Balıkçılık meşakkatli mesleklerin başında gelir. Hava şartları güne ''Vira Bismillah!'' diye başlayıp avlanmaya çıkan balıkçılar için hem hasılat hem can güvenliği bakımından önemlidir. Denizin çarşaf gibi olduğu güneşli bir günün bereketi; dalgalarla boğuşulan fırtınalı, yağışlı, soğuk bir kış gününün bereketi ile aynı değildir...
Sahil kentlerinde ya da kasabalarında ''balık mezatı'' denen bir gelenek vardır, bilir misiniz? Benim gidip görmüşlüğüm hiç olmadı. Ancak, oradan alışveriş edenlerden öğrendiğim kadarıyla insanlar bu iş için ayrılmış bir platformun önünde balıkçıların dönüş saatine yakın beklemeye başlıyor. Günün belirli saatlerinde balıkçılar denizden yeni çıkmış hasılatlarıyla birlikte oraya geliyor ve kıymetli balıklardan mevsimine göre örneğin levrek, barbun, kalkan, çipura, lüfer gibi balıkları müzayede yoluyla satışa sunuyor.
Böyle bir gelenek var, evet. Tıpkı kıymetli eserlerin satışa sunulduğu tarzda açık artırma yoluyla balık satışı yapılıyor. Müşteriler genellikle hali vakti yerinde olan insanlar ile restoran sahiplerinden oluşuyor.
En iyi fiyatı kim teklif ederse balık(lar) onun oluyor. Fiyatları alıcılar belirliyor bir anlamda. Kimi zaman normal bir balıkçıdan yapılan alışverişten daha ucuza gelebildiği, kimi zamansa fiyat konusunun inada binip pahalı fiyatların havada uçuştuğu söylenir.
Avlanma sezonunun açık olduğu güneşli bir sonbahar günü hava ayaz olmasına rağmen yüz güldürüyor. Dün öğleden sonrası sahilde göze çarpanlardan anlaşılacağı üzere balıkçıların yüzü gülmüştü. Alt fotodaki sergi bir balık mezatı değil. Fiyatlar baştan belirlenmiş. Plastik küvetlerin içinde deniz suyu var ve balıklar canlı. Adamın biri hiç teklif sunmadan
ve de pazarlık yapmadan 3 lüfer için 70 TL ödüyordu o an.
Limanın tekne ve olta balıkçılarının satış yaptığı kesiminde işte böyle güzel ve bereketli bir canlı balık sergisi vardı.
Galata Köprüsü'ndeki olta balıkçılarının da benzer şekilde satış yaptığını görmüş ve şaşırmıştım.
Onlarınki daha küçük çaptaydı ve epey alıcısı vardı başında.
Gördüklerim bundan 5-6 yıl önce yaşadığım oltayla balık tutma deneyimimi aklıma getirdi. Sabahın erken saatlerinde başlayıp neredeyse akşama kadar olta sallamıştım denize. Yok öyle bir heyecan. İnsan oturduğu yerde hiç canı sıkılmadan onca saat geçirebilir, zihnini tümüyle boşaltabilir mi? Evet boşaltabilir. Hem de hiç balık tutmadan. Evet, tek bir balık dahi tutamadım. Yaptığım şey balıkları beslemek oldu sadece; ama inanın terapi gibiydi. O günü hiç unutamadım. Zaman su gibi akıp gitmekle kalmamış, yeniden doğmuş gibi olmuştum hiç abartısız...
Balık bahaneydi! Deneyimlediğim en etkili terapi yoluydu bu. Evet bu!
Ülkenin son gündeminden sonra akıl ve ruh sağlığımı korumak için acilen gerekliydi.😪😕😴
* * *
EK:
10 Aralık 2016


Sahil kentlerinde ya da kasabalarında ''balık mezatı'' denen bir gelenek vardır, bilir misiniz? Benim gidip görmüşlüğüm hiç olmadı. Ancak, oradan alışveriş edenlerden öğrendiğim kadarıyla insanlar bu iş için ayrılmış bir platformun önünde balıkçıların dönüş saatine yakın beklemeye başlıyor. Günün belirli saatlerinde balıkçılar denizden yeni çıkmış hasılatlarıyla birlikte oraya geliyor ve kıymetli balıklardan mevsimine göre örneğin levrek, barbun, kalkan, çipura, lüfer gibi balıkları müzayede yoluyla satışa sunuyor.
