Toplumun her kesiminde rastladığımız, insanlara hayatı zehir etmeye endekslenmiş insan müsveddeleri vardır hani. Sanki uğursuz bir el böylesi tipleri itinayla kodlamış ve eşit aralıklarla aramıza serpiştirmiştir.
Nereden türemişlerdir, eylemlerini nasıl bir ruh haliyle gerçekleştirirler henüz çözebilmiş değilim; ama anladığım tek şey sayıları küçümsenmeyecek derecede çoktur ve yeryüzü var olduğundan beri süregelmektedirler.
O uğursuz el, empati duygusu nedir yanından bile geçememiş bu insanların beynine bir virüs şırınga etmiş gibidir. Zerkedilen virüs bunlara durmadan şöyle der:
-''Boş ver, ne derlerse desinler. Sana ve hayatına kimse karışamaz! İstediğin gibi yaşa, istediğin gibi davran. Dünyada senden başka kimse yok! ''
Çok uzağa gitmeye gerek yok, oturduğunuz ev mesela. Apartman dairesi veya müstakil konut, hiç farketmiyor.
Alt katta, üst katta ya da yan taraflarınızda bu türden bir insan yaşıyorsa olay bitmiştir. Hatta yandığınızın resmidir.
Ve o hayat, hayat olmaktan çıkmıştır...
Artık her türlü programınızı ona göre ayarlamak zorundasınızdır.
Yaşam tarzınız neredeyse onunki ile bir gitmeye başlamıştır. Onun izin verdiği ölçüdedir.
Birazcık insaflıysa rahat edersiniz; ama nafile. ''Rahat etmek'' deyimini tamamen çıkarın siz lügatinizden.
Söz gelimi; azıcık balkona çıkmışsınızdır. Aniden bir halı sarkar önünüze. Görüş alanınızın yarısını kapladığı yetmez gibi, altta insan mı var, çamaşır mı asılı demeden güm güm dövülmeye başlanır. Toza mı yanarsınız, çıkan o medeniyetsizlik alameti iğrenç sese mi? Yumuşak bir ses tonuyla gerçekleştirdiğiniz en nazik ricalarınız bile kulak arkası edildiğinden, çaresizlik içinde toplanır, girersiniz içeri.
İpler hep onun elindedir. Uyarmaktan bıkmış, hayatınızdan bezmişsinizdir...
Yatış kalkış saatleriniz mi? O ayarlar. Uyku süreniz onun izin verdiği ölçüdedir.
Dinlediği tür müzikten siz de hoşlanmak zorundasınızdır, çünkü kulaklarınıza ne tıkarsanız tıkayın, seçtiği o ''eşsiz'' müziğin içeri girmesini engelleyemezsiniz.
İnsanoğlu bugüne kadar bir sürü icat geliştirdi, kaç yıl önce aya çıkıldı, görüntülü telefona kadar bir sürü icat var.
Ama neden kulaktan içeri ses geçirmeyeni yok içlerinde. Neden? Neden..?
Mümkün mü değil böyle bir şeyi icat edebilmek, yoksa bilim adamları da mı duyarsız bu konuya?
Ama bence buna çok ihtiyaç var. Lütfen birileri el atsın, rica ediyorum!
Bundan beş-altı yıl kadar önce büyük bir alışveriş merkezinde görmüştüm. Evet evet. Yanlış görmüyordum. ''Slikon Kulak Tıpası'' yazıyordu. Sevinçten deli olacaktım. Sonunda aradığımı bulmuştum. Oradaki yetkililere gerçekten ses geçirip geçirmediğini sorup, heyecanla onay istediğimi hatırlıyorum. Asla ses geçirmediğini söylediklerini. Eve gelip bir an önce denemek istediğimi...
Kabuslarımın hiç değilse sesle ilgili olan kısımları sona erecekti çünkü. İş göreceğe benziyordu.
