Bilirsiniz ''akşamdan kalma" deyimi evrensel anlamda; gece içtiği içkinin etkisini, verdiği sarhoşluğun ağırlığını, sersemliğini, sabah olmasına rağmen üzerinden atamamış kişiye denir. Gördüğünüz fotoğraflar da ipte uyuyan akşamdan kalmaları anlatıyormuş.
Eskiden, sarhoşluktan yürüyecek hali olmayanların veya evi uzakta olanların ''yatması için'' meyhane yakınlarına böyle halatlar dizilir, insanlar düşük bir ücret ödeyip kendilerini bu halatlarda sallandırarak uyurlarmış. Sabah erkenden mekân sahibi gelip ipleri kesince de yerlere düşüp uyanır, yerden kalkıp toparlanır ve giderlermiş. Bu uygulamanın adı da “hangover” imiş. İşte yine o zaman öğrenmiş olduğum iplerde uyuyan bu insanların hikâyesine ne gülmüştüm. Oysa olayın ne sarhoşlukla ne de meyhane yakınlarında gerçekleşmesiyle ilgisi varmış. Kapsamlı bir araştırma yaptığımda öğrendim ki, olayın özü çok şaşırtıcı bir insanlık dramı ile ilgili.
Bu fotoğraflar garip bir şekilde yüzyıllardır süren yoksulluk ve dejenerasyondan kurtulmak için mücadele eden Victoria dönemi İngiltere'sindeki evsiz nüfus için kullanılan "two-penny hangover" yani ''iki kuruşluk hangover'' uygulamasına aitmiş meğer. Dolayısıyla "two-penny hangover" çok ucuz bir gecelemenin tanımı olsa da, Victoria İngiltere'sinde sarhoş olmanın kişiye mal olacağı bedel değilmiş.
O dönem ülkenin bazı şehirlerinde yaşayan binlerce evsiz ve yoksuldan herhangi birinin iki kuruş verip ipte uyuyabileceği bir uygulamanın ta kendisiymiş.
Dolayısıyla ''akşamdan kalma'' deyiminin özellikle bu uygulamadan gelmesi olası değil; ama alkolün ertesi gün hissedilen kalıcı etkilerine atıfta bulunması söz konusu. Bununla birlikte, alkolün etimolojisine olan zayıf bağlantısına bakılmaksızın, iki kuruşluk akşamdan kalmalar, Victoria İngiltere'sinin acımasız bir gerçeği. Siz de o dönem sokaklarda yaşayan bir evsiz olsaydınız ve gün içinde birazcık olsun para kazanmayı başardıysanız, geceyi üç yoldan biriyle geçirebilirdiniz. Oturarak uyumak için 1 peni, askıda uyumak için 2 peni ve uzanarak uyumak için 4 - 5 peni ödeyerek.
O dönemlerde Britanya hem inanılmaz bir lüks hem de yıkıcı bir yoksulluk ve dejenerasyon içindeydi. Kraliçe Victoria 1837'den beri hüküm sürüyordu ve bu 1901'e kadar devam edecekti.
İnsanlar kırsal kesimden şehirlere göç edip aşırı kalabalığa ve işsizliğe neden olmuştu. Nüfus 19. yüzyılda üç katına çıkmıştı ve insanlar için yeterli kaynak yoktu. Açlık ve bozulma maalesef olağandı. Bu süre zarfında yalnızca Londra'da 30.000 evsiz çocuk vardı. O nedenle; Victoria dönemi İngiltere'sinin çağdaş edebiyatta karanlık ve iç karartıcı bir saray olarak tasvir edilmesi ve yoksulluğa bu kadar atıfta bulunulması hiç şaşırtıcı değil. Çünkü yoksullar için hayat inanılmaz derecede zordu. Özellikle de evsizseniz. Açlıkla mücadele etmenin yanı sıra karanlığın çöküşüyle ilişkili ek tehlikelerin olduğu geceler daha da zordu. Evsizseniz çok sınırlı seçenekleriniz vardı. Bununla birlikte, bir kuruş kazanmayı başardıysanız, İngiltere'nin ıslak ve dondurucu kışlarından ya da yağmurundan kurtulabilirdiniz.
1900 yılı başlarında Blackfriars'taki Kurtuluş Ordusu evsiz müşterileri.
Tam da düşündüğünüz gibi. Sadece bir kuruş bulabilenlerin bütün gece bir salondaki banklara oturup dinlenmelerine izin verilen bu barınaklarda odalar bazen ısıtılır, bazen ısıtılmaz ve evsizlere yemek de verilebilirdi; ama bu da her zaman garanti değildi. Tek dezavantajı, bu 'mekiklerde' uyunmaması gerektiğiydi.
Düşünsenize, geceleri gözleri kapanan ve içi geçen fakirler, odaları izleyen barınak yetkilileri tarafından sarsılarak uyandırılıyormuş. Ne uyku ne dinlence, bildiğiniz işkenceymiş. Görüldüğü üzere bu mekikleri kullanan evsizlerin çoğunluğu erkek. Ancak kadın ve çocukların da onları sık sık ziyaret ettiği belgelenmiş.
