Güneydoğu Anadolu gezi notlarıma Peygamberler Şehri diye bilinen Şanlıurfa ile başlamak istiyorum. İnsanoğlunun çömlek, yazı ve tekerlekle henüz tanışmadığı Taş Devri'ne tarihlenmiş olan, dünyanın ilk tapınağının gün yüzüne çıktığı ve geçtiğimiz yıl UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan Göbeklitepe ile...
Biliyorsunuz; 2019 Turizmde Göbeklitepe Yılı ilan edildi. Doğruluğundan emin olmak, herhangi bir yanlışa mahal vermemek adına, aktaracağım bilgilerin tapınakta mevcut detaylı bilgi panolarından kaynaklı olduğunu ve içeriklerin son gelişmeleri kapsadığını belirterek başlıyorum o halde. Güneşli bir gün, tatlı bir bahar esintisi ve sarı renkli kır çiçekleri üzerinde dolaşan uğur böcekleri eşliğinde.🌿🌾🐞
Göbeklitepe ilk kez 1936'da İstanbul ve Chigaco Üniversiteleri Güneydoğu Anadolu Tarihöncesi Araştırmaları Karma Projesi kapsamında Halet Çambel ve Robert Braidwood tarafından yürütülen yüzey araştırmaları sırasında tespit edilmiş, ancak Heidelberg Üniversitesi'nden Prof. Dr. Klaus Schmidt 1994 yılında Göbeklitepe'yi ziyaret edene dek alanın gerçek önemi anlaşılamamıştır. Oysa buluntular ''insanlık tarihini yeniden yazdıracak kadar'' önemli ve şaşırtıcıdır. Şanlıurfa'ya 22 km uzaklıkta bulunan dünyanın ilk tapınağındaki gizemli hikâye tam 12 bin yıl önce başlıyor. Çıkarılanlar M.Ö 9.000-10.000 yılına ait. Burası sıradan bir yerleşim alanı değil. Çünkü ortaya çıkan yapılar barınma, yani konutsal amaçlı değil. Öyleyse onlara, ayin ya da dini amaçlı kullanıldıkları belirlenmiş ''Taş Devri Tapınakları'' diyebiliriz. Taş devri insanının neler yapabildiği araştırılacak olursa henüz tarım bile keşfedilmemiş. Hatta yazının bulunmasına 7 bin yıl var. Nasıl oluyor da neolitik insan dinsel inanışı adına böyle bir yapı tasarlayabiliyor? Bu gelişmiş mimari arkeologlar için de çok büyük sürpriz. Bir vadide falan saklı değil. En yüksek tepenin doruğunda. Belli ki burayı seçme nedenleri görünür olmak. Bu yapılar kimine göre yalnızca bir tapınak, kimine göre ise bir gözlemevi. Megalitik* anıt taşlar 2 ton-45 ton arasında.
Göbeklitepe, Harran Ovası'nın kuzey kenarındaki Germuş Dağları'na bağlı kireçtaşı oluşumlu bir platonun en yüksek noktasında yer alır. Güneydoğu Toroslar 3000 metreye ulaşan doruklarla bölgeyi kuzeyden sınırlar. 90 kilometre kuzeydoğusunda bölgenin en yüksek noktası olan Karacadağ volkanı bulunur. Bu bölge Einkorn buğdayının tarıma alınmasına dair en eski genetik kanıtları sunar. Harran Ovası'nın ardından Suriye başlar. Göbeklitepe'nin bulunduğu plato, anıtsal yapıların inşası için gerekli malzemenin büyük kısmını ve aynı zamanda alanda bulunan taş aletlerin üretimini sağlayacak hammaddeyi sunmaktadır. Alana yaklaşık 1 km mesafede bazalt kaynağı vardır, kazılarda bu taştan yapılan sürtmetaş aletlere sıkça rastlanmaktadır. Göbeklitepe'nin içinde bulunduğu Yukarı Mezopotamya; Holosen Dönem'in başlangıcında geniş çayırlıklar ve bunları yer yer kesen fıstık ve badem koruluklarıyla kaplıydı.
Bu bilgilerden sonra, bizzat çektiğim videoda da görüleceği üzere; günümüzde bölgede yoğun tarım yapılan
bozkır benzeri bir ortam hakim.
Göbeklitepe, Şanlıurfa il merkezinin yaklaşık 22 km kuzeydoğusunda, Örencik Köyü yakınlarında yer almaktadır.