Sonuç mu? Tabii ki hüsran. Sadece banyoda ya da denizde, havuzda yüzerken kulağa su kaçmasını engelliyormuş meğer. Hayatım böyle kabusken kulağıma su kaçsaydı keşke! İsterse şelaleler aksaydı, hiç mühim değildi. Başkalarının çıkardığı seslerden, gürültülerden bıktım usandım ben!
Çok fazla usandım!
Irk olarak çok çok eski geçmişimize bir göz atarsak; aslında göçebe bir toplum olduğumuzu, yerleşik hayata sonradan geçtiğimizi görüyoruz. Ve ben kent yaşamını dikkatle gözlemlediğimde göçebe özelliğimize ilişkin bazı detayların hâlâ kaybolmadığını görüyorum...
Örnek mi? Bir ara beyaz koyun postlarından yapılma aksesuarlar, bazı araçların göğüslüklerinde veya arka camlarının önünde kullanılırdı. Eski Türk filmlerinde falan görmüşsünüzdür mutlaka. Yaylalarda atın üzerinde dolaşan atalarımız, eyer yerine ne kullanıyorlarmış, dikkat ettiniz mi? İşte bu postları !
Başka bir örnek: Deniz kenarındaki kentlere bakın. Bizim halkımız daha çok nerelere yerleşmiş?
Çoğunlukla yüksek kesimlere, dağ yamaçlarına. Yani "su"dan oldukça uzak noktalara...
Oysa aynı çağlarda diğer ırklar hep deniz kenarlarını tercih etmiş, suyla, denizcilikle, ticaretle ve denizaşırı toplumlarla ilişkilerini geliştirmeye çabalamışlar.
Büyük kentlerde, evlerin bahçelerinde tavuk, koyun vb canlıları -ekonomik beklentiler hariç- beslemeye devam etme, lüks sitelerin bahçelerinde salça vb kaynatma isteği sizce nereden kaynaklanmaktadır?
Genlerimizin derinliklerinde kalmış göçebe kültürünün kalıntısı olabilir mi?
Ya da su ve kanalizasyon altyapısı "olmasa da olur" düşüncesiyle yer seçerek yeni yerleşimler kurmak ve bu tür zorunlu kentsel altyapılara "sonradan yapılsa da olur" mantığıyla izin vermek sizce hangi rahatlığın eseri olabilir?
Çok çok eskilerde, yaylalarda, ovalarda; suya, hijyene, yola, ize, mevcut doğa koşullarında gereksinim duymadan yaşamış bir ırkın genlerinden hâlâ izler taşıyan bu insanlar umursamazca halısını dövmüş, gece yarısı müzik açmış, yüksek sesle konuşmuş, yere tükürmüş, sizi, beni, uygarlığı rahatsız etmiş, çok mu?
Nereden türemişlerdir, eylemlerini nasıl bir ruh haliyle gerçekleştirirler henüz çözebilmiş değilim; ama anladığım tek şey sayıları küçümsenmeyecek derecede çoktur ve yeryüzü var olduğundan beri süregelmektedirler.
O uğursuz el, empati duygusu nedir yanından bile geçememiş bu insanların beynine bir virüs şırınga etmiş gibidir. Zerkedilen virüs bunlara durmadan şöyle der:
-''Boş ver, ne derlerse desinler. Sana ve hayatına kimse karışamaz! İstediğin gibi yaşa, istediğin gibi davran. Dünyada senden başka kimse yok! ''
Çok uzağa gitmeye gerek yok, oturduğunuz ev mesela. Apartman dairesi veya müstakil konut, hiç farketmiyor.
Alt katta, üst katta ya da yan taraflarınızda bu türden bir insan yaşıyorsa olay bitmiştir. Hatta yandığınızın resmidir.
Ve o hayat, hayat olmaktan çıkmıştır...
Artık her türlü programınızı ona göre ayarlamak zorundasınızdır.
Yaşam tarzınız neredeyse onunki ile bir gitmeye başlamıştır. Onun izin verdiği ölçüdedir.
Birazcık insaflıysa rahat edersiniz; ama nafile. ''Rahat etmek'' deyimini tamamen çıkarın siz lügatinizden.
