Karşımızdaki bloğun dairelerden birinde oturan asker bir baba ile 3 yaşındaki oğlu arasında yaşananlara siz de benim kadar şaşıracak mısınız, merak ediyorum. Çocuğun yaşını özellikle vurguluyorum ki anlatacaklarımı ona göre dinleyin ve irdeleyin.
Üç yaz önce tayinle geldikleri bu şehirde henüz annesinin kucağında minicik bir bebek olan Ahmetcan büyüdü ve ona bir bisiklet alındı. Tabii ki arka tarafında küçük destek tekerlekleri olan bir bisiklet.
Sitenin bahçesinde annesiyle birlikte alıştırma yaparlarken birkaç kez rastlayıp gülümsemiştim hatta. Aynı zamanda; kadının bisikleti elinden hiç bırakmadan çocuğu için gerekli özeni gösteriyor olması da dikkatimden kaçmamıştı.
Dün akşam üzeri tam karşımızdaki bu bloğun giriş kapısı açıldı ve Ahmetcan ile babası kapının önünde belirdiler.
Baba askeri üniformalar içinde önde, Ahmetcan bisikletiyle arkada. Bu arada; üzerinde bulundukları kapı önü, aşağı inebilmek için sekiz basamak merdiveni olan mermer bir alan.
Baba, oğlunu bisikletiyle arkada bırakıp merdivenleri hızla indi, aşağıda bir sigara yaktı ve yukarıda kalan çocukla konuşmaya başladı:
-E, hadi Ahmetcan! Ne bekliyorsun?
-Ama ben.. ama ben...
-Hadi, indirsene bisikletini!
-Ihhh... ama... baba...
Adam sanki büyük bir insanla konuşuyordu.
Hiçbir şekilde taviz vermeye niyeti yoktu ve kelimeler son derece sert bir şekilde dökülüyordu ağzından...
- Sen böyle korkarsan o arkadaki tekerlekleri biraz zor çıkartırız. İndir hadi!!
Ahmetcan bu komuttan sonra, elindeki bisikletle birlikte kendini boşluğa bırakırcasına merdivenlerden aşağı bıraktı. Ve... Sanki bir kedi gibi hiçbir şey olmadan, gayet düzgün bir biçimde hem kendini hem bisikletini (uçarak) aşağıya indirdi??!!
-Asker bir babanın çocuğu olmak böyle bir şey miydi?
-Çocuğun yaşı henüz çok küçük değil miydi?
-Baba doğru olanı yapmış, çocuğuna gerçekten de cesaret mi vermişti?
Empati kuruyorum da; o çocuk 10 yaşında bile olsa bisikleti kesinlikle ben indirirdim. Bunun başka yanıtı yok.
(Bu olay benim için o kadar ilginç ve şaşırtıcıydı ki, yaşama dair unutulmazlarım arasına girdi ve burada da yerini aldı.)
Üç yaz önce tayinle geldikleri bu şehirde henüz annesinin kucağında minicik bir bebek olan Ahmetcan büyüdü ve ona bir bisiklet alındı. Tabii ki arka tarafında küçük destek tekerlekleri olan bir bisiklet.
Sitenin bahçesinde annesiyle birlikte alıştırma yaparlarken birkaç kez rastlayıp gülümsemiştim hatta. Aynı zamanda; kadının bisikleti elinden hiç bırakmadan çocuğu için gerekli özeni gösteriyor olması da dikkatimden kaçmamıştı.
Dün akşam üzeri tam karşımızdaki bu bloğun giriş kapısı açıldı ve Ahmetcan ile babası kapının önünde belirdiler.
Baba askeri üniformalar içinde önde, Ahmetcan bisikletiyle arkada. Bu arada; üzerinde bulundukları kapı önü, aşağı inebilmek için sekiz basamak merdiveni olan mermer bir alan.
Baba, oğlunu bisikletiyle arkada bırakıp merdivenleri hızla indi, aşağıda bir sigara yaktı ve yukarıda kalan çocukla konuşmaya başladı:
-E, hadi Ahmetcan! Ne bekliyorsun?
-Ama ben.. ama ben...
-Hadi, indirsene bisikletini!
-Ihhh... ama... baba...
Adam sanki büyük bir insanla konuşuyordu.
Hiçbir şekilde taviz vermeye niyeti yoktu ve kelimeler son derece sert bir şekilde dökülüyordu ağzından...
- Sen böyle korkarsan o arkadaki tekerlekleri biraz zor çıkartırız. İndir hadi!!
Ahmetcan bu komuttan sonra, elindeki bisikletle birlikte kendini boşluğa bırakırcasına merdivenlerden aşağı bıraktı. Ve... Sanki bir kedi gibi hiçbir şey olmadan, gayet düzgün bir biçimde hem kendini hem bisikletini (uçarak) aşağıya indirdi??!!
-Asker bir babanın çocuğu olmak böyle bir şey miydi?
-Çocuğun yaşı henüz çok küçük değil miydi?
-Baba doğru olanı yapmış, çocuğuna gerçekten de cesaret mi vermişti?
Empati kuruyorum da; o çocuk 10 yaşında bile olsa bisikleti kesinlikle ben indirirdim. Bunun başka yanıtı yok.
(Bu olay benim için o kadar ilginç ve şaşırtıcıydı ki, yaşama dair unutulmazlarım arasına girdi ve burada da yerini aldı.)