Keçiler önemli deyim ve atasözlerinde ne çok yer alıyor, şaşırıyor insan. İnatçı keçi, günah keçisi, keçileri kaçırmak
ilk aklıma gelenler... Hazır gündemle de doğrudan alâkalıyken bugün bu deyimlerden ikisine yer vereceğim.
Eminim ki okuduğunuzda siz de benim kadar şaşıracaksınız.
''Günah Keçisi'' deyimi asıl sorumluları korumak gibi kötü bir amaçla, suç ve günahlar birilerinin üstüne yıkıldığında kullanılır hani. ''Yolunda gitmeyen her türlü işten sorumlu tutulan, başkalarının cezasını çeken ya da sorumluluğunu üstlenen kişi (kurum, nesne)'' anlamındadır. İnsanlık tarihi kadar eskidir bu olgu, bir gelenektir özünde. Yapılamayan, başarılamayanlar için haksız yere suçlanacak birini aramak, günahları taşıması istenen bir bedene yönelmektir. Deyimin kökeni bir Yahudi geleneğine dayanıyor. Olay Yahudilik inanışında ve tarihinde uygulanmış. İçeriği ise İncil’de anlatılıyor.
''Günah Keçisi'' Yahudilerin her yıl Kefaret Günü ayinlerinde günahlarını yükledikleri inancıyla -Kudüs dışında olmak şartıyla- vahşi doğaya ya da çöle salıverip başıboş bıraktıkları yahut büyük bir uçurumdan aşağı attıkları erkek keçiye verilen ad, kavme ait tüm günahların yüklenmiş olduğu bir keçinin başrol oynadığı ve arındıklarına inandıkları bir ritüelmiş.
En yüksek seviyedeki Musevi din adamı bu törende Allah'a adamak üzere iki keçi seçiyormuş. Keçilerden biri kesilip kurban edilecek, diğeri İsrail halkının tüm günahlarını yüklenecekmiş. Bu iki hayvan için kura çekimi yapılıyormuş.
Kurada kurban edilmek üzere ismi çıkan keçiyi din adamı Aaron kesiyormuş. Daha sonra ikinci keçinin başına ellerini koyuyor, bu şekilde İsrail halkının o zamana kadar yaptığı tüm kötülükleri, haksızlıkları, itaatsizlikleri ve haddini bilmezlikleri, sözün özü akla gelebilecek her türlü suç ve günahı keçiye geçiriyormuş. Günah yüklenen bu keçi sırtında topluma ait tüm günahlarla, arkasındaki insanları günahsız bırakarak çöle ya da vahşi doğaya doğru yol alıp gözden kayboluyor ya da uçurumdan aşağı uçuyormuş. Gelenek bu şekilde yüzyıllar boyu devam etmiş.
Başlangıçta ''kurtulan keçi'' veya ''kaçan keçi'' olarak anılan keçinin adı sonrasında ''günah keçisi''ne dönüşmüş.
Eski Yunan’da da buna benzer bir gelenek yani yılın belirli bir zamanında düzenlenen bir tören varmış aslında. Bir erkek ve bir kadın seçiliyor ve tüm kentte dolaştırılıp önce sopalarla dövülüyor sonra da taşlanarak ikisi birden öldürülüyormuş. Aynı şekilde, toplumun yıl boyunca biriken günahlardan arındığına inanılıyormuş.
"Keçileri kaçırmak" deyiminde ise, ne gariptir ki esas oğlan keçi değil de at. Bunun sebebi bilimsel olarak halen ortaya çıkmamış; ama atlar yanlarında keçi olduğu zaman rahat ve huzurlu hissediyorlarmış.
Ahırda tek bir keçi olduğunda, hatta keçi kokusu sinmiş olduğunda dahi anında sakinleşiyorlarmış.
At, keçinin yokluğunu hissettiğinde huysuzlanıp sinirleniyor, anormal davranışlarda bulunuyormuş. Ve sırf bu yüzden girdiği yarışı kaybediyormuş. Aynı yöntem günümüzde de kullanılıyor mu bilmiyorum; ama eski çağlarda at yetiştiricileri bunu iyi bildiklerinden haralarda keçi bulunduruyorlarmış.
Atın keçiye olan zaafı ilginç gerçekten...
Dünya üzerinde o kadar hayvan varken neden keçi acaba?
Ve keçisi kaçan at neden bunalıma girer?
Biliyorsunuz ''keçileri kaçırmak'' deyimi günümüzde insanlar için;
''Düşünme düzeni bozulmak, bunalıma girmek veya aklını yitirmek'' anlamında kullanılıyor.
Sözün özü mü?
Gündeme fazlasıyla uygun düşen ''günah keçisi'' ve ''keçileri kaçırmak'' deyimlerinin hikâyelerine de hiç yabancı değilmişiz...