Söz gelimi; azıcık balkona çıkmışsınızdır. Aniden bir halı sarkar önünüze. Görüş alanınızın yarısını kapladığı yetmez gibi, altta insan mı var, çamaşır mı asılı demeden güm güm dövülmeye başlanır. Toza mı yanarsınız, çıkan o medeniyetsizlik alameti iğrenç sese mi? Yumuşak bir ses tonuyla gerçekleştirdiğiniz en nazik ricalarınız bile kulak arkası edildiğinden, çaresizlik içinde toplanır, girersiniz içeri.
İpler hep onun elindedir. Uyarmaktan bıkmış, hayatınızdan bezmişsinizdir...
Yatış kalkış saatleriniz mi? O ayarlar. Uyku süreniz onun izin verdiği ölçüdedir.
Dinlediği tür müzikten siz de hoşlanmak zorundasınızdır, çünkü kulaklarınıza ne tıkarsanız tıkayın, seçtiği o ''eşsiz'' müziğin içeri girmesini engelleyemezsiniz.
İnsanoğlu bugüne kadar bir sürü icat geliştirdi, kaç yıl önce aya çıkıldı, görüntülü telefona kadar bir sürü icat var.
Ama neden kulaktan içeri ses geçirmeyeni yok içlerinde. Neden? Neden..?
Mümkün mü değil böyle bir şeyi icat edebilmek, yoksa bilim adamları da mı duyarsız bu konuya?
Ama bence buna çok ihtiyaç var. Lütfen birileri el atsın, rica ediyorum!
Bundan beş-altı yıl kadar önce büyük bir alışveriş merkezinde görmüştüm. Evet evet. Yanlış görmüyordum. ''Slikon Kulak Tıpası'' yazıyordu. Sevinçten deli olacaktım. Sonunda aradığımı bulmuştum. Oradaki yetkililere gerçekten ses geçirip geçirmediğini sorup, heyecanla onay istediğimi hatırlıyorum. Asla ses geçirmediğini söylediklerini. Eve gelip bir an önce denemek istediğimi...
Kabuslarımın hiç değilse sesle ilgili olan kısımları sona erecekti çünkü. İş göreceğe benziyordu.
Sonuç mu? Tabii ki hüsran. Sadece banyoda ya da denizde, havuzda yüzerken kulağa su kaçmasını engelliyormuş meğer. Hayatım böyle kabusken kulağıma su kaçsaydı keşke! İsterse şelaleler aksaydı, hiç mühim değildi. Başkalarının çıkardığı seslerden, gürültülerden bıktım usandım ben!
Çok fazla usandım!
Irk olarak çok çok eski geçmişimize bir göz atarsak; aslında göçebe bir toplum olduğumuzu, yerleşik hayata sonradan geçtiğimizi görüyoruz. Ve ben kent yaşamını dikkatle gözlemlediğimde göçebe özelliğimize ilişkin bazı detayların hâlâ kaybolmadığını görüyorum...
Örnek mi? Bir ara beyaz koyun postlarından yapılma aksesuarlar, bazı araçların göğüslüklerinde veya arka camlarının önünde kullanılırdı. Eski Türk filmlerinde falan görmüşsünüzdür mutlaka. Yaylalarda atın üzerinde dolaşan atalarımız, eyer yerine ne kullanıyorlarmış, dikkat ettiniz mi? İşte bu postları !
Başka bir örnek: Deniz kenarındaki kentlere bakın. Bizim halkımız daha çok nerelere yerleşmiş?
Çoğunlukla yüksek kesimlere, dağ yamaçlarına. Yani "su"dan oldukça uzak noktalara...
Oysa aynı çağlarda diğer ırklar hep deniz kenarlarını tercih etmiş, suyla, denizcilikle, ticaretle ve denizaşırı toplumlarla ilişkilerini geliştirmeye çabalamışlar.
Büyük kentlerde, evlerin bahçelerinde tavuk, koyun vb canlıları -ekonomik beklentiler hariç- beslemeye devam etme, lüks sitelerin bahçelerinde salça vb kaynatma isteği sizce nereden kaynaklanmaktadır?
