'' tarzı zoraki bir kişilik sunumu ve bilinen tüm değerleri çöpe atmak da değil. Bahsettiğim; zekamız, vicdanımız ve kalbimizle mevcut alışkanlıkları iç denetimden geçirip yeniden değerlendirmemiz ve en doğrusunu bulma olayıdır.
''Değişmeyen tek şey değişimdir'' söylemi de özünde bunu söylüyor zaten.
Alışkanlıkların zamana ve çağın gereklerine uydurulması kaçınılmaz olmalıdır bence. Sonuçta asırlar öncesinden süregelmiş bazı geleneklerin kimi insanların menfaatlerine göre ''örf ve anane'' adı altında sunulmuş durumda olması, bazı insanların bazı olaylardaki popülist yaklaşımları ve yine tartışmaya kapalı ön kabüllerle bize sunulmuş tüm olguların aklın süzgecinden geçmeye ihtiyacı var.
Ben herkes gibi olmadığım için sevilmiyorum...
YanıtlaSilEğer herkes benim gibi olsaydı da sevilmezdim zaten...
Aklimizin süzgecini kullanmayi bir ögrensek...
YanıtlaSilHep söylerim başkalarının üzerimize biçtiği hayatları yaşamak yerine içinizdeki çocuğu içinizdeki beni dinleyin o ne istediğini bilir ve yol gösterir.
YanıtlaSilZeugma,
YanıtlaSilkanayan bir yaradır parmak bastığın konu. Birbirine benzer yaşamlar, bir müddet sonra arabanın modeliyle doğru orantılı mutluluklar. Bize de sunulan böyle bir nihai amaç değil mi? Bir mnüddet sonra komşunun, arkadaşının tabağındaki kadar "köfte" isteme durumu bu. Halbuki ben mutluydum tabağımdaki köftelerden bir zamanlar.?!
Sürü psikolojisinden ve sosyal baskılardan, yani moda deyimi ile mahalle baskısından kendimizi kurtarmanın tek çaresi, "diyalektik düşünce" sistemini benimsemek ve bu sistemi içselleştirerek, hayatımıza bu doğrultuda yön vermektir.
YanıtlaSilYani, hiç bir kavram ve doğmayı olduğu gibi kabullenmmek gerekir. Kavram ve doğmalara eleştirel yaklaşarak ve onları dışlamadan, yok saymadan, onların birbiriyle olan ilişkilerini ortaya koymak gerekir. O zaman bu kavramların gerçekten hangi anlamları taşıdığını anlayabiliriz.
Kısacası, duyduğumuz ve bize öğretilen her düşüncenin, tek yönlü ve tek doğru olmadığını bilmemiz gerekir. Bu düşünce sistemi ile kavramlara, olay ve olgulara bakmayı öğrenip, uygulamaya başladığımızda; sürüden teker teker ayrılmalar, kopmalar başlayacaktır. Her ayrılan birey, kendi olacak ve diğer bireylerin düşüncelerine de, saygılı olmayı öğrenecektir.
Ahh ah!!.. Ben neler diyorum böyle, kabul olmayacak duaya, amin denir mi(?) İşte insan benim gibi yarım akıllı olursa böyle saçmalar işte..
Canım Zeugmacım, sen bu dediklerimi boşver, dikkate alma.. Görüyorsun işte, ben böyle yoldan çıkmış biriyim.
Okurlarına da sesleniyorum.. Sakın bu dediklerimi kaale almayın. Yanlış yola sapar ve yolunuzu kaybedersiniz, haberiniz ola.. :)
Son olarak demeden geçemiycem; Aklınızı kullanın, her şeyi o süzgeçten geçirmeden sakın kullanmayın.. Sonra, yanarsınız valla.. :)))
Sevgilerimi gönderiyorum, alıp almadığını bildir bana.. Öpüyorum.
Bazen diyorum ki aklımızı kullanmasakmı sürümü olsak saf saf bizde kadın progrmı magazin programları izleyerek hayatımızı geçirsek düşündükçe öğrendikçe zaten herkesden soyutlanmaya başlıyorsunuz bazı şeyler size saçma gelmeye başlıyor o zaman da git gide içinize çekilmeye başlıyorsunuz...aslında bazen aklınız kuulanmadan sürüye uymak iyi galiba:))başın ağırmaz ufak şeyleri dert edersin felan filannnn:) SEvgiyle kalın
YanıtlaSilbilinçli bir insan olarak sürüden belli ölçülerde ayrılma taraftarıyım.