Böyle bir gelenek var, evet. Tıpkı kıymetli eserlerin satışa sunulduğu tarzda açık artırma yoluyla balık satışı yapılıyor. Müşteriler genellikle hali vakti yerinde olan insanlar ile restoran sahiplerinden oluşuyor.
En iyi fiyatı kim teklif ederse balık(lar) onun oluyor. Fiyatları alıcılar belirliyor bir anlamda. Kimi zaman normal bir balıkçıdan yapılan alışverişten daha ucuza gelebildiği, kimi zamansa fiyat konusunun inada binip pahalı fiyatların havada uçuştuğu söylenir.
ve de pazarlık yapmadan 3 lüfer için 70 TL ödüyordu o an.
Galata Köprüsü'ndeki olta balıkçılarının da benzer şekilde satış yaptığını görmüş ve şaşırmıştım.
Onlarınki daha küçük çaptaydı ve epey alıcısı vardı başında.
Gördüklerim bundan 5-6 yıl önce yaşadığım oltayla balık tutma deneyimimi aklıma getirdi. Sabahın erken saatlerinde başlayıp neredeyse akşama kadar olta sallamıştım denize. Yok öyle bir heyecan. İnsan oturduğu yerde hiç canı sıkılmadan onca saat geçirebilir, zihnini tümüyle boşaltabilir mi? Evet boşaltabilir. Hem de hiç balık tutmadan. Evet, tek bir balık dahi tutamadım. Yaptığım şey balıkları beslemek oldu sadece; ama inanın terapi gibiydi. O günü hiç unutamadım. Zaman su gibi akıp gitmekle kalmamış, yeniden doğmuş gibi olmuştum hiç abartısız...
Ülkenin son gündeminden sonra akıl ve ruh sağlığımı korumak için acilen gerekliydi.😪😕😴
* * *
EK:
10 Aralık 2016


Balık tutmak istiyorum. Uzun bir süredir de devam eden, ama hayata geçirme fırsatı bulamadığım bir istek :) Bir yazı da okumuştum. Araştırmalara göre olta ile balık tutmak insana sabrı öğretmenin en etkili yoluymuş. Bu sayede deşarj olma fırsatı da yakalayabiliyormuş insan. Çok şanslısınız bence :)
YanıtlaSilÇok hoş bir paylaşım olmuş. Zevkle okudum :)
O araştırmalardan hiç haberim yoktu. O kadar doğru ki. Sabrı öğrenmek ve deşarj olmak. Kelimesi kelimesine bende gerçekleşti. Diyorum ya, üzerinden yıllar geçti, o günü hâlâ unutamadım. Acilen yine lazım.
SilUmarım en kısa zamanda bu isteğinizi gerçekleştirme fırsatınız olur. Hem araştırmaları hem benim söylediklerimi bizzat teyit edersiniz. Katkınız için asıl ben teşekkür ederim:)
Hey maaşallah TV de ne zaman görsem o insanların keyfine imreniyorum:)
YanıtlaSilDışarıdan bakıldığında pek belli olmuyor; ama inanın çok keyifli:)
SilBenim erkeklerim de çok güzel balık beslerler :D
YanıtlaSilAdım gibi eminim. Yine de çook mutlu oluyorlardır:)
SilOooo kısmetlisiniz harikaaa.
YanıtlaSilDerya kuzusu bunlar hanım ablaa:)
SilO değil de, bu sahneleri görüp kızan hayvanseverler vardır mutlaka.
Eşimin tutkusudur balık. Hiç üşenmez sabahın karanlığında kalkar ve olta atmaya gider. Çoğu zaman kıskanırım onu böyle tutkulu bir hobisi olduğu için. Sayesinde taze balık yiyoruz. Tutması temizlemesi ve hatta çoğu zaman pişirmesi bile ondan:) Kim sevmez ki hazır balığı :)
YanıtlaSilOy oy:) Hiç üşenilir mi? İmkânı da varken üstelik. Çok özendim şu an. Benim öyle yakınlarda olta atabileceğim bir yer yok.