Genlerimizin derinliklerinde kalmış göçebe kültürünün kalıntısı olabilir mi?
Ya da su ve kanalizasyon altyapısı "olmasa da olur" düşüncesiyle yer seçerek yeni yerleşimler kurmak ve bu tür zorunlu kentsel altyapılara "sonradan yapılsa da olur" mantığıyla izin vermek sizce hangi rahatlığın eseri olabilir?
Çok çok eskilerde, yaylalarda, ovalarda; suya, hijyene, yola, ize, mevcut doğa koşullarında gereksinim duymadan yaşamış bir ırkın genlerinden hâlâ izler taşıyan bu insanlar umursamazca halısını dövmüş, gece yarısı müzik açmış, yüksek sesle konuşmuş, yere tükürmüş, sizi, beni, uygarlığı rahatsız etmiş, çok mu?
Annemin komşusu her gün halı yıkar, yetmez sirkelerdi. Annem her seferinde uyarırdı ama nafile... en sonunda kadıncağız balkonuna sarkan halıyla yaşamayı kabullenmek zorunda kaldı. o halılar annemlerin balkonuyla bir bütün artık :/
YanıtlaSilbu tip insanlardan her yerde var ne yazıkki bizim binadada mevcut..ne yapılabilirki ben birgün kavga ettim,camlarını yıkıyordu üst komsumuz bir daha yapacak mı bakalım cunku onlar anca bu dılden anlıyor..
YanıtlaSilNefret ediyorum bu insanların her versiyonundan.İster apartman sakini ister yolda yürüyen ister trafikteki versiyonu fark etmez hepsi kabus bu saygısızların. Ve ben bunun için ayrı bir eğitim olması gerektiğine inanıyorum. Bunlar odun çünkü. Odunu alıp evinin baş köşesine koymazsın. Yontup koyabilirsin ancak. Bunların da yontulup hayata karışmaları gerek ama nerdee!!
YanıtlaSilBir de artık dayılanmanın her geçen gün prim yaptığını gördükçe uyardığın zaman üzerine yürüyebilecek versiyonları da çıktı bunların işte o çok fena. Geçenlerde yazmıştım bir yerde: ben artık yol verilen, önüme zart diye geçilmeyen, önümde zart diye durulmayan, gülümsenen, çarpıldığında özür dilenen, üstüme üstüme gelinmeyen, ensemde bitilmeyen olmak istiyorum! Ama kine diyorum tabi?
Eski apartmanda topuklu terliklerle tüm gün kafamı ütüleyen bir arıza vardı, yeni apartmanda yok neyse ki. Ama ne fark eder. Yola çıktığın anda bir sürü saygısızla muhatap olup tam bir "insansevmez" olarak dönüyorum evime. Yakında eve kapanacağım bu gidişle!
Neyse, doluymuşum bu konuda gördüğün gibi.. Başını şişirdim, kusura bakma.. Sana da sabır diliyorum maalesef..
Sevgiler..
Sevgili Zeugma'cığım,
YanıtlaSilsanırım bölünerek çoğalıyorlar.O kadar çoklar ki ))
Nerde eskinin nezaketi,saygısı...
yaw sen niye empati yapmıyorsun ki bu arkadaşlarla, senin de dediğin gibi kültür genlerinde bütün sorun. üstelik kültür korunması gereken bir mirastır. atalarımızın göçebe kültürü üstelik. hem de çoğunluk kültürü..baskın olan diğerini doğal olarak asimile eder. Sen kulaklarına tıpa arayacağına onlara benze olsun gitsin ya da kendine benzeyenlerin olduğu bir yer bulmaya bak..:))Ben açıkcası umudumu kestim, yakın bir zamanda medeniyet denilen tek dişli canavar bizim mahallelere giremeyecek çünkü son dişini kaybetmekten korkuyor...sen ben neyleyek??!!!
YanıtlaSilevet, hayat bazen kabus.
