Nisan ayı başında yaptığım bir doğa yürüyüşü sırasında rastladığım ve daha önce hiç görmediğim salkımlar halinde açmış, sarı renkli, mis kokulu bu minik, zarif çiçeklere hayran kalmıştım. Fotoğrafını çekip adını nette araştırırken çiçeklerin sonbaharda ''mavimsi siyah'' renkte, küçük, yuvarlak, üzümsü meyvelere dönüşeceğini öğrenmiş ve çok şaşırmıştım.
Eskiler diğer adı Oregon üzümü (Oregon Grape) olan bu meyveden jöle, köklerinden ise sarı boya elde ederlermiş. Çay gibi demlenip içildiği takdirde kurutulmuş bitkisinin karaciğer ve sindirim sorunlarına, bağırsak gazlarına, kronik kabızlık ve romatizma iltihaplarına karşı etkili bir ilaç olduğu söyleniyor...
Sonbahar geldi ya artık, Mahonia adı verilen bu çiçeği mutlaka gidip aynı yerden bir kez daha görme vaktiydi. Çiçekler üzüm haline gelecek, koyu yeşil renkli, parçalı ve dikenli yapraklar kızıl kırmızıya dönüşecek, gözüm gönlüm şenlenecekti.
Aynı yere yaklaşırken netteki fotoğraflarından gördüğüm o üzümler harika bir tablo halinde gözümün önünden geçiyordu doğrusu. Tadına bakmak ya da bir miktar toplayıp küçük bir kavanoz marmelat yapmak hiç de fena olmayacaktı.
Sonuç mu? Kötü bir sürpriz ve hüsran maalesef...
Aynı çalıların başında çektiğim üst fotoğraftaki o şahane sarı salkımlar ne hale gelmiş bakın. Hani ''insanlıktan çıkmış'' derler ya. Çiçeklikten, salkımlıktan, üzümlükten çıkmışlar.
Tek tük, ezik büzük o yuvarlak şeyler örümcek ağlarıyla kaplı üstelik. Oregon üzümü demeye bin şahit istiyor. Susuz mu kaldı, bakım mı istiyordu, nesi eksik geldiyse ahı gitmiş vahı kalmış zavallının.
Hasta, defolu ve ezik...
Oysa olması gereken şartlarda, özenle bakılsa türünü zar zor temsil eden böylesi zavallı bir hale girmeyecek, coşkuyla parlayıp göz kırpıyor olacaktı. Kıssadan hisse olsun. Doğada gören gözlere, görmek isteyenlere binbir çeşit mesaj var gerçekten.
Ayçiçeklerinin hasat zamanı gelmiş bir taraftan. Doğanın gülen yüzü günebakanlar nasıl da selam duruyor...
İğde ağaçları mis gibi. Ayçiçekleriyle komşuluk etmişler. Tam olgunlaştıkları mevsimdeler...
Çarkıfelek şirinesi salkım saçak.
Yeşilden kızıla, kızıldan turuncuya, kahve tonlarına, sarıya ve nihayet sepyaya uzanacak
o muhteşem döngü gösterimde...
Üzümlerin en lezzetli zamanı.
Bakımlı bahçenin bakımlı üzümü böyle olur işte. Yazık sana oregon üzümü :(
Ah sonbahar, sen ne güzelsin, ne güzel...
Ve Erdek'te sonbahar. Uzun zamandır görmeyen ve özleyenlere gelsin.
Kalın sağlıcakla...
Eskiler diğer adı Oregon üzümü (Oregon Grape) olan bu meyveden jöle, köklerinden ise sarı boya elde ederlermiş. Çay gibi demlenip içildiği takdirde kurutulmuş bitkisinin karaciğer ve sindirim sorunlarına, bağırsak gazlarına, kronik kabızlık ve romatizma iltihaplarına karşı etkili bir ilaç olduğu söyleniyor...
Sonbahar geldi ya artık, Mahonia adı verilen bu çiçeği mutlaka gidip aynı yerden bir kez daha görme vaktiydi. Çiçekler üzüm haline gelecek, koyu yeşil renkli, parçalı ve dikenli yapraklar kızıl kırmızıya dönüşecek, gözüm gönlüm şenlenecekti.
Aynı yere yaklaşırken netteki fotoğraflarından gördüğüm o üzümler harika bir tablo halinde gözümün önünden geçiyordu doğrusu. Tadına bakmak ya da bir miktar toplayıp küçük bir kavanoz marmelat yapmak hiç de fena olmayacaktı.
Sonuç mu? Kötü bir sürpriz ve hüsran maalesef...
Aynı çalıların başında çektiğim üst fotoğraftaki o şahane sarı salkımlar ne hale gelmiş bakın. Hani ''insanlıktan çıkmış'' derler ya. Çiçeklikten, salkımlıktan, üzümlükten çıkmışlar.
Tek tük, ezik büzük o yuvarlak şeyler örümcek ağlarıyla kaplı üstelik. Oregon üzümü demeye bin şahit istiyor. Susuz mu kaldı, bakım mı istiyordu, nesi eksik geldiyse ahı gitmiş vahı kalmış zavallının.
Hasta, defolu ve ezik...
Oysa olması gereken şartlarda, özenle bakılsa türünü zar zor temsil eden böylesi zavallı bir hale girmeyecek, coşkuyla parlayıp göz kırpıyor olacaktı. Kıssadan hisse olsun. Doğada gören gözlere, görmek isteyenlere binbir çeşit mesaj var gerçekten.
o muhteşem döngü gösterimde...
Ah sonbahar, sen ne güzelsin, ne güzel...
Kalın sağlıcakla...