YanıtlaSilTabii ben aykırıyım kisvesinde sürüden ayrı durmaya çalışıp aslında sürünün önde gideni olanlar fazlaca mevcut.
Aslında yazdıklarım senin yazdıklarının aynısı
belki de asıl sürü psikolojisi sürüden farklı olma çabasıdır.
YanıtlaSilalın düşünün bakalım :P
blogumda da popüler kültürle alakalı buna benzer bir karalamam vardı.
bakmak isterseniz eğer burada:
http://leavesoccer.blogspot.com/2009/03/dusundum-de.html
sevgilerimle...
Bi arkadaşın msn iletisi geldi başlığı görünce :) "Sürüden ayrılan idealist kuzu" Hep korkutulduk sürüden ayrılanı kurt kapar masalıyla sanırım.
YanıtlaSil@ Wmina ; ilk cümleni anlayabiliyorum, gayet doğal bu. Ama ikinci cümlen gerçekleşseydi neden sevilmezdiniz? Çok mu aykırı olurdunuz?
YanıtlaSil@ Belgin; istesek de o süzgeci kullanamıyoruz çoğu zaman.
@ Dilek; başkalarının üzerimize biçtiği hayatı yaşamak, evet.Ama içimizdeki çocuk da ona göre şekil alıyor bunu yaparken.
@ Zeynep; kanayan yara doğru. Bazı olguları değiştirmek için tek başına yeterli olamayış da en kötüsü..
@ Arzucuğum; hiç de öyle değil. Gayet mantıklı şeyler yazmışsın. Bu yazdıkların aynı zamanda Nietzsche felsefesinden izler taşıyor. Nietzsche'nin insanlığın yüzyıllarca uyguladığı ve temelde yıkılması ya da yenilenmesi düşünülmemiş konular hakkındaki yıkıcı ve eleştirisel yaklaşımı ülkesi Almanya ve diğer ülkelerde başına büyük dertler açtı ama :))
YanıtlaSilToplumların temelinde yer alan devlet, ahlak gibi konularda sorgulayıcı ve karşıcı kişilik gibi göründü hep. Buna rağmen felsefesini bir ahlak öğretisi olarak kabul edenler de çoğunlukta.
Her ayrılan birey kendi olmayacaktır bence. Aynı düşünce sistemiyle birlik olunup ''Böyle gelmiş böyle gider''tavrının dışında kalmak ve dogmalardan arınmak diyelim buna.
Geçen gece bir düğüne gittik. O da ne? Daha içeri girmeden takının baştan takılıp içeri girilmesi için kuyruk var. Yüksek topuklu ayakkabılarla tam 45 dk sıra beklediğini bir düşünsene. Zaten bu takı törenine oldu bitti kızmışımdır. Sanki sırf para toplamak için yapılıyor gibi geliyor bu düğünler artık bana.bir taraftan da kamera yakın çekim yapıyor ki ne takmışsın daha sonra izlerken iyi görsünler. Bu nedir yaa?
Oysaki bana sorsalar düğün tarihinden önce bir hesap numarası verilmesini (bu davetiyeye yazılabilir) ve dilediğim miktarda parayı o hesaba yatırmayı isterdim. Ne alacaksanız alın o hesaptaki parayla kardeşim? Beni altınla, sırayla uğraştırıp kameraya neden çekiyorsunuz :S
Şimdi bana da deli diyenler çıkacak ama benim doğrum da bu. Ve bana hak veren bir sürü insan var. Ama yazının sonunda ne demiştim:
'' Tartışmaya kapalı ön kabüllerle bize sunulmuş tüm olguların aklın süzgecinden geçmeye ihtiyacı var.'' Dediklerin kaale alınıp akıl süzgeci kullanılmalı ki en doğru, en mantıklıya ulaşılabilsin Arzucum. Dolayısıyla ''yanmak'' değil bunun adı :))
Sevgilerini aldım, ben de sana gönderiyor ve öpüyorum .