SilBu hobinin ilk denemeden sonra tutkuya dönüşeceğini çok iyi biliyorum. Ne mutlu ona ve taze balık yiyen sizlere:)
Eşim ve kardeşi tekneyle balığa çok çıkarlar. Babalarından kalma bir alışkanlık. Ben hiç denemedim ama. Mezat da var bize yakın. geçen gün eşim üşenmedi sabaha karşı kalkıp gitti:) Üşenmezsem, ortamı görmek için bir gün ben de mezata gideyim diyorum.
YanıtlaSilSevgiler Zeugma...
Alışkanlıktan öte bir şey ki o. Sadece mezata gitmeyin bence. Asıl eşiniz ve kardeşi ile birlikte balığa çıkın bir gün. Deneyin ve görün:) Ben olsam dakika durmazdım. Benden de sevgiler Sezer...
SilSigacik'taki mezata gitmistim.
YanıtlaSilBalik avlamaak bana hep banal (klavyeden oturu bu kelimeyi sectim) gekir.
Kafa bosaltiyorsa, kosup misina alabilirim.
Banal ''bayağı, sıradan'' demek yahu. Hiç alâkası yok.
YanıtlaSilTabi sen de haklısın. Suyun başında dikilip duran, ya da oturan bir tip:)
İnan boşuna konuşmadım. O dediğini yap, gel ondan sonra konuş.
NOT: Arkadaşlar, blogger kayıt sayfamda 2 gündür ''Nezaket gereği olarak blogunuza bir bildirim ekledik'' cümlesi geçen sarı bir etikette bir sürü açıklama geliyor çerezlerle ilgili. Bunu birkaç ay önce de bildirmişlerdi. ''Nezaket gereği bildirdik ama hiç tınmadınız'' diye algıladım ben onu. Ciddi bir yazı diye dün gece işi gücü bırakıp blogun üstüne eklenti koydum. Ben göremiyorum. Siz görecekmişsiniz. Uyarı geliyorsa bir an önce siz de yapın bence...
YanıtlaSilBalık tutma hobim yok. Ama kafa boşalma ve stresten arınma için güzel bir terapi olduğunu söylüyorlar. Fotoğraflar da çok güzel bu arada. Balıkçılık yapıp geçinmek de çok zor. Balığın bedduası varmış. Yiyen doymasın tutan ummasın diye.
YanıtlaSilBir kez deneyen ikincisinin hayalini kuruyor. Sizin de öyle olacak. Bunu şimdiden bilin :)
SilDoğru söylüyorsunuz. Balıkçılık yapıp da zengin bir yaşam süren yoktur bence de. Kıt kanaat geçiniyorlar garibanlar. Balık ve beddua konusunu bilmiyordum. Doğrudur. Eskiler ne demişse bir bildikleri oluyor mutlaka. Ziyaretiniz için teşekkür ederim. Selamlar.
Ben de o bildirimi soracağım, ne oluyor veya ne işe yarıyor. Beceremedim ama aklıma da takıldı.
YanıtlaSilGerçekten gerekli mi emin olamadım; ama her ihtimale karşı koydum yine de.
Silİngiltere'deyken bloguma girdiğimde çerezlerle ilgili böyle bir eklenti kendiliğinden geliyordu çünkü.
Oturduğum yerde balıktan çok bir şey yok hem yerlisini bulmak kolay hemde şehir dışından gelenleri ayrıca balık tutma meraklısıda çok ama ben hiçç sevmem kırkyılda bir yerim:)evin halkı üç öğün olsa yer.Yemediğim için balıkyağı hapı kullanıyorum elbette gerçeğinin yerini tutmaz kendi açımdan malesef yapacak birşey yok:) sevgilerimle.
YanıtlaSilSürekli aynı şeyi göre göre bıkmak oluyor herhalde bunun adı :)
SilHer insanda ortaya çıkan bir duygu değil. Amasyalı bir arkadaşım ağzına elma sürmezdi, onu getirdiniz aklıma. Bir zamanlar o kadar çok vişne ağacımız vardı ki bahçede, ben hâlâ vişne görmek istemem. Sizi çok iyi anlıyorum:)
Ah sizin yerinizde olup tazecik balık yemek isteyen ne çok kişi vardır değil mi oysa? Çaresini bulmuşsunuz, her ne kadar yerini gerçeği kadar tutamasa da. Teşekkür ederim ziyaretiniz için. Sevgilerimle