Hayatınızın herhangi bir döneminde Tatar kökenli bir arkadaşa, tanıdığa ya da komşuya sahip oldunuz mu? Cevabınız ''Evet'' ise çok şanslısınız...
Kırım Tatarı demek; sevimli, güler yüzlü, dost canlısı insan demektir çünkü. Muhabbetlerine doyum olmayan, aynı zamanda zeki, çağdaş ve çalışkan soydaşlarımızdır onlar.
Bakın, yan tarafta ülkemizin alanında isim yapmış duayenlerini bir araya getirdim. Özellikle de tarihçi ve gazeteci deyince akla gelen ilk isimlerini...
1914 doğumlu Prof. Dr. Muazzez İlmiye Çağ, 1916 doğumlu Prof. Dr. Halil İnancık, Prof. Dr. İlber Ortaylı, 1922 doğumlu Tema Vakfı Başkanı ve Türk bilim adamı Hayrettin Karaca, Can Dündar, Çetin Altan...
En büyük ortak özellikleri Kırım kökenli olmaları. Dahası 100 yaşına yaklaşmış, hatta aşmış olmaları. Şaşırtıcı değil mi?
Kırım Tatarları acı dolu bir geçmişe sahip olmalarına rağmen gülmeyi asla unutmamışlardır. Hatta gülümsedikleri zaman çekik gözleri neredeyse tamamen kapanır ve ultra bir sevimliliğe bürünürler. Kültürlerine (özellikle tarih ve mutfak kültürlerine) sıkı sıkıya bağlıdırlar.
Anadolu, 18. yüzyıl sonundan itibaren belirli zamanlarda yoğunluk kazanan dış göç hareketlerine maruz kalmış. Aslen Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşu ile başlayan ve devletin büyümesine yönelik bir politika olarak teşvik edilen göçler sonucu Türkçe konuşan önemli sayıda topluluk iskân edilmiş. Dolayısıyla Anadolu'daki kentlerde kısa süre içinde göçmen mahallesi olgusu ortaya çıkmış. Eskişehir'deki Tatar mahalleleri bu gelişmelerin örneklerinden. Tatar göçmenler başta Eskişehir, Balıkesir, Bandırma, Çorum, Kahramanmaraş, Adana, Sivas vb. bölgelere iskân edilmişler. Hatta 1990 yılında, Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanlığı döneminde ''Kültürel Azınlık'' olarak kabul edilip koruma altına alınmışlar.
Biliyorsunuz, Tatarların anavatanı Karadeniz'in kuzeyinde bulunan Kırım Yarımadası. Bölgenin ülkemiz açısından tarihsel ve stratejik önemi büyük. Nüfusları şu an 350 bini aşan Kırım halkı ile yakın soydaşlık bağlarımız var.
Tatarlar... Ruslar tarafından 200 yıl boyunca zulme uğrayan, öldürülüp yok edilmeye çalışılan, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Almanlardan yana oldukları bahane edilerek sürgüne gönderilen Müslüman Türk halkı.
Bu yüzden 18 Mayıs 1944 tarihinin Tatarlar için önemi büyük. Çünkü bu tarihte Stalin tarafından Nazilerle işbirliği yaptıkları gerekçesiyle ceza olarak Kırım'dan sürülmüşler. Trenlere bindirilip aç, susuz, sefalet içinde göçe zorlanmışlar.
Genç kuşak Tatarlar dedeleri tarafından anlatılan sürgün öykülerini mutlaka bilirler.
Kimi kaynaklarda bu göç esnasında halkın yarıya yakınının öldüğünden bahsediliyor. Kalanlar bir şekilde anayurtlarına geri getirilmişler; ama zulüm bitmemiş. Kendi topraklarında azınlık konumdalar şu an, asimile edilmeye çalışılıyorlar. Hedef tahtası olarak görülmekteler ve halen tehlike altındalar.
Bizimse devlet olarak Tatar soydaşlarımız için ne tür bir siyasi tavır takınacağımız meçhul.
Tüm bunları epeydir düşünüyorum. Nedeni malum...