YanıtlaSilkendimizi kandırmayalım.
bazı öküzlerle yaşamak zorundayız.
sen sineye çekersen, ses çıkartmazsan bu öküzler, her türlü öküzlüğü yapmaya devam ederler, hayatını zindana çevirirler.
sonra şehir değiştirmek zorunda bile kalırsın.
bu yüzden sana nasıl davranıyorlarsa, aynısını bu öküzlere uygula.
dinsizin hakkından imansız gelirmiş.
deveye diken, insanı sken yakışır bu toplumumuzda.
Ahh ah çok dertliyim bu konuda Zeugma'cım.Benim üst komşum evinde sanırım bir angus besliyor ya da bizzat kendisi angus.
YanıtlaSilNormal bir yürüme şekli değil çıkardığı sesler.Ordan oraya koşturan toynak sesleri düşün.Kabus gibi.O yüzden zaman zaman kulaklıkla müzik dinliyorum evin içinde :/
Yılın ilk günü gece saat 24 sularında elinde çekiç fındık ya da ceviz her ne zıkkımsa onu kırmaya başlayınca artık dayanamayıp sitenin güvenliğini arayıp şikayet ettim.
Sonuç değişmedi tabi.Üst kat komşum hala bir angus ama güvenlikle kararlıyız sürekli taciz edicez:)
Sevgiler.
Maalesef acı ama gerçek olan bu konudan kaçışımız yok gibi geliyor bana. yıllar değiştirmiyor bu medeniyetten uzak alışkanlıkları, kabalıkları. kültür mü sebeptir,başka bir şey mi ilgilenmiyorum ama ben bu tip insanlar yüzünden delirmek üzereyim...
YanıtlaSilHayalbemol… Valla Zeugmacım sırf bu nedenle daha önceden ev değiştirmiştim. Yaklaşık 6-7 yıldır sorun yaşamazken, üst kata taşınan yeni dağdan inmiş gelmiş kiracılar sayesinde, tekrar ev değiştirme planlarına başladım. Apartman işi oldum olası problem olmuştur.
YanıtlaSilBoşuna ev alma, komşu al dememişler.
YanıtlaSilSiz ne kadar düşünceliyseniz,maalesef
karşınızdakiler o kadar düşüncesiz.
Dostlukla...
Tibet'in annesi ;
YanıtlaSilHalı meselesini çözmüş durumdayım.
Şu anki sitemizde 2 yıldır kimse mendil bile silkeleyemiyor. İleriki postlarda detayları vereceğim.
biricitconsungunlugu ;
Bırak camları yıkamayı temiz çamaşır suyu damlatılması bile Antalya'da açılan ve Yargıtay'a kadar ulaşan bir dava sonucu YASAK!
Imge ;
Başta da söylediğim gibi hayatın her alanında mevcutlar sevgili İmge. Çarşıda, pazarda, sokakta, bankada. Yontulamayacak kadar sertleşmiş, kaya haline girmiş taş kafalar var aralarında. Yapma dedikçe yapıyorlar!
Hayal ettiklerin çok mu zor? İnan ben çok daha fazlasını yapıyorum. Ama senin benim gibilerin oranı %20 yi bile bulmaz bu toplumda.
''İnsansevmez'' tabiri güzelmiş.Ama ne yazık ki hafif kalıyor.
Çünkü insanı katil etme potansiyeli var birçoğunda!
Sabırlar diliyorum sana gerçekten...
Sevgiler...
Dalgaları Aşmak ;
Çok fazlalar, haklısın sevgili Bedişciğim. Neden kötü, rahatsız edici, kaba ve acayip olan hızla çoğalıyor dersin?
Dayatılanla Yaşamak ;
''Baskın olan doğal olarak diğerini asimile eder.'' İşte bütün sorun burada... Hayatta benzeyemem. Ömrüm mücadele etmekle geçti ve çoğunda başarılı oldum.
Ama ''kötü ve uyumsuz'' olan hep bendim, o ayrı :)
hypo ;
YanıtlaSilBu satırları çok sinirlenip döktürdüğünüzü anlıyorum.
