Güneydoğu Anadolu gezimizin bugünkü notları Şanlıurfa kesitinin ilk ayak bastığımız toprakları olan Halfeti ilçesinden, dolayısıyla Fırat nehri üzerindeki 1 saatlik tekne turumuzdan geliyor.
Gece Gaziantep'te konakladıktan sonra sabah erkenden yola çıkıp yaklaşık 1,5 saat sonra Halfeti'ye ulaşıyoruz. Halfeti, aradaki mesafe yalnızca 105 km, yani bağlı olduğu Şanlıurfa'dan daha yakın olduğu için genellikle Gaziantep'in ilçesi zannediliyor, resmi işleri hariç, bu durumu halkı da öyle görüyormuş. Şanlıurfa il merkezinin 130 km batısında, Fırat nehrinin doğusunda 385 metre yükseltide yer alan ve M.Ö 855 yılında Asurlular tarafından kurulduğundaki adı "Şitamrat" olan Halfeti, yüzyıllar boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, her defasında başka bir adla anılmış. 2013 yılında Cittaslow Uluslararası Koordinasyon Komitesi tarafından "sakin şehir" listesine dahil edilen ve siyah gülü ile ünlü olan şehir, günümüzde doğal güzellikleri ve tarihi taş evleriyle ''Saklı Cennetin Kayıp Kenti'' olarak da geçiyor.
1985 yılında GAP'ın bir parçası olarak elektrik üretme ve sulama amacıyla inşa edilen Birecik Barajı'nın 2000 yılında bitirilmesi nedeniyle su tutulmaya başlanınca, Halfeti'nin 5/2 si baraj gölünün suları altında kalıyor ve
ilçe halkının %80'i 15 kilometre uzaklıkta kurulan yeni yerleşim merkezine taşınıyor. Böylece Yeni Halfeti'de hızlı bir nüfus artışı yaşanırken, Eski Halfeti hatırı sayılır bir tarih/doğa turizmine sahip olarak turizme açılıyor.
Halfeti bugün alternatif turizm alanında Güneydoğu Anadolu bölgesinde bir çekim merkezi niteliğinde.
Halfeti'nin ilk kurulduğundaki adı Şitamrat demiştik değil mi? Buyrun, yarattığı görüntü kirliliğiyle Eski Halfeti’nin
tarihî dokusunu bozan Şitamrat Otel yakın plan.
Otel, manzaranın tamamına hakim bir tepeye inşa edilmiş. Yakınlarında bir de villa var. Bunların yapımlarına kim, nasıl izin verdi?! Otelin yapımı basında hiç yer almamış nedense. ''Halfeti'nin Bağrına Hançer'' başlıklı bir yazı bulabildim ancak. Merak edenler Google'da bu başlığı aratıp yazıyı okusun lütfen!
Yeni Halfeti işte burası. Halkı burada yerleşik. Eski Halfeti'ye araçla 20 dakika kadar uzaklıkta.
Bu tepeden buraya göz attıktan sonra, Eski Halfeti'ye doğru yol aldık.
Güneydoğu Anadolu'da bir bozkırın ortasındayken Birecik Baraj Gölü sayesinde adeta bir sahil kentini andıran Halfeti, turizm sezonunun başlamasıyla hareketleniyor. Özellikle de hava sıcaklığının uygun olduğu nisan-mayıs aylarında.
Buradaki evler, kireçtaşı ailesinden ''Nahit taşı'' adı verilen doğal bir taş türünden yapılmış.
Yapı malzemesi olarak oldukça uzun ömürlü ve iklim koşullarına dayanıklı olduğu söyleniyor. Bu arada;
Güneydoğu Anadolu’da yol alan Fırat Nehri'nin de işlenmesi kolay kireçtaşları içinden aktığını öğreniyoruz.
Tekneyle ilerlerken, zaman zaman kayalıklara gizlenmiş mağaralar çıkıyor karşınıza.
Şanlıurfa merkeze 122 km mesafede olan Sakin Şehir Halfeti, görsel bir şölen sunuyor size.
Sakinliğini ziyaretçilere de geçiriyor kesinlikle. Zaman zaman maviye ve yeşile dönüşen turkuaz renkli suların
yeşille harmanlandığı buram buram tarih kokan bir ortamda yol alırken huzurla doluyorsunuz.
1 saatlik tekne turunun ortalarında ulaşılan ve ''batık kent'' olarak nitelendirilen Savaşan Köyü.
Bölgeyi ziyaret edenlerin en çok ilgi gösterdiği yerlerin başında gelen köydeki terk edilmiş bu taş evlerin
restore edilip butik otel hizmeti vermesi planlanıyormuş. Koruma altına alınmasına tamam, ancak otel fikri
bana göre rant uğruna oradaki dokunun bozulması demek ve hiç de uygun bir plan değil.
