23/03/2019

Sonbaharda Yedigöller

Bundan yıllar önce bir okul gezisiyle ziyaret edip de unutamadığım bölgenin adıdır Yedigöller.
Gördüğüm günden beri adını her duyuşumda gözümün önüne gelen ve yeniden gitme isteğiyle yanıp tutuştuğum rüya gibi, masalsı bir dünya, hatta ''Dünyanın 7 harikası nerededir?'' sorusuna vermek istediğim ilk yanıttır ''Yedigöller''...

Yedigöller'in Milli Park olmasını, bünyesinde barındırdığı çeşit çeşit orman bitkisi ve ağaçlar sağlamış olsa da, heyelan gölleri eşliğinde bence burası yaşayan dünyadaki cennetin adıdır!
Ve özellikle de sonbahar mevsiminde görülmesi gerekendir. Dünyada sonbaharın böylesi güzel yaşandığı bir bölge var mıdır, bilmiyorum. Onca gezer, okur, araştırırım, ben hiç rastlamadım.
Şimdi sizlere dört ay kadar gecikmeli olsa da kasım ayında gerçekleşen Yedigöller ziyaretimi anlatacağım. Gecikme nedeni fotoğraflar. Başına geçip de çektiğim onca fotoğrafı düzenlemeden olmazdı. Kaç zamandır tembellikten alıştığım üzere telefonla yapılacak iş değildi. Çünkü burası benim aynı zamanda fotoğraf saklama alanım.

''Havza''sözcüğü için TDK sözlük bir coğrafya terimi olduğunu belirtirken ''Dağ veya tepelerle sınırlanmış, suları aynı denize, göle veya ırmağa akan bölge'' demiş. Bağrında onlarca çeşit ağaç ve hayvanı saklayan yaklaşık 1700 hektarlık bu havza, kayan kütlelerin vadi önlerini kapatmasıyla varlık kazanan, aynı zamanda hem yüzey hem yer altı akışlarıyla ''birbirine bağlı'' 7 gölden oluşmuş. 1965'te ''Milli Park'' olarak korumaya alınan Yedigöller havzasının jeolojik oluşumlar ve jeoturizm açısından oldukça önemli bir bölge olduğu tespit edilmiş. Milli Parka Bolu üzerinden 42 km'lik yolla ulaşılıyor. Bizler tam da bu yol üzerindeyken kar yağışı vardı ve pek çok araç vazgeçip geri dönüyordu. Bizse karı-kışı göze alıp devam ettik ve yolun sonunda gördük ki Yedigöller'de hava inanılmaz güzel. Bakın bakalım öyle miymiş? O halde kendi gözlemlerimle birlikte rehberimizden ve ilgili resmî kaynaklardan edindiğim bilgiler eşliğinde gelsin fotoğraflar...

Kısa bir sürede doğayla duygusal bağ içine giriyorsunuz burada. Kendinizin de doğanın bir parçası olduğunuzu
derinden hissediyorsunuz. Öte yandan, ''neredeyse attığınız her adımda'' diyeyim,
fotoğraf çekme duygusu bir türlü yakanızı bırakmıyor.

Milli Park gündüzleri görünmeyen pek çok hayvanın da evi. Misal; akşam olduğunda çakal sesleri duyulabiliyormuş. Ancak, koruma altına alındıkları için sayıları çoğalan geyik, karaca, ayı, kurt ve tilki gibi hayvanları görmek imkânsızmış. Çünkü onlar ormanın üst kısımlarında, göller çevresinden uzak yaşamayı tercih ediyorlarmış. Hayvanlar bu özellikleri
nedeniyle misafirler rahatsız olmasın diye görünmeyen ev sahipleri olarak nitelendiriliyormuş.
E, böylesi naif bir ortamın ev sahipleri de ancak bu kadar nazik olabilirdi zaten...

Zamanın son derece ağır işlediği bu eşsiz orman kayın ağacı, meşe, gürgen, kızılağaç ve porsuk gibi birçok çeşit ağaca hayat veriyor. Onca yıllık ömrün yüküne dayanamayan ağaçlar kimi zaman yere devrilse de Milli Park olması sebebiyle kimse dokunamıyor onlara. Yıkılan ya da kökleri açığa çıkan ağaçlar adeta doğdukları yerde toprağa karışmanın,
toprakla hemhal olmanın huzuru içinde gibiler.

Yeşilden sarıya uzanan tüm renkleriyle sonbahar. Dökülen yapraklarla bütünleşen müthiş uyum kartpostalları kıskandıracak kadar güzel! Olağanüstü 7 gölle harmanlanan bu eşsiz armoni insanın gerçekten de aklını başından alıyor!

Kamp yapmak için yalnızca Deringöl ve Seringöl'ün çevresi için izin var. Hafta içi ziyaretçisi iseniz daha sakin olması nedeniyle Büyükgöl’ün bir kısmına da çadır izni veriliyor. Konaklama ihtiyacı olanlar için
özel sektörün işlettiği 70 yatak kapasitesine sahip dağ evleri de mevcut.




Doğanın sihrini duyumsadığınız bu ormanda ağaçların sakladığı 7 adet göl, 3 ve 4'lü iki guruptan oluşuyor. Engebeli arazinin üst kısmında yer almış 4 göl ve altındaki yamaçta bulunan 3 göl. İşte bu göllerden ilki Sazlıgöl'dü.

Parkın üst kısmındaki 4 gölü gezdikten sonra yaklaşık 1 km kadar aşağıdaki yamaçta doğa diğer 3 harikasını çıkaracak karşınıza. Yani, kampçıların yerleşim yeri olan Büyükgöl, Deringöl ve Seringöl'ün bulunduğu bölgeyi.





Nazlıgöl'ü ve üst kısmından akarak göle ulaşan şelaleyi rahat bir şekilde izleyebilmek için kurulmuş olan
ahşap köprü. Özellikle fotoğraf çekmek/çektirmek için önemli geçitlerden biri..


Yedigöller Milli Park Batı