Aynısını uygulayamam. Büyük olanlarda kanunlarla hareket ediyor, diğerlerinin de üstüne üstüne gidip peşini bırakmıyorum.
Boşvermek ya da gördüğü davranışın aynısını uygulayıp öküzle öküz olmak hiç bana göre değil..
İzDüŞümLeR ;
Çok komik yazmışsın Nursenciğim. Güldürdün beni önce. Ama üzüldüm ardından.Kulaklıkla müzik dinlemek de çözüm değil, gecenin bir yarısı uyurken peki?
Sitedeki güvenlik dışı çözümler var, o angusa uygula lütfen. Çekme!
Sevgiler..
nini ;
Sadece ev hayatımızda olmayışları kötü. Her yerdeler. Birçok insan sineye çekiyor. Ev ya da şehir değiştirerek öylelerinin ekmeğine yağ sürenler de var.
Bence anaokulundan itibaren ders olarak konulmalı artık!
Hayalbemol ;
Yine mi aynısı oldu? Eyvah!
İnsan evinde rahat edemeyecekse nerede edecek sevgili Emre?
Epey önce Hıncal Uluç yazmıştı. Oturduğu ultra lüks sitede bile kadınların balkonlarda halı dövdüğünü, sabahları yanlış parkedilmiş otolar yüzünden arabasına binip evden çıkamadığını, vb. Cebinde parası olan herkesin -ki bazılarının bu parayı nereden elde ettiği de meçhul- istediği evi satın alma ya da kiralama özgürlüğü var. Bence en büyük problem bu. Nasıl okullara, üniversitelere sınavla öğrenci alınıyorsa bu işin de kıstasları olmalı. Hırsızları, arsızları, yobazları, odunları, insan hayatına zerre kadar saygısı olmayanları dilediği her yerde oturtup, medeni insanların hayatını zehirletmemeli, karartmamalı!
MEHMET ;
Örnekleri ne kadar çokmuş ki bu söz kim bilir kaç yüzyıldır ağızlarda...
''Evini satma, komşunu yont!'' deseler daha güzel olurdu oysa.
Dostlukla...
Merhaba Sevgili Zee...
YanıtlaSil"yol yordam bilmeyenle ne eş, ne dost, ne de arkadaş olmayacaksın." derdi rahmetli ananem, ama günümüzde kimin ne olduğu bilinmediğinden, yapacakları da tahmin edilemediğinden, her an yaşanacaklara gebe olup, başımıza geleceklere, gelmişlere, sabır dilemekten başka çaremiz yok, inan ki yok;yoksa...
Merhaba Can..
YanıtlaSilAnneannem benim de benzer şeyler söylerdi. Ama şimdiki insanlar onların tanıdıklarından çok daha fazlasını yapıyor.
Tahammül öneriyorsun...
Yoksa...nın devamı ne????
Zeugmam ben gençken yani liseli çağlarımda eve her dönüş saatim geldiğinde ağzım ayrık kalırdı.Baharla birlikte saat kulesinin etrafında bulunan ve üzerinde çimlere basmayınızı yazan alanda piknik tüpleriyle piknik yapan insanlar olurdu.Bunlara yerli turist derdik.Genelde doğudan göç edip geldikleri giyimlerinden ve konuşmalarından belli olurdu.Belediye yıllarca mücadele verdi sonunda çimleri kaldırdı , her yere beton döküp , bank koydu.Çim gitti piknik bitti...Çağa ve zamana ayak uydurmak ne mümkün , sanki çok kültür abideleri de gittikleri yerleri kendilerine uydurmaya çalışıyorlar.
