25/10/2020

Drama Üçgenindeki Roller

Bugün, psikolojide geçen ve hayatın her alanına uygulanabilen şaşırtıcı bir üçgenden bahsedeceğim: Karpman Drama Üçgeni 

1968'de Psikolog Stephen Karpman tarafından oluşturulmuş bu üçgen, insan etkileşimini ve insanların çatışma sırasında üstlendikleri farklı rolleri açıklamak için kullanılan bir model. 

Aile hayatı, iş hayatı, sosyal ya da siyasi hayat. Buna hepsi dahil. Drama üçgenini yaşamdan bir sahne olarak düşünüp köşelerine üç karakteri yerleştirdiğimizde şaşırmamak elde değil gerçekten: Mağdur, kurtarıcı ve zulmedici 
(Kurban - Kurtarıcı - Zalim)

Bu üç rol, tek kişinin farklı kişilik tanımları değil, çatışmalarda üstlenilen rolün tanımları. Fark ediliş nedenini ve söz konusu karakterleri en bariz şekilde masallarda görebiliyoruz. Pamuk Prenses bir kurban pozisyonundadır mesela. Külkedisi Sinderella da. Üvey anne ve eğer varsa üvey kardeşler zalim rolündedirler. Kurtarıcı rolünde de yakışıklı bir prens benimsenmiş ve böylece üçgen tamamlanmıştır.
Film (özellikle Türk filmleri) ya da dizilerin büyük bir bölümünde de drama üçgeni'ni rahatlıkla fark edebiliriz. Fark edeceğimiz bir şey daha varsa; her daim kurbandan yana oluşumuz, kurtarıcıya minnet duyuşumuz, kalbi kötülükle dolu zalim karaktere ise nefretle doluşumuzdur. Bu durum öyle kemikleşmiş bir gerçek haline gelmiş ki; zalim rolünü oynayan aktörleri gerçek hayatta bile benimseyemeyip kin besleyenler çıkabiliyor.

Başladığı ilk ortam aile olmasına, genellikle ebeveyn ya da ebeveyn figürlerinden öğrenilen davranışlarla oluşmasına rağmen drama üçgeni hayatın her alanına, tüm ilişkilere uygulanabiliyor. Kişiler içinde bulunduğu duruma göre bu üçgende sürekli aynı rol yerine farklı bir rol de üstlenebiliyor. Üçgenin içinde bu tür geçişler olabiliyor; ama döngü sabit.

Neden başlangıç noktası aile? Çünkü hiç kimse doğduğu andan itibaren, kurban olmak üzere programlanmamıştır. Aileye dair en çok verilen örnek mi? Çalışan bir annenin eve dönünce kendini bekleyen ev işleri karşısında kurban rolüne girmesi, evdeki çocukları suçlaması, babanın kurtarıcı rolüne girmesi...
Çocuğa bebeklikten itibaren koruma amacıyla kendi işlerini yapmasına 'onun iyiliği için' izin verilmeyişi, kendine güvensiz, zayıf bir karakter yapısı (kurban adayı) oluşturmak, gibi...

Karpman drama üçgeninde kurban tanımı, bir suçun veya zulmün gerçek kurbanını değil, daha çok mağdur zihniyetini benimseyen kişiyi ifade ediyor. Haksızlığa uğramış, bunalmış, saldırıya uğramış, çaresiz, ezilmiş, mağdur edilmiş, vb. hissedenleri. Bir mağdurun rolünü sürdürmek için kurtarıcıya ihtiyaç duyması kaçınılmaz oluyor.
Kurbanlar, kendi başına halledemeyeceği inancıyla, mevcut senaryodan kurtulmak için kurtarıcı arıyor, aynı zamanda suçu birisine yükleyebilmek için de uğraşıyorlar. İlginç olan; kurtarıcıların enerjilerini kendinden başkalarına harcamaları yüzünden kendilerini kurtaracak birine ihtiyaç duymaları.

Karpman drama üçgeninin üçüncü rolü zalim (ya da zulmedici). Sorumluluğu üstlenmek yerine kontrol eden, otoriter, eleştiren ve suçu başkalarına yükleyen kişi. Aslında zalim de bir tür mağdur.  Bunalmış ve aciz oluşunu içselleştirmek yerine, bu duyguları başkalarına yansıtıyor. Bir zulmedicinin zihninde dünya tehlikeli bir yer ve herkes onu ele geçirmek için dışarı çıkıyor. Kendisine saldırılmadan saldırmanın daha iyi olduğu fikrinde. ''Güçlü olan hayatta kalır'' zihniyeti onlara savunmacı ve saldırganlık rolünü benimsetiyor. "Beni incitiyorlar. Bu yüzden misilleme yapmalı, kendimi korumalıyım." Zulmedicilerin hikâyelerini sürdürmek için kurbanlara ihtiyacı var. Kurbanlara yetersiz oldukları için saldıracaklar. Zalim için verilecek en basit örnek; hata yaptığı için çalışanını azarlayan bir patron: "Hiçbir şeyi doğru yapamazsın!" ve "Hepsi senin suçun!"  

İşte böyle. Drama üçgeninde sıkışıp kalmak oldukça tehlikeli. Çünkü insanlar tuzak benzeri bu üçgenin içine düşebiliyor ve hayatının geri kalanını ya hep aynı rolde ya da bir rolden diğerine atlayarak geçirebiliyor. Drama üçgeninden çıkmanın altın anahtarı; sorumluluk duygusuyla iletişimde bulunmak ve sağlıklı sınırlar koymak. Duygularımızı ve zihnimizi sürekli kontrol etme yöntemiyle kendimizi güçlendirmek bizim elimizde...

Şimdi bir düşünelim bakalım. 
Hayatın herhangi bir kesitinde drama üçgenine girdik mi hiç? Hangi köşesindeki hangi roldeydik? 
Kurban? Zalim? Kurtarıcı?