Ay yüzeyine benzeyen uçsuz bucaksız bir alanda yüzüstü uzanmış on binlerce ölü gövde, depremi andıran son bir sarsıntı daha yaşadı.
Zifiri karanlık, toza bulanmış cansız gövdelerden sızmakta olan gri renkte ışık hüzmelerinin etkisiyle usul usul aydınlanmaya başlamıştı.
Gittikçe yoğunlaşan hüzmeler birbirleriyle temas ederek her yanı kaplayan devasa bir bulut tabakası haline girdi ve Tanrı'nın eliymişcesine ölü gövdelerin hepsine birden aynı anda dokunduktan sonra renk değişimine uğrayarak hızla göğe yükseldi.
Helezon biçimdeki gri tabaka, mordan turuncuya dönüşümünün ardından uçuk sarıda karar kılarak yükselişini sonlandırmıştı.
Şimşekler çıkarma zamanıydı şimdi...
Uğultuyla karışık ışıkların etkisiyle yer ve gök bir kez daha sarsılıp aydınlandı. Ölü gövdeler sarsıntının etkisiyle başlarını aynı anda gökyüzüne kaldırdılar.
Sarının en uçuk tonlarının koyu kızıla doğru sıralandığı renk armonisi gözlerini kamaştırdı. Etraflarına bakındılar şaşkınlıkla. Sonra birer kor parçasına dönüşmüş gözleriyle birbirlerine...
Saçları yoktu kimsenin. Ten renkleri... Tanrım! Herkesin ten rengi farklıydı!
Bulundukları yer çıplak bir maden ocağı görünümündeydi
ve onlar henüz bitmemiş bir tablonun son fırça darbelerini bekler gibiydiler.
Ayağa kalktılar aynı anda...
Birkaç adım atmaya çabaladılar.
Ayak bastıkları yer tuhaf bir örtüyle kaplıydı.
Adımlarını güçlükle kaldırabiliyor, bu yüzden sendeleyerek ilerliyorlardı...
(Devam edecek)
Zifiri karanlık, toza bulanmış cansız gövdelerden sızmakta olan gri renkte ışık hüzmelerinin etkisiyle usul usul aydınlanmaya başlamıştı.
Gittikçe yoğunlaşan hüzmeler birbirleriyle temas ederek her yanı kaplayan devasa bir bulut tabakası haline girdi ve Tanrı'nın eliymişcesine ölü gövdelerin hepsine birden aynı anda dokunduktan sonra renk değişimine uğrayarak hızla göğe yükseldi.
Helezon biçimdeki gri tabaka, mordan turuncuya dönüşümünün ardından uçuk sarıda karar kılarak yükselişini sonlandırmıştı.
Şimşekler çıkarma zamanıydı şimdi...
Uğultuyla karışık ışıkların etkisiyle yer ve gök bir kez daha sarsılıp aydınlandı. Ölü gövdeler sarsıntının etkisiyle başlarını aynı anda gökyüzüne kaldırdılar.
Sarının en uçuk tonlarının koyu kızıla doğru sıralandığı renk armonisi gözlerini kamaştırdı. Etraflarına bakındılar şaşkınlıkla. Sonra birer kor parçasına dönüşmüş gözleriyle birbirlerine...
Saçları yoktu kimsenin. Ten renkleri... Tanrım! Herkesin ten rengi farklıydı!
Bulundukları yer çıplak bir maden ocağı görünümündeydi
ve onlar henüz bitmemiş bir tablonun son fırça darbelerini bekler gibiydiler.
Ayağa kalktılar aynı anda...
Birkaç adım atmaya çabaladılar.
Ayak bastıkları yer tuhaf bir örtüyle kaplıydı.
Adımlarını güçlükle kaldırabiliyor, bu yüzden sendeleyerek ilerliyorlardı...
(Devam edecek)