YanıtlaSilBunu anlatmazsam çatlarım canım.Annemin alt komşusu var ,kültür karmaşasında dirayetle aslını koruyan biri.apartmanın bahçesinde ateş yakıyor ve patlıcan közlüyor .Çardak amaçlı kurulan alanın çardak olmasına asla izin vermedi.Hep yaseminler , hanımelleri kesildi, böcek yapıyor diye.Sonunda çardak onun çamaşırlığı oldu.Hanımelleri sarsın diye dikilen demirlere ip gerdi , donlarını asıyor.şaka yapmıyorum inan ki don.Görenlere ya havle dedirten cinsten.beyazlı çamaşırlarını yıkadığında utanmadan asıyor...Kimse mücadele edemiyor , yok böyle çamur.Akrabalarından da korkuyor apartman , ne ateşe karışıyor ne de çardak için kurulan ve sonradan çamaşırlık olan alana...
Aramızda türünün tek örneği olan cinsler yaşıyor.Adı insan değil kesinlikle , biz o zaman anlam karmaşasına dahil oluruz :)
Gerek senin yazın gerek arkadaşların yorumlarında verdikleri örnekler haricinde bir liste tutulsa kocaman bir kitap eder sevgili Zeugma.
YanıtlaSilEğitim sistemine yenilenmesi + yeni yasalardadır çözüm.
Buna rağmen zor...
Tek bir satırına katılmıyorum. Eşit aralıklarla serpiştirilmemişler bolca döktürülmüş:)
YanıtlaSilYapacak yada düzeltebilecek yeteneğimiz olmadığından hoşgörüye sığınmaktan başka çaremiz de yok gibi.
Düşlerimden İnciler ;
YanıtlaSilSevgili İlknurcuğum, verdiğin örnekleri hayretler içinde okudum. Gerçekten de daha önce hiç duymadığım kadar uç şeyler görmüş, yaşamışsın.
Bahsettiğin ilk durum İzmir saat kulesinin etrafı öyle mi? Mücadele bir işe yaramamış hem de. İşte sana ÇADIR KÜLTÜRÜ !!! Ne yaparsan yap anlamaz, bildiğini okurlar. Bu türden insanlar yıllar önce Almanya'ya da gidip eşsiz kültürlerini onlara da gösterdi ve yeterince yaka silktirdiler.
annenin komşusuna ''Pess!!'' dedim gerçekten. Acilen tedavi altına alınmalı bence. Tedavisini boş ver, çok imzalı bir dilekçeyle oradan derhal atılmalı.
''Kat Mülkiyeti Kanunu'' diye bol maddeli kanuni önlemler var. Bu şahıs kat maliki(kiracı değil yani, ev sahibi) olsa bile diğer maliklerin gördükleri rahatsızlıkları şikayet etmesi sonucu evinin satılması ve hatta parasının paylaşılması olarak gözlerimle gördüğüm bir madde var...
Ama nerdeee??Kim verecek mahkemeye. Hoşgörü var, korku var, kötü olmayayım endişesi var.Eee, o zaman da müstahak...Çekecekler. Çamur gittikçe çamurlaşacak, lağıma benzetecek her yeri. Cehenneme çevirecek herkesin hayatını.Devam edecek...
BİR TÜRK DÜNYAYA BEDELDİR! sözünün başka bir versiyonu bu!
JUSTICE ;
YanıtlaSilBuna rağmen zor, değil mi? Huylu huyundan vazgeçmez çünkü.
Çünkü bu türden arızalara susan çok büyük bir yüzde var sevgili Justice!
YAŞAMIN KIYISINDA ;
Evet, haklısınız. Gerçekten de bolca döktürülmüş.
Ben de sizin ''Başka çaremiz de yok gibi,'' diyip hoşgörü önermenize katılmıyorum :)
Kocaman adam olmus ama insan olamamis birine ne yapabilirsin veya ne ogretebilirsin?
YanıtlaSilSehir yasantisina uzaktan yakindan ilgisi olmayan balkonunda tavuk besleyen insanlardan ne bekleyeceksin? Isin kotusu butun sehri istila ettiler...
İnsanlık zor zanaat. Toplum içinde yaşamasını bilmeyenler istila ettiler her yeri dediğin gibi. Nereye gitsek ayrı bir versiyonla karşımızdalar!
YanıtlaSil