26/01/2016

Değişim (Yeniden Doğuş)

Ay yüzeyine benzeyen uçsuz bucaksız alanda yüzüstü uzanmış on binlerce ölü gövde, depremi andıran son bir sarsıntı daha yaşadı.

Zifiri karanlık, toza bulanmış cansız gövdelerden sızmakta olan gri renkte ışık hüzmelerinin etkisiyle usul usul aydınlanmaya başlamıştı. Gittikçe yoğunlaşan hüzmeler birbirleriyle temas ederek her yanı kaplayan devasa bir bulut tabakası haline girdi ve Tanrı'nın eliymişcesine ölü gövdelerin hepsine birden aynı anda dokunduktan sonra renk değişimine uğrayarak hızla göğe yükseldi.

Helezon biçimdeki gri tabaka, mordan turuncuya dönüşümünün ardından uçuk sarıda karar kılarak yükselişini sonlandırmıştı.
Şimşekler çıkarma zamanıydı şimdi...
Uğultuyla karışık ışıkların etkisiyle yer ve gök bir kez daha sarsılıp aydınlandı. Ölü gövdeler sarsıntının etkisiyle başlarını aynı anda gökyüzüne kaldırdılar.
Sarının en uçuk tonlarının koyu kızıla doğru sıralandığı renk armonisi gözlerini kamaştırdı. Etraflarına bakındılar şaşkınlıkla. Sonra birer kor parçasına dönüşmüş gözleriyle birbirlerine...
Saçları yoktu kimsenin. Ten renkleri... Tanrım! Herkesin ten rengi farklıydı!

Bulundukları yer çıplak bir maden ocağı görünümündeydi
ve onlar henüz bitmemiş bir tablonun son fırça darbelerini bekler gibiydiler.
Ayağa kalktılar aynı anda...
Birkaç adım atmaya çabaladılar.
Ayak bastıkları yer tuhaf bir örtüyle kaplıydı.
Adımlarını güçlükle kaldırabiliyor, bu yüzden sendeleyerek ilerliyorlardı...

Ortalık mahşer yerini andırıyordu.
Aynı yöne doğru bilinçleri kapalı biçimde ilerlerken, hiçbiri yerin derinliklerinden gelen ve atmaya çalıştıkları her adımla sarsıntılar yaratarak vücutlarına yayılan tuhaf sinyallerin farkında değildi. İlerlemeye devam ediyorlardı...

Geride bıraktıkları adımlarla birlikte bir şeyler değişiyor, ön saflardakilerden başlayarak bir sonrakilere dalgalar halinde yayılıyordu. Kontrol; o tanımsız büyük gücün elindeydi.

Koyu renkli, çıplak bir maden ocağına benzeyen alan, gözle görülür bir hızla yeşermeye başlamıştı.
Uzaklarda, bembeyaz köpükler çıkararak dökülen eşsiz şelalelerin çağladığı sıradağların oluştuğu görüldü.
Saçsız başları, birer kor parçası halinde parlayan gözleri ve rengârenk ten renkleriyle henüz bir cinsiyetleri olmayan insansıların, kendilerini yöneten yüce güce bağlı değişimleri hızla devam ediyordu...

Ay yüzeyine benzeyen uçsuz bucaksız alan, dalgalanmasını bitirip tamamen yeşerdikten sonra, üzerinde yer almış onbinler ten renklerine göre ayrışmaya başladı. Görünmeyen güç, yarattığı bu tabloya atmakta olduğu fırça darbelerini iyice hızlandırmıştı. Siyah, simsiyah renkte olanlar öne ışınlandı. Sonrasında lacivertler, griler, mor renkte olanlar, kıpkırmızılar ve turuncular yerini aldı. Ve... Saniyeler içinde bir önceki galakside yaşadıkları ne varsa son zerresine kadar temizlenip yeni renkleri ve benlikleriyle son şekillerini aldılar...

Değişim sona ermiş, yepyeni bir insan nesli yaratılmıştı...

Üzerlerinde bulunan sarının en uçuk tonlarının koyu kızıla doğru sıralandığı tabaka, yerini yavaş yavaş, içinde pembe-beyaz bulutların dansettiği ''uçuk mavi bir gökyüzü''ne bırakarak kaybolmak üzereydi.

Birbirlerine ve evrene karşı gerçekleştirilecek o kadar çok görevleri vardı ki şimdi...
Bundan sonrası onlara aitti...

* * *