Alandan bakıldığında kuzey ve doğu yönlerinde Toros Dağları ve Karacadağ etekleri, batıda Şanlıurfa
ve Fırat platoları, güneyde ise Suriye sınırına kadar Harran Ovası görülebilmektedir. Bu coğrafi konumuyla Göbeklitepe çok geniş bir coğrafyadan görülebilmektedir. Bu noktanın burayı ziyaret edecek gruplar tarafından daha kolay bulunabilmesi için tercih edildiği düşünülebilir.
Bu konumun seçilmesindeki bir diğer sebep ise anıtsal yapılarda kullanılacak taşların çıkarılabileceği uygun bir taş ocağına erişim ihtiyacı olabilir. Kireçtaşının kalitesi ve taş ocağının konumu önemli faktörler olmalı. Göbeklitepe'de kullanılan kireçtaşı incelendiğinde bunun her yerde bulunamayan ve oldukça sert bir taş olduğu görülmektedir.
Hem coğrafi konum hem de taş ocaklarına yakınlığın Göbeklitepe'nin buraya inşa edilmesi kararında
önemli rol oynadığı açıktır.
değiştiren yapıların, dikilitaşların ve küçük buluntuların keşfedilmesini sağladı.
Göbeklitepe kazıları Klaus Schmidt'in vefatından beri Şanlıurfa Müzesi Başkanlığında, Alman Arkeoloji Enstitüsü işbirliğiyle sürdürülmektedir. Doğuş Grubu 2035 yılına kadar Göbeklitepe'nin tek ve ana sponsorudur.
Yörede çokça bulunan çakmaktaşı ile kireçtaşını yontarak. Evet, esas araç Taş Devri insanının kullandığı çakmaktaşı. Bunlardan yörede tonlarca bulunmuş. Bu basit el aletleriyle yaklaşık 40 ton ağırlığında, blok halinde bulunan tek parça kireç taşından boyları 4-6 metre arasında değişen dikilitaşlar oymuş insanlar. Üstelik tapınaklarda kullandıkları bu taşları çıkardıkları yer yaklaşık 2 km uzaklıkta. Taşları keserken, taşırken, yerleştirirken müthiş bir emek harcanmış olmalı. Belli bir plana göre mi inşa edildiler? Üstelik 1 tane değil. Tapınak denilebilecek en az 20 uygulama var. Ortaya çıkarılan 4 tapınak için ''buzdağının görünen parçası'' deniyor. Her düzenin ortasında iki devasa dikilitaş ve onları çevreleyen duvarlar. Duvarların içinde başka dikilitaşlar. Yani binadan ziyade taş daireler. Ve bu görkemli taş dairelerin çatısı yok!
birçok soyut sembol içeriyor.
Peki bu tapınaklar nasıl oldu da bozulmadan günümüze kadar geldi? Korunma gerçekten olağanüstü. Özellikle D tapınağında. Taş Devri zamanında bu tapınakların üstü tonlarca metreküp malzeme kullanılarak tamamen toprakla örtülmüş. Bunun sonucunda günümüze kadar mükemmel bir şekilde korunmuş. Göbeklitepe, bölgedeki ilk tapınak kompleksi. Sonraki binyıllarda yerleşim merkezlerinde yapılan kült binalarda Göbeklitepe'de uygulanan düzen devam ediyor. Neolitik dönemde yapılan bu tapınaklardaki ortak özellik neydi? Yüksek taş duvarlar, duvarlarda nişler ve payandalarla hareketli bir duvar, duvar boyunca birileri oturabilsin, tören seyredebilsin diye yapıldığı anlaşılan sekiler.
Göbeklitepe'deki tapınak(lar), Mısır'daki piramitlerle aynı tarihlerde yapılan ve neden yapıldığı hâlâ bilinmeyen İngiltere'deki sekiz bin yıllık ünlü anıt Stonehenge'in yapımından tam 7 bin yıl önceye tarihlendi, bir düşünsenize!!
Sahi, mağaralarda yaşadıkları varsayılan avcı-göçebe toplulukları, henüz tarımın adı bile geçmediği eski Taş Devri'ne damgasını vurmuş insanlar yerleşik düzene bile geçmeden nasıl oldu da bu tapınakları tasarlayabildiler?
Ancak, Göbeklitepe'yle birlikte, bir sonraki keşfe kadar insanlık tarihi sil baştan yazılacak, bu kesin...
*Megalit: Bir yapı veya anıt oluşturmak amacıyla kullanılan büyük bir taştır. Bu yapılar bir veya birkaç megalitten oluşabilir. Megalitik sıfatı bu tür taşlardan yapılmış anlamını taşır, taşlar harçla değil, birbirlerine geçmeli olarak bir arada dururlar.
* * *