@ Sevgili DBP; hiç sorma, hiç aklıma getirme özellikle de o programları stüdyo stüdyo gezip artık nereye baksam görmekten midemin bulandığı o aynı kadınları. Bir de ellerine mikrofon verilip saçma sapan görüşleri alınıyor. Yetmezmiş gibi evlerdeki kadınların çoğu bunları zevkle izliyor.Ya da oturup birilerini çekiştiriyorlar bütün gün. Nasıl uyulur böyle bir sürüye söyler misin? :)
YanıtlaSilSen de sevgiyle kal canım..
@ Uykusuz; aynen bu, evet. Yazdıkların benimsöylediklerimi onaylıyor.Sürüden tamamen ayrılmak değil tabii ki, belli ölçülerde ayrılmak. Hatta birlik olup bir şeyleri değiştirebilmek..
@ Onur; boyundan büyük laf etmişsin ama sevdim bu sözü yine de :) Verdiğin linke de bakacağım..
Sevgiler..
@ Fatih Altay ; tabii ki korkutulduk, doğru söyledin. Bir daha da cesaret bulamadık çoğumuz..
''Sürüden ayrılan idealist kuzu'' olabilmek ve çoğalmak dileğiyle..
Benim de üzerinde çok düşündüğüm bir şey bu. Zaman zaman pek de istemeyerek, biri
YanıtlaSillerine katılma, birilerine takılma, birilerine tahammül etme,birileri için gereğini yapma gibi, fikir ya da
davranış bazında tutumlar içine girmek zorunda hissediyoruz. Yarım asırı geçirmiş biri olarak da bunun kaçınılmaz olduğunu söyleyebilirim.Altında yatan nedenler, içinde yaşadığımız, gelenekçi, maneviyatçı ve biraz da duygusal toplumun kemikleşmiş kavramları, olmazsa olmazları bana göre."Hatır sayma" "gönül yapma"
"karşılıksız bırakmama" arzusu, "bir yer edinme", "aidiyet bulma" telaşı tabii hepsinden öte "yalnız kalma korkusu".Bu uyumu en güzel, en az ödün vererek, çok fazla dejenerasyona uğramadan yakalayabildiğimiz ölçüde huzurla yaşayabileceğimizi düşünüyorum. Bu arada yazınız baştan sona doğru ve seçtiğiniz konu mükemmel.
Çok uzun oldu özür dilerim.
Sevgiler...
Merhaba Asuman Hanım,
YanıtlaSilYazdıklarınız o kadar güzel ve tespitleriniz o kadar doğru şeyler ki üstüne söyleyecek söz bulamadım inanın.
Yorumunuz yazdıklarıma çok güzel bir tamamlayıcı ya da özet teşkil etmiş. Ayrıca neden-sonuç ilişkisini bu kadar güzel ifade ettiğiniz için sizi kutluyorum.
''Özür dilerim'' ne demek? Çok rica ederim böyle konuşmayın.
Sayfalarca daha olsa okuyabilirim.
Teşekkür ve sevgilerimle..
..ve idealist kuzu kendi sürüsünü yaratır..
YanıtlaSilmı acaba?
tüm sürüden ayrılan kuzularda at gözlüğü var !sadece boyutu biraz daha küçük.
heralde küçükken hiç bi dogması olmadan yönünü bulamaz benim evladım diye düşünüp enjekte etmişler bunları beynimize ki ne kadar özgürleşmeye çalışırsak çalışalım olmuyor.. kendi sürünü yaratsan bile yine sürüdesin..
O zaman bu yazıda ''yönlendirilebilen insan topluluğu'' mecaz anlamıyla kullanılmış olan ''SÜRÜ'' sözcüğüyle herhangi bir ilgimiz kalmazdı Sokratesya..
YanıtlaSilÇünkü bilinçli ve ortak doğrularla yaşayan, ''dogmalardan arınmış bir insan topluluğu'' oluştururduk..
Sevgiler..
Ne derseniz deyin derya kuzularıyız.
YanıtlaSilValidemin bir lafı var.Pırlanta gibi çocuklar der. Öyleyiz işte.
Sorumlu,duyarlı ,okuyan,düşünen(ince düşünen)hümanist vs vs vs bunlardan vazgeçsek hayatımız ne kolay olur aslında, ama biz inatla çemberin dışını tercih ederiz. Hep ötekiyiz
daima öteki.
Umarım yanılmamışızdır.