KAYNAK: www.newworldencyclopedia.org
ilk aklıma gelenler... Hazır gündemle de doğrudan alâkalıyken bugün bu deyimlerden ikisine yer vereceğim.
Eminim ki okuduğunuzda siz de benim kadar şaşıracaksınız.
''Günah Keçisi'' deyimi asıl sorumluları korumak gibi kötü bir amaçla, suç ve günahlar birilerinin üstüne yıkıldığında kullanılır hani. ''Yolunda gitmeyen her türlü işten sorumlu tutulan, başkalarının cezasını çeken ya da sorumluluğunu üstlenen kişi (kurum, nesne)'' anlamındadır. İnsanlık tarihi kadar eskidir bu olgu, bir gelenektir özünde. Yapılamayan, başarılamayanlar için haksız yere suçlanacak birini aramak, günahları taşıması istenen bir bedene yönelmektir. Deyimin kökeni bir Yahudi geleneğine dayanıyor. Olay Yahudilik inanışında ve tarihinde uygulanmış. İçeriği ise İncil’de anlatılıyor.
''Günah Keçisi'' Yahudilerin her yıl Kefaret Günü ayinlerinde günahlarını yükledikleri inancıyla -Kudüs dışında olmak şartıyla- vahşi doğaya ya da çöle salıverip başıboş bıraktıkları yahut büyük bir uçurumdan aşağı attıkları erkek keçiye verilen ad, kavme ait tüm günahların yüklenmiş olduğu bir keçinin başrol oynadığı ve arındıklarına inandıkları bir ritüelmiş.
En yüksek seviyedeki Musevi din adamı bu törende Allah'a adamak üzere iki keçi seçiyormuş. Keçilerden biri kesilip kurban edilecek, diğeri İsrail halkının tüm günahlarını yüklenecekmiş. Bu iki hayvan için kura çekimi yapılıyormuş.
Kurada kurban edilmek üzere ismi çıkan keçiyi din adamı Aaron kesiyormuş. Daha sonra ikinci keçinin başına ellerini koyuyor, bu şekilde İsrail halkının o zamana kadar yaptığı tüm kötülükleri, haksızlıkları, itaatsizlikleri ve haddini bilmezlikleri, sözün özü akla gelebilecek her türlü suç ve günahı keçiye geçiriyormuş. Günah yüklenen bu keçi sırtında topluma ait tüm günahlarla, arkasındaki insanları günahsız bırakarak çöle ya da vahşi doğaya doğru yol alıp gözden kayboluyor ya da uçurumdan aşağı uçuyormuş. Gelenek bu şekilde yüzyıllar boyu devam etmiş.
Başlangıçta ''kurtulan keçi'' veya ''kaçan keçi'' olarak anılan keçinin adı sonrasında ''günah keçisi''ne dönüşmüş.
Eski Yunan’da da buna benzer bir gelenek yani yılın belirli bir zamanında düzenlenen bir tören varmış aslında. Bir erkek ve bir kadın seçiliyor ve tüm kentte dolaştırılıp önce sopalarla dövülüyor sonra da taşlanarak ikisi birden öldürülüyormuş. Aynı şekilde, toplumun yıl boyunca biriken günahlardan arındığına inanılıyormuş.
"Keçileri kaçırmak" deyiminde ise, ne gariptir ki esas oğlan keçi değil de at. Bunun sebebi bilimsel olarak halen ortaya çıkmamış; ama atlar yanlarında keçi olduğu zaman rahat ve huzurlu hissediyorlarmış.
Ahırda tek bir keçi olduğunda, hatta keçi kokusu sinmiş olduğunda dahi anında sakinleşiyorlarmış.
At, keçinin yokluğunu hissettiğinde huysuzlanıp sinirleniyor, anormal davranışlarda bulunuyormuş. Ve sırf bu yüzden girdiği yarışı kaybediyormuş. Aynı yöntem günümüzde de kullanılıyor mu bilmiyorum; ama eski çağlarda at yetiştiricileri bunu iyi bildiklerinden haralarda keçi bulunduruyorlarmış.
Atın keçiye olan zaafı ilginç gerçekten...
Dünya üzerinde o kadar hayvan varken neden keçi acaba?
Ve keçisi kaçan at neden bunalıma girer?
Biliyorsunuz ''keçileri kaçırmak'' deyimi günümüzde insanlar için;
''Düşünme düzeni bozulmak, bunalıma girmek veya aklını yitirmek'' anlamında kullanılıyor.
Sözün özü mü?
Gündeme fazlasıyla uygun düşen ''günah keçisi'' ve ''keçileri kaçırmak'' deyimlerinin hikâyelerine de hiç yabancı değilmişiz...
KAYNAK: www.newworldencyclopedia.org