Sırf sınırlarımız bitişik diye ülkemiz Suriyeli'den geçilmiyor.
Üstüne üstlük ''Alın şu parayı. Bunlara siz sahip çıkacaksınız!'' dediler.
Orada soydaşlarımız dururken kapılarımızın bu şekilde yalnızca Araplara açık olması hiç adil gelmiyor bana...
Kırım Tatarı demek; sevimli, güler yüzlü, dost canlısı insan demektir çünkü. Muhabbetlerine doyum olmayan, aynı zamanda zeki, çağdaş ve çalışkan soydaşlarımızdır onlar.
Bakın, yan tarafta ülkemizin alanında isim yapmış duayenlerini bir araya getirdim. Özellikle de tarihçi ve gazeteci deyince akla gelen ilk isimlerini...
1914 doğumlu Prof. Dr. Muazzez İlmiye Çağ, 1916 doğumlu Prof. Dr. Halil İnancık, Prof. Dr. İlber Ortaylı, 1922 doğumlu Tema Vakfı Başkanı ve Türk bilim adamı Hayrettin Karaca, Can Dündar, Çetin Altan...
En büyük ortak özellikleri Kırım kökenli olmaları. Dahası 100 yaşına yaklaşmış, hatta aşmış olmaları. Şaşırtıcı değil mi?
Kırım Tatarları acı dolu bir geçmişe sahip olmalarına rağmen gülmeyi asla unutmamışlardır. Hatta gülümsedikleri zaman çekik gözleri neredeyse tamamen kapanır ve ultra bir sevimliliğe bürünürler. Kültürlerine (özellikle tarih ve mutfak kültürlerine) sıkı sıkıya bağlıdırlar.
Anadolu, 18. yüzyıl sonundan itibaren belirli zamanlarda yoğunluk kazanan dış göç hareketlerine maruz kalmış. Aslen Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşu ile başlayan ve devletin büyümesine yönelik bir politika olarak teşvik edilen göçler sonucu Türkçe konuşan önemli sayıda topluluk iskân edilmiş. Dolayısıyla Anadolu'daki kentlerde kısa süre içinde göçmen mahallesi olgusu ortaya çıkmış. Eskişehir'deki Tatar mahalleleri bu gelişmelerin örneklerinden. Tatar göçmenler başta Eskişehir, Balıkesir, Bandırma, Çorum, Kahramanmaraş, Adana, Sivas vb. bölgelere iskân edilmişler. Hatta 1990 yılında, Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanlığı döneminde ''Kültürel Azınlık'' olarak kabul edilip koruma altına alınmışlar.
Biliyorsunuz, Tatarların anavatanı Karadeniz'in kuzeyinde bulunan Kırım Yarımadası. Bölgenin ülkemiz açısından tarihsel ve stratejik önemi büyük. Nüfusları şu an 350 bini aşan Kırım halkı ile yakın soydaşlık bağlarımız var.
Tatarlar... Ruslar tarafından 200 yıl boyunca zulme uğrayan, öldürülüp yok edilmeye çalışılan, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Almanlardan yana oldukları bahane edilerek sürgüne gönderilen Müslüman Türk halkı.
Bu yüzden 18 Mayıs 1944 tarihinin Tatarlar için önemi büyük. Çünkü bu tarihte Stalin tarafından Nazilerle işbirliği yaptıkları gerekçesiyle ceza olarak Kırım'dan sürülmüşler. Trenlere bindirilip aç, susuz, sefalet içinde göçe zorlanmışlar.
Genç kuşak Tatarlar dedeleri tarafından anlatılan sürgün öykülerini mutlaka bilirler.
Kimi kaynaklarda bu göç esnasında halkın yarıya yakınının öldüğünden bahsediliyor. Kalanlar bir şekilde anayurtlarına geri getirilmişler; ama zulüm bitmemiş. Kendi topraklarında azınlık konumdalar şu an, asimile edilmeye çalışılıyorlar. Hedef tahtası olarak görülmekteler ve halen tehlike altındalar.