Evet öyleyiz ama bu şekilde olmayıp tersi hareket edenler çok fazla etrafımızda. Hayatımızı kabusa çevirmeye yetecek miktarda hem de.
YanıtlaSilBen de bu kadar ince fikirli olmamızın bize zarar verdiği kanaatindeyim.
Yanılmadığımızı bilmek bir şey değiştirmiyor, karşımızdaki değişmesi gerekenleri ise hiç değiştirmiyor maalesef.
Ne yapmalı peki ?
YanıtlaSilbunları yanına çekemiyorsun,onların seviyesinede inemiyorsun nitekim insen seni almıyorlarda. bak ne aklıma geldi. çocukken ben ne zaman darlansam gökyüzüne bakardım eğer bulut varsa bulut beni de al der her şeyden kaçardım.gerisi kocaman bir düş dünyası. artık düşleyemiyoruzda.
büyüdük ya . Ne yapmalı ?
Herkesin sıradışı dediği bir tanıdığım vardı, derdi ki; "Hayır, sıradışı değilim, sadece benim sıram farklı..."
YanıtlaSilİnsanın temelde kabul etmesi ve yapması gereken hayat kuralları vardır benim inancıma göre. Ama bu kurallardan biri de düşünmek ve ne yaptığını, nedenleri bilmektir.
"Biz hiçbir şeyi boş yere yaratmadık" diyen bir Rabb'in kulları, fayda vermeyecek ve "Neden?" sorusuna cevap veremeyecekleri şeyler yapmamalı.
Kendimde gördüğüm haliyle, bu tavır, insanı doğru olana götürüyor ve insan yanlışlardan uzaklaştıkça, toplumun yanlışlıklarından da uzaklaşıyor. Görüntüde sıradışı oluyor fakat sadece sırası farklı ve aslında doğru sırada oluyor.
Immm bazı konularda yazmaktansa karşılıklı konuşmak daha keyifli oluyor, çünkü anlatmak istediğimi tam anlatamamış gibi hissettim şimdi kendimi.
Neyse, öpüyorum seni Sevgili Zeugma'cım :)
(Toplum olma)=
YanıtlaSil(Rutin ve sürü psikolojisi).
Bir belgeselde izlemiştim.ABD'de krediyle ev alma sistemi ile çalışanlar 25-30 yıl bankalara bağımlı kalıyor.İş hayatları bu nedenle rutin, sendika eylem karşı çıkma vs şeyler.herşey kontrol altında.
başka bir belgeselde ise hayvanlar aleminde sürü halinde avına saldıran, iş birliği yapan canlıları anlatmışlardı.hatta penguenlleri düşün;antartikadaki.sürü olma sanıldığı gibi kötü birşey değil bu iş birliği,bütün olma,ortak çalışma anlamında.Ancak kuzulardan biri dağdan atlasa , diğerleri de dağdan atlar şeklinde ise sürü piskolojisi;tehlikeli bu...
aykırı tip olup herşeye itiraz edelim diyenler içinden bazı filozoflar çıkıyor, pek de mahsuru yok bunun :)
A="Değişmeyen tek şey değişimdir" ise A değişimin kendisi değil,sadece bir cümle olduğu için A da değişir.
"değişmeyen iki şey bu cümle ve değişimdir" da diyebiliriz.ne fark ederse :)
sorgulayan, düşünen, gözlemleyen, algılarını alıcılarını açık tutan insan istenir; pek de hoş olmaz biat kültüründe bu ...
not:ironik değil mi verdiği örneklerle doğruları işaret edenin eğri olması.Doğru iki noktayı birbirine birleştiren en kısa yol ise doğruya gitmek enerji zaman kazandırsa bile, eğri bir şekilde o iki noktayı birleştirirken daha farklı başka doğruya nokta olacak yerlerden de geçme durumunu sağlamış oluyoruz...bende yanlış oluyum,sözlerim örneklerim yanlış, değerlerim yanlış,mantığım ruhum varlığım yanlış (bu kadar da yanlış olma konusunda istikrarlı olunamaz,bu da yanlış) asıl olan "bu yanlış bu doğru " deyip kestirmeden konuşabilmek.
:)
sağlıcakla kal,göbeğini ve yanlışlarını seven keçiden de saygı ve sevgi ve selamlar