23/03/2014

Ali Kıran Baş Kesen

Hem Türk hem İslam kültüründe ormanlara ve ağaçlara ne çok önem verilmiş. Canlı bir ağacı kesmekle insan öldürmenin eşdeğer olduğunu anlatan ''Dal kıran baş keser,'' ya da ''Yaş kesen baş keser,'' atasözlerimizi bir düşünün.

Fatih Sultan Mehmet de "Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim!" diye gürlememiş miydi?
Koskoca bir padişahın ağzından kanun hükmünde çıkmıştı bu sözler! Öfke içinde haykırdığı cümlesiyle, ağaçlardan küçük bir dal bile kesmenin yasak olduğunu, uymayanın kesin canıyla ödeyeceğini daha en başında kulaklara küpe diye takmıştı.

Takmıştı ki kimse elini ağaçlara sürmeye cesaret edemesin. Çünkü biliyordu ki dal kesmekle işe başlayan eller gövdeyi de mutlaka kesecek, o ağacı, tüm ağaçları, ormanları yok edecek!

Şimdi... Bugünlerde fazlasıyla haşır neşir olduğumuz ''Ali kıran baş kesen'' deyiminin kökenine bir inelim mi?
Bakalım nasıl bir sürprizle karşılaşacağız?

Aklına ne eserse, canı ne isterse yapan acımasız zalimler için kullanılan bu deyiminin kökeninde Kerbela olaylarının yattığı, Ali Kıran'ın; Hasan ile Hüseyin'in ve Ali'nin katillerini simgelediği, dolayısıyla ''zorbalığın sembolü'' olduğu söyleniyor. Deyim aynı zamanda külhanbeyi ve kabadayı ağzında ''bıçkın ve acımasız serserileri'' anlatmak için kullanılıyor.

Külhanbeyi ne demek peki?
Tam olarak bilgilenmek için Sadri Sema'nın ''Eski İstanbul'dan Hatıralar'' adlı kitabına bir göz atalım:

''Eski günlerde, eski İstanbul`un birçok semtlerinde, hatta caddelerinde, sokaklarında çalımlarından geçilmeyen birtakım mahlûklar vardı. Bunlara, kopuk, külhanbeyi, tosun, kabadayı, bıçkın, ene gibi adlar verilirdi. Ve bunların çoğu ne yaptıklarını bilmez, nereye gittiklerini farketmez birer serseriydi. Birer çamur, birer çirkef...''

Hah işte... Zorbalıkla iş yürüten bu çamur ve çirkeflere ''Ali kıran baş kesen'' deniyormuş.

"Dal kıran baş keser," atasözü zaman içinde ''Ali kıran baş kesen'' deyimiyle bütünleşmiş.
Çünkü ağaç dikme geleneği şöyle dursun, ağaç kıyımlarına başlanmış.

Ali kıran baş kesen kabadayılar ağaçların da gözünün yaşına hiç bakmamış...


Fotoğraf: Sharad Aksar