Bizimse devlet olarak Tatar soydaşlarımız için ne tür bir siyasi tavır takınacağımız meçhul.
Tüm bunları epeydir düşünüyorum. Nedeni malum...
Sırf sınırlarımız bitişik diye ülkemiz Suriyeli'den geçilmiyor.
Üstüne üstlük ''Alın şu parayı. Bunlara siz sahip çıkacaksınız!'' dediler.
Orada soydaşlarımız dururken kapılarımızın bu şekilde yalnızca Araplara açık olması hiç adil gelmiyor bana...
Tatar kökenli komşuya sahip olmakla kalmdık , gelin bile aldık ;)) severim öz kalkımızı
YanıtlaSilNe iyi etmişsiniz:) Ben de çok seviyorum Tatarları...
SilAnnemin babaannesi bu savaş sırasında bebek olan dedeyle beraber Eskişehir'de bir eve yerleştirilmişler. Büyük dede Eskişehir'e varamadan öldürülmüş. Yerleştirildikleri evin duvarları kan içindeymiş.Duramamış ve bebeğini alıp İstanbul'a gelmiş.
YanıtlaSilKim ne istemiş de öldürmüş? Ruslar mı yapmış yine?
SilNe kadar acıklı bir öykü :(
Evet, göç etmeye çalışırken. Bazen düşünüyorum kim bilir kimler var haberdar olmadığımız diye..
SilRuslar tarafından zulüm ve baskı görüp göçe zorlandıkları, yarıya yakınının öldürüldüğü bilgisi var. Ölen sayısı çok; ama kimler olduğunu sadece aileleri biliyor demek ki. Çok yazık :((
SilOnunla kalsa yine iyi birde onlar hak talebinde bulunuyorlar. Yok neymiş türkçe konuşmak zorunda değillermiş. Bu işin sonu çok kötü.
YanıtlaSilVar içlerinde öyle nankörler. Irkçılıkla suçlarlar mazallah.
SilSonu nereye gidiyor belli değil.
Hiç adil değil.Farklılığımız zenginliğimiz,sevgili tatar arkadşlarıma selamlar.Çok saygı duydugum yukarıda isimlerini özelliklerini yazdığınız insanlar,olduğu sürece hayat onurlu,bilgili,dirençli devam edecek.hatırlattınız sağolun.
YanıtlaSilBen de adil bulmuyorum. Bunu emperyallerin bu şekilde istediği açık seçik ortada. Dünya sevgisizlik, haksızlık ve zulümlerle kuşandı sayelerinde.
SilSözde değil, özde ne kadar farklı, zeki ve medeni olduklarını vurgulamak istedim. Ülkemizin değerleri arasında başı çekiyorlar görüldüğü gibi. Benden de selam olsun soydaşlarımıza, yılmadan gerçekleştirdikleri onurlu dirençlerine...
Siz de sağolun.
Aynı kanı taşıyoruz hepimiz kardeşiz aslında ama öyle bir hale geldik ki yolda bir düşse koşup gidemiyoruz yardıma ya canlı bombaysa diye:(
YanıtlaSilSon yaşananlarla o hale getirdiler insanları, haklısın.
SilDünyadaki tüm insanlar eşittir. Cinsine, ırkına, dinine göre ayrım yapmak yetmedi, katliamlara geçiş yaptılar. Birkaç saat önce Pakistan' da canlı bomba saldırısı gerçekleşti. Lunaparktaki çocuklar hedef alınmış bu kez. 65 ölü var :(((
Ne kadar ilginç yönleriyle anlatmışsınız. Uzun yaşam sırlarını hep merak etmişimdir, beslenme alışkanlığıyla beraber yaşam tarzı, dediğiniz gibi olaylara tebessüm ederek yaklaşmak da önemli herhalde. Evet Suriye'lilere tanınan olanaklar ne yazık ki tanınmıyor bu halka nedense.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Tarih boyunca kendi özdeğerleri yanında pek çok kültürle iç içe yaşamış oldukları için zengin bir mutfak kültürüne sahip oldukları, yaşadıkları bölgenin özelliği nedeniyle hayvancılık ve sebze-meyve yetiştiriciliğine önem verdikleri belirtiliyor. Et yemeklerini seviyorlar. Başta 'çibörek' olmak üzere hamur işlerinde çıtayı çok yükseltmişler (Bu arada ünlü çibörek ile ilgili bir yazı hazırlamayı düşünüyordum).