2000 yılına kadar köy sakinlerinin normal yaşantısını devam ettirdiği batık kentin önemli bir bölümü tamamen sular altında. Yalnızca minaresi görülebilen camisi, iki katlı okulu, derenin içerisindeki evler, hepsi sular altında kalmış. Köy sakinleri 2000 yılından beri devlet tarafından yaptırılmış yeni yerleşim yerlerinde ikamet ediyor.
Araştırmacıların belli aralıklarla dalışlar yapıp incelemelerde bulunduğu köyde, Mardin ve
Şanlıurfa’da çok sık rastlanan eyvanların da sular altında kaldığı görülüyor.
Şöyle de bir gerçek var ki; tekne turuyla gezerken bir taraftan da hüzünle doluyor insan.
1807 yılında bir Ermeni ustası tarafından yapılan ve önlem alınmadığı için tabanının 40 santimetre kısmı
su altında kalan 212 yıllık tarihî Halfeti Ulu Camii saklı cennetin en çok bilinen figürlerinden.
Dikdörtgen planlı olan ve özel bir işçiliğe sahip kesme taştan inşa edilen caminin ibadete ve turizme
açılması için kaymakamlık tarafından başlatılan çalışmalar devam ediyor.
Son olarak; 1 saatlik tekne turumuzun kesitlerini orijinal sesleriyle
tek parça haline getirdiğim videoyu bırakıyorum buraya.
Kalın sağlıkla...
Gece Gaziantep'te konakladıktan sonra sabah erkenden yola çıkıp yaklaşık 1,5 saat sonra Halfeti'ye ulaşıyoruz. Halfeti, aradaki mesafe yalnızca 105 km, yani bağlı olduğu Şanlıurfa'dan daha yakın olduğu için genellikle Gaziantep'in ilçesi zannediliyor, resmi işleri hariç, bu durumu halkı da öyle görüyormuş. Şanlıurfa il merkezinin 130 km batısında, Fırat nehrinin doğusunda 385 metre yükseltide yer alan ve M.Ö 855 yılında Asurlular tarafından kurulduğundaki adı "Şitamrat" olan Halfeti, yüzyıllar boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, her defasında başka bir adla anılmış. 2013 yılında Cittaslow Uluslararası Koordinasyon Komitesi tarafından "sakin şehir" listesine dahil edilen ve siyah gülü ile ünlü olan şehir, günümüzde doğal güzellikleri ve tarihi taş evleriyle ''Saklı Cennetin Kayıp Kenti'' olarak da geçiyor.
ilçe halkının %80'i 15 kilometre uzaklıkta kurulan yeni yerleşim merkezine taşınıyor. Böylece Yeni Halfeti'de hızlı bir nüfus artışı yaşanırken, Eski Halfeti hatırı sayılır bir tarih/doğa turizmine sahip olarak turizme açılıyor.
Halfeti bugün alternatif turizm alanında Güneydoğu Anadolu bölgesinde bir çekim merkezi niteliğinde.
tarihî dokusunu bozan Şitamrat Otel yakın plan.
Bu tepeden buraya göz attıktan sonra, Eski Halfeti'ye doğru yol aldık.
Yapı malzemesi olarak oldukça uzun ömürlü ve iklim koşullarına dayanıklı olduğu söyleniyor. Bu arada;
Güneydoğu Anadolu’da yol alan Fırat Nehri'nin de işlenmesi kolay kireçtaşları içinden aktığını öğreniyoruz.
Şanlıurfa merkeze 122 km mesafede olan Sakin Şehir Halfeti, görsel bir şölen sunuyor size.
Sakinliğini ziyaretçilere de geçiriyor kesinlikle. Zaman zaman maviye ve yeşile dönüşen turkuaz renkli suların
yeşille harmanlandığı buram buram tarih kokan bir ortamda yol alırken huzurla doluyorsunuz.
Bölgeyi ziyaret edenlerin en çok ilgi gösterdiği yerlerin başında gelen köydeki terk edilmiş bu taş evlerin
restore edilip butik otel hizmeti vermesi planlanıyormuş. Koruma altına alınmasına tamam, ancak otel fikri
bana göre rant uğruna oradaki dokunun bozulması demek ve hiç de uygun bir plan değil.
Araştırmacıların belli aralıklarla dalışlar yapıp incelemelerde bulunduğu köyde, Mardin ve
Şanlıurfa’da çok sık rastlanan eyvanların da sular altında kaldığı görülüyor.
1807 yılında bir Ermeni ustası tarafından yapılan ve önlem alınmadığı için tabanının 40 santimetre kısmı
su altında kalan 212 yıllık tarihî Halfeti Ulu Camii saklı cennetin en çok bilinen figürlerinden.
Dikdörtgen planlı olan ve özel bir işçiliğe sahip kesme taştan inşa edilen caminin ibadete ve turizme
açılması için kaymakamlık tarafından başlatılan çalışmalar devam ediyor.
tek parça haline getirdiğim videoyu bırakıyorum buraya.