27/02/2021

Oradan, Buradan, İşler, Güçler -2

Teknolojinin bilinmediği çağlarda her derde çare bulan atalarımız, doğanın dilinden anlamak üzere ''kocakarı takvimi'' diye bilinen bir de ''halk takvimi'' geliştirmişler. 

Bu takvimde ''kırlangıç fırtınası'' diye bir  tanımlama var misal. Kırlangıçlar ilk geldiklerinde, bir de göç ederlerken birkaç gün sapmayla fırtınaları haber veriyor.  

Peki martılar neden yer almamış bu takvimde acaba? Yılın belirli kesimlerinde tek bir martı bile görünmezken şubatın bitimine doğru ortalık martıdan geçilmiyor.  Yer-gök martı. Özellikle de yeni yetişmiş genç martılar çoğunlukta. 

Martıların bu halleri neyin başlangıç ya da bitiş habercisidir? Diğer ırklar aynı çağlarda deniz kenarlarına yerleşmeyi; suyu, denizi, deniz ticaretini, denizaşırı ülkelerle ilişkilerini güçlendirmeyi tercih ederken bizim atalarımız çoğunlukla yüksek yerlerde, dağ yamaçlarında yerleşim tercih etmiş.  Nedeni bu olabilir mi?

Dün çektim bu fotoğrafları. Buyurun size martı fırtınası...

İlk kez görmüş olduğum yüzü koyu renk tüylerle kaplı genç bir martı 

Yaşı büyük olan olgun martıların bu dönem sudan çıkmaya pek niyetleri yok

(25 Aralık'taki durum)

*   *   *
Çiçeklenmiş dallarıyla 30 cm'yi aşan yoğun kar yağışından sapasağlam çıkan badem ağacında son durum. Bir diriliş söz konusu. Bademler yolda sanki...😊

Havayı günlük güneşlik görünce kısıtlamalı hafta sonu öncesi millet kendini dışarıya atmış. Şu gördüğüm sahneden çok etkilendim yalnız.  Çocuğunu hava alsın diye dışarıya çıkaran, ancak manken çocuğun başından bir türlü ayıramayan anneye bakar mısınız? Uzaktan ilk farkettiğimde çocuk sarılmış öpüyordu mankeni, yakalayamadım. Ne çocuklu bir aileye misafirliğe gidebiliyor ne de sokakta yaşıtlarıyla oynayabiliyor tabii. Okula zaten gidemiyor. Ne tür bir özlem yaşadığı ortada... 😩

 Burası dönüş yolumda bulunan hayvansever bir ailenin evi. Bir kedileri vardı ve hep camdan bakardı. Farkettim ki bir de köpek almışlar ve ikisi de camda. Ama dışarıya bakmıyorlar da araçtaymışlar gibi arka arkaya durmuşlar. ''Dur şunların bir resmini çekeyim'' demeye kalmadı. Aynı anda dışarıdaki kedi pencerenin önüne atladı ve makineyi gören köpek bana bakarak havlamaya başladı. İçerideki kedi kaçtı gitti. Hepsi 2 saniye içinde gerçekleşti. ''N'oluyor yaa??'' oldum tabii şaşkınlık içinde...😪😠

Ziyaretçi kediyle ben kalakaldık. Köpeğin  ''Gününüzü gösterdim'' der gibi duruşuna bakar mısınız?😆

Eve doğru yürümeye başlamışken geriye dönüp bir baktım. İçerideki kedi geri gelmişe benziyordu. Pencerenin önüne tekrar gidip bir bakayım dedim. Kedi geri gelmişti. Tam ''Ne harika sahne. Haydi hemen basayım deklanşöre'' diyecekken bizimki yeniden havlamaya başladı. Kedi yeniden uçup yok oldu. Amaan. Ne kıymetli kediymiş arkadaş. Al kedin de senin olsun, evin de! 😭😭

 Sen ancak otur orada. Duvara mı bakıyorsun artık, ne yapıyorsan yap. As suratını, kal orada öyle! 😄 😁😁

Bal rengi gözlere sahip beyaz bir kedi gördüm neyse ki az sonra. Pek güzeldi. Yaşlanmıştı ama garibim:(

Buzluğa attığım vişneleri harcamak için yaptım sırf. Başıma iş çıkardım. Hazır tabandan tembel işi. 

Kısırı sevmeyen yoktur herhalde. Bu ara hazır yeşillikler de bol bol çıkmışken yapmaya hiç üşenmemeli. Pratik ve leziz. Bulguru iyice yıkayıp suyunu süzüyorum. Bir tencereye alıp en küçük ocağın en düşük ateşinde 10 dk bekletiyorum. Altını kapatıyorum sonra. O orada bekliyor. Sonra yeşilliklerini iyice yıkayıp (maydanoz, yeşil soğan, yeşil biber, varsa marul) sirkeli suda beklemeye alıyorum. O esnada tencerede yumuşamış olan bulgura iki kaşık domates salçası, iki kaşık biber salçası, 1 tatlı kaşığı kimyon, 1 tatlı kaşığı tuz, 1 tatlı kaşığı toz biber ve yeterince zeytinyağı  ekleyip iyice karıştırıyorum. En son 1 limon suyu ekleyip yeniden karıştırıyorum. Sonra da yeşilliklerle buluşturuyorum. Servis öncesi üzerine pul biber ve nar ekşisi tabii ki. Benim tarzım bu ve harika oluyor gerçekten. Deneyenlerin tiryakisi olduğu bir tarif.

Geçenlerde yeşil soğan ihtiyacımı hiç toprağa gerek kalmadan balkondaki kışlık soğan kasasından sağladığımı söylemiştim. Aynısını pazarda gördüm.

Bu fotoğraf, kurutulmuş Trabzon hurması görmeyenler için. Kilosu 50 TL

Pandemi sürecindeki ikinci kargomuz da geldi. Kitaplar tarih ağırlıklı genellikle. Bir de ne zamandır okumayı istediğim ''Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek'' var. Son anda ''Böyle Buyurdu Zerdüşt''ü ekledim. Cep boyu ilgimi çekti. Bu kitabı öğrencilik yıllarımda okumuştum. Yürüyüş için dışarıya, parklara, bahçelere, açık havaya  çıktığımda verdiğim molalarda bir kez daha ve rahatça okumak için süper fırsat.

Mevsimin en bariz çiçeği viburnum tinuslarla yazıyı sonlandırıyorum o halde.

Keyifli bir hafta sonu sizinle olsun...