30/04/2014

Çocukluktan Kalan İz

Çocukluk anılarımız özeldir. İçlerinden bazıları öyle yer etmiştir ki zihninize, aynen o günkü haliyle, kendiliğinden çıkıp gelir, bir tiyatro sahnesiymiş gibi adeta, karşınızda sergilenir. Bu sizin elinizde değildir. Zaman tünelinde yolculuk desek, o bile vakit alır. Sanki bir el sizi alır, o sahnenin içine ışınlayıverir.
Yüzünüzde bir tebessüm. Yine yeniden yaşamaktasınızdır o geçmişi.

En azından benim böyle bir anım var.
Olayın kahramanı ise çocukluk arkadaşım Özcan. Ve tabii ki annesi.
Aynı mahallede oturuyorduk. Karşımızdaki binanın alt katına yeni taşınmışlardı.
Annesinin adını da hiç unutmuyorum. Değişik bir adı vardı kadının: ''Havana''
Bugün bile aynı isme rastlamak pek mümkün değil kanımca.
Her neyse. Biz mahallenin çocukları olarak akşam ezanına kadar bir sürü oyun oynar, oradan oraya koşturur, üstümüzü başımızı tozla toprakla kirletmeden, yorgunluktan posamız çıkmadan eve girmezdik. İşte bu Özcan'ın bir huyu vardı. Akşam saatlerine yakın hepimiz gibi onun da karnı acıkır, koşa koşa evlerine gider, on dakikaya kalmaz, elinde kocaman bir ekmek dilimiyle geri dönerdi. Ama öyle sandviç falan değil. Üzeri soslu(!) bir ekmek dilimiyle.
Nasıl bir sostu ki bu? Özcan'ın ekmeğine ne sürüyordu annesi?
İşte ana temamız bu.
Havana Teyze'nin akşam yemeği hazırladığı dakikaları bilen Özcan, eve gidip bir dilim ekmeğin üzerine annesinin yemek yapmak için hazırladığı ('sos' dediğim) alt malzemeden sürdürüyor ve elinde o ekmekle geri dönüyordu. Malzeme; yağda kavrulmuş soğan ve salçaydı.
Sonra o dilimi öyle bir yiyordu ki Özcan. Sanırsınız kıtlıktan çıkmış! Şapırdatarak, koklayarak, ısırdıktan sonra bitmesin dercesine her tarafını inceleyerek. E, tabii ki bizim karnımız da açlıktan zil çalıyor.
O dilimin mis gibi kokusu bize de ulaşır, öyle canımız çekerdi ki.
Ben de anneme ısrar edip aynısından yaptırmıştım; ama evde yedim.
Hem de kaç kez yaptırdım. Çok lezzetliydi doğrusu.
Artık poğaça, kurabiye, tereyağlı ekmek ya da ekmek arası peynir gibi atıştırmalıklar demodeydi.
İllaki Özcan'ın soslu ekmeğinden olacaktı...

Bugün bile aynı şey söz konusu. Ne zaman mutfağa girsem ve yemek için benzer altyapıda, salçalı bir sos hazırlıyorsam buram buram aynı koku gelir. Kaşığın ucuyla bir çay tabağına alır, sonra da bir parça ekmeğin üstüne sürerim.

İşte o ekmeği yerken Özcan belirir gözümün önünde.
Çocukluğumunun, o günlerin tam ortasına düşerim...