Kurtuluş Ordusu Tabutları
Uyuyacak sabit bir yeri olmayan yoksullar için bu tuhaf Victoria uyku düzenlerinin belki de en ürkütücüsü dört ya da beş kuruşluk tabutlardı. Neyse ki gerçek tabut değil, tabutlarla çarpıcı ve hoş olmayan bir benzerlik gösteren ve yere sıralar halinde dizilen tahta kutulardı. Fikir mümkün olduğunca çok evsizi barındırmak olduğundan bu kutuların boyutları küçüktü ve pek rahat değildi. İnsanlara ayrıca kendilerini örtmeleri için bir muşamba veya deri battaniye verilirdi. Fiyata genellikle bir fincan çay veya kahve ve bir parça ekmek de dahildi. Onları kullanan insanların ertesi gün ağrı-sızı içinde uyanacakları kaçınılmazdı. Ancak, uyuyabildikleri düşünüldüğünde uyanmaları muhtemelen bir ödül olarak kabul edilirdi.
Bu derme çatma yataklar, önceki iki seçeneğe kıyasla daha çok beğenildi. En azından 'tabutlarda' yatay olarak uzanıp düzgün bir şekilde uyunabiliyordu. 1865'te kurulan Kurtuluş Ordusu tarafından başlatılan bu tabutlar, İngiltere'nin evsiz barınaklarına yönelik ilk girişimiydi. Örneğin Sheffield'de her gece böyle bir sığınağı kullanan insan sayısının 200-300 kişi olduğu tahmin ediliyordu. İhtiyaç açıkça çok büyüktü. Zaman ilerledi ve yüzyılın ikinci yarısında evsiz barınakları bu erken dönemdeki olağandışı çözümleri ortadan kaldırıp ücretsiz olarak çalışmaya başladı.
Bu yazıyı yazmama neden olan kafe & bar
(Hafta sonu için hazırladığım bu yazı, sürpriz 23 Nisan şenlikleri yazısı devreye girince birazcık ertelendi.)
George Orwell'in Down and Out in Paris and London (Paris ve Londra'da Beş Parasız) adlı kitabında tarif ettiği bu durum 1930'a kadar sürmüş. 1984 ve Hayvan Çiftliği adlı kitaplarından tanıdığımız Orwell, yazar olmak için Burma'daki polislik görevinden ayrılıp 1927'nin sonunda, henüz 24 yaşındayken Londra'daki Portobello Road'a taşınıp toplumun dışlanmış, yoksul ve işsiz kesimiyle birlikte yaşamaya başlar ki, asıl amacı ''Down and Out in Paris and London'' kitabı için varoşlardaki kötü koşullar ve parasızlık sınırındaki yaşam çabasını aktarmak üzere materyal toplamaktır.
Dolayısıyla, bu tuhaf uyku düzenlemeleri George Orwell'in 1933'te bir serseri olarak yaşarken yazdığı ''Down and Out in London and Paris'' adlı kitabında betimlendiği gibi, Charles Dickens tarafından 1836'da yayınlanan ''Pickwick Belgeleri''nde de anlatılmış.
Edebiyatta İki Kuruşluk Hangover"İki Kuruşluk Akşamdan Kalma'da kiracılar sıra sıra bir bankta otururlar; önlerinde bir ip var ve bir çitin üzerinden eğiliyormuş gibi buna yaslanıyorlar. Şakacı bir şekilde uşak denilen bir adam sabahın beşinde ipi kesiyor.”Paris ve Londra'da Beş Parasız - George Orwell"Tabutun geceliği dört peni. Tabutta, üzerini örtmek için bir branda ile tahta bir kutuda uyursunuz. Hava soğuk ve bununla ilgili en kötü şey böceklerdir. Bir kutuya kapatıldığınızda kaçamazsınız.”Paris ve Londra'da Beş Parasız - George Orwell* * *"Ve dua et Sam. İki penilik ip nedir?" diye sordu Bay Pickwick."İki penilik ip efendim," diye yanıtladı Bay Weller, "Sadece ucuz bir pansiyon. Yatakların geceliği iki peni.""Yatağa neden ip diyorlar?" dedi Bay Pickwick.''İplerin iki ucu var. Yaklaşık altı ayak aralıklı.''"Pekâlâ," dedi Bay Pickwick.''Pekâlâ,'' dedi Bay Weller. ''Planın avantajı önemsiz. Her sabah saat altıda iplerin bir ucundan kesilir ve kiracılar aşağı düşer.”Pickwick Belgeleri - Charles Dickens
Referanslar:
https://www.jack-the-ripper-tour.com/generalnews/homeless-and-friendless/
https://www.historic-uk.com/CultureUK/Two-Penny-Hangover/
https://en.wikipedia.org/wiki/Down_and_Out_in_Paris_and_London
https://en.wikipedia.org/wiki/Four_penny_coffin