SilOlaylara tebessümle yaklaşmaları bence de uzun yaşam sırları. Suriyelilere kucak açıp onları yok saymamız ise büyük haksızlık :(
Tatarları büyüklerimden duyduklarıma göre hakiki dost insanlar hatta yemekleri bile bilinir .
YanıtlaSilprof.dr. İlber Ortaylı beyefendinin sıkı takipcisiyim dürüstlüğü aklı hep beni cezbetmiştir .Zalimler şu dünyadan bir an önce ışınlansalar sağımız solumuz Suriye li dolu öylede rahatlar ki sanki kırkyıldır Türkiye de yaşıyorlar tama acıyorum ama burda onlardan kaynaklanan bir çok olaylar oluyor :(
Büyükler doğru söylemiş. Gerçek dostturlar. Çıkarsız ve olabildiğince samimi, içten. Misafirperverdirler. Velhasıl, insana has en güzel özelliklerle donanmışlardır. En sevdiğim arkadaşım Tatar kökenli. Kız kardeşten daha ötedir.
Silİlber Ortaylı'nın ben de sıkı takipçisiyim. Ağzından çıkan her kelimenin, cümlenin, fikirlerinin hastasıyım. Dünyaca ünlü tarihçimiz Halil İnancık'ın öğrencisi zaten.
Suriyeliler rahatlar evet, dilencilik yapmayı çok sevdiler. Varsa yoksa doğursunlar, ekmek elden su gölden yaşasınlar. Tatarların tırnağı bile olamazlar...
Bana da gelmiyor..Hem de hiç gelmiyor.
YanıtlaSil3 milyona yakın Suriyelinin ne işi var ülkemizde?
SilÇocuklarını da aşılatmamışlar. Tehlike saçıyorlarmış...
Bandırma'da ne çok tatar dostlarımız vardır. Leziz mi leziz, çiğ börekleri, tatlıları ne meşhurdur. Hem sevimli, hem de çalışkandırlar. Ülkemizin senin de örnek verdiğin gibi pek çok değerli şahsiyeti Kırım Türkleri'ndendir. Onlarla gurur duyuyoruz. Diğer yandan Suriye'li göçmenlerin durumu gerçekten 'kriz' boyutundadır ve bize çok pahalıya mal olacak-olmaktadır da! Uzun vadede düşünüldüğünde de ülkenin dokusu, kimliği bambaşka yöne doğru kaymış olacaktır!. Kıran kırana bir savaş bu!. Günü kurtarmaya çalışan bir anlayışın elinde ülke, oradan oraya savrulup durmakta!. Bir toplumun bilinç düzeyi zayıf olunca, sömürülenler arasında olması da çok kolay oluyor. İşte durum ortada; "Alın şu parayı" deyip başlarından def ettiler. Almasalardı ya parayı!. Bu, bir tek bizin sorunumuz muydu ki!. Ellerine silahları kim/ler verdi..kimler destek oldu bu kanlı oyuna!.Yarın öbür gün sahip çıktığımız bu insanlar 'dağdan geldiğini unutup, bağdakini kovmaya kalkarlarsa da hiç şaşırmayalım. Anladık, merhametliyiz, yardımseveriz ama bu artık enayilik boyutunda!. Senin önceliğin kendi ülkene, topraklarına, kendi vatandaşına sahip çıkmaktır. Başımızı çevirelim ve ege adalarına bir bakalım!.. ne haldedir!..Neyse Zeugmacığım, konu mühim anlat anlat bitmeyecek sorunlarla dolu ülkemiz..ben daha fazla uzatmayayım. bize dert oluyor, umarsızların ise ne umurunda oldu ki!. Ülkemizin bu hale gelmesinde o 'koyun sürülerinin' payı çok!. Emeğine sağlık Zeugmacığım, içinde bulunduğumuz durumu gayet iyi açıklıyor.Sana ve ailene iyi haftalar dilerim.. Sevgilerimle..
YanıtlaSil* Bu arada 'Tatlı Cadı'daki Samantha gibi burnumu oynatıp herkesi kendi yerine yurduna, ve bazılarını da layık olduğu yere göndermek istiyorum :))
Anlat anlat bitmez Esinciğim, haklısın. Sen çok güzel bir özet geçmişsin. Sözlerinin altını aynen ben de imzalıyorum. Hayır yani, benim gördüğüm; dilenmekten başka bir iş yapmıyorlardı. Bari ülke ekonomisine katkıda bulunacak şekilde istihdam edilseler, bir işe yarasalar. sonra aile planlamasından haber edilseler diyeceğim ama zaten en az 3 çocuk diyen bir devlet kucak açmış onlara. Hayatı boyunca doğuracak en az 6-7 çocuk...
SilNeden biz sonra? Umursamazların hiçbir şey umurunda olmadı. Bakalım o para ne işlere yarayacak göreceğiz...
Tatarlar ne kadar zeki insanlar sahiden. Ne kadar güler yüzlü, iyi niyetli. Çok sevilesi, hayran olunası insanlar. Aziz Nesin Heybeliada doğumlu diye geçiyor ama onun da Tatar olduğu ile ilgili söylemler var. Emin olmadığım için yazamadım..
Mutfakları çok zengin evet. Çibörek'le ilgili bir yazı gireceğim birazdan..
Görüşlerin ve katkın için çok teşekkürler, sevgiler Esincim...
Komşum olmadı ama Hayrettin Karaca ile İlber Ortaylı'ya hayranım Zeugma'cığım, ikisini de çok severim hele hele İlber hoca..tadından yenmez:))))hak talebi filan yazmış ya sevgili Emre işte senin de cevap verdiğin gibi nankörler illa ki, çıkıyor:( hep diyorum şöyle İsveç, Norveç gibi olsaydık, homoejen bir toplum, rahattık, etnik kökenler farklı olunca sonu o ülkelerin iyi olmuyor maalesef. :( sevgilerimle canım.
YanıtlaSilHayrettin Karaca... Candır o can...
SilNeden hep beyaz gömlek üzerine kırmızı süveter giyiyormuş biliyor musun?
''Bayrağımın renklerini taşıyorum'' diyor Müjdecim.. Allah uzun ömürler versin ona. İlber Ortaylı'ya ben de hayranım.
Arap kültürü diye bir kültür bile yok zaten, sorma...
Sevgiler Müjdecim...
Sevdiğim bir kaç arkadaşım Tatar:) Tatarları makarna- kömürle kandıramazlar; Sevgili Zeugma... Ondan onlara sınır kapıları kapalı...:/
YanıtlaSilBak bu çok doğru bir tespit, tebrik ederim.
SilZeki insanlarla işi olmuyor kimsenin. :/
tanıdığım yok ama şimdi o resimlere baktım da bir çoğunu severim İlber hoca Hayrettin Karaca,Muazzez hanımefendi hayranıyım kendilerinin.
YanıtlaSilVe ben Muazzez hanımla ilgili ne okusam ,bu özel insanların hala bizlere bir şeyler anlatıyor olmalarının özel bir sebebi olduğunu ve bu yaşların onlara bu yüzden armağan edildiğini düşünüyorum.
ismi lazım değil diye hitap ettiğim ülkeye acı veren kişi TV de bir zaman önce Hayrettin bey ve Muazzez hanımefendi için bir iki yaşlı bunak dediğin de ağzımdan çıkan lafa kendim de hayret etmiştim ama hak etmişti.
Bu insanlar vatan nedir yurt nediri o kadar iyi biliyorlar ki yöneticilerimizden çok daha fazla sarılıyorlar bunu anlatmak için.
Türkçeye ve Vatan kavramına sahip çıkmaları beni mest ediyor elleri öpülesi değerler.
İçlerinde sadece Çetin Altan hayatta değil. Son dönem epey eleştiri almıştı rahmetli. Özal'ı övdüğü, yandaş gazetede yazdığı vb sebeplerle. Hataları olsa da o da yazılarıyla zihinlere kazanmış aydın bir insandı, Allah rahmet eylesin.
SilMuazzez İlmiye Hanım ve Hayrettin Bey insan olarak duruşları, yaşlarına rağmen korudukları zekalarıyla hayranlık uyandırıcı. Onlara o yakıştırmayı yapan kendine baksın önce. Yaklaşımlarınıza katılıyorum, özel olduklarına. Genleri itibariyle her bakımdan özeller; yani beyin, beden ve ruh sağlığı olarak..
İyi ki varlar, çok kıymetliler. Elleri öpülesiler. Varlıkları ve hizmetleri için minnettarız...
Ne güzel, bir hafta on günde epeyce yazı yayınlanmış.Bildik dostlara hep uğramayı düşünen
YanıtlaSilkomşular gibi geciktim sanırım. Bu ara hastalıklar da engelledi.Ama gecikmeli de olsa yorum yapmayı istedim.
Tatar tanıdıklarımız var. Sosyal yanı güçlü, arkadaş canlısı, yemek kültürü zengin insanlar.
Suriyelilere kapılarımızı açmayı, yoksul bir babanın evde çocukları yarı aç yarı tokken
başkalarına kucak açmasına benzetiyorum. Başlangıçta belli sayıda insana yardım etmek belki güzeldi ,ama sayıyı ayarlayamadık. Her tip insanı davet ettik. Kamplardaki yaşam koşulları ayarlanamadı. Mersin'de de çok sayıda Suriyeli var.İlk geldiklerinde 3-4 aile birlikte bir evde kalıyorlardı. Pek çoğu iş yeri açtı.Tatlıcı, lokanta, baharatçı,
berber, market, spor salonu açanlar var.Maddi durumu uygun olmayanlar çok düşük ücretlerle çalışıyorlar.
Son model arabası olan çok sayıda Suriyeli var.Son aylarda plakaları değişti.Türkçeyi öğrenmeye hiç niyetleri yok gibi.
Biz millet olarak yardım etmeyi severiz. Ama eskilerin sıkça kullandıkları bir söz geliyor aklıma; Kendi muhtac-ı himmet bir dede, bir de nerde kaldı gayriye hizmet ede.
Esenlikler dilerim.
Çanakkale Zaferinin yıldönümlerinde her yıl böyle oluyor. Yazılar biraz daha sık yayınlanıyor. Biraz da kafa dağıtmak için bloglara yöneldik sanırım. Havalar soğuk olunca doğa ile iç içe olma isteği ertelendi.
SilRica ederim, gecikmek ne demek. İnsanız, dönem dönem yoğun oluyoruz, hasta olabiliyoruz ya da canımız yazmak istemiyor. Aynı rutinde devam edebilmek zaten olası değil. Ben de öyle fazla kişiye uğrayamadım zaten. Boşluklarımda gündemdeki kasvet veren olayların gidişatını takip ettim daha çok.
Suriyeliler konusunda bilmediğim ne çok şey anlatmışsınız. İş yerleri açtıklarından haberim yoktu örneğin. Sanırım kendi imkanlarıyla açıyorlar. Türkçeyi özellikle öğrenmek istemiyorlar demek ki. Oysa yaşayacakları ülkede rahat edecekler. Gizliden bir kapris ve inat olsa gerek. Biz mi Arapça öğrenelim yani? İsterlerse okullardaki anadil Arapça olsun. Öyle ya, sayıları çok olduğu için belki öyle düşünüyorlardır. Kürt vatandaşlar istiyor da onların başı kel mi? Tövbe tövbe :(
Eskilerin kullandığı o sözü hiç duymamışım. Ne güzelmiş ve ne kadar uydu duruma.
Değerli ziyaretiniz ve paylaştığınız bilgiler için çok teşekkür ederim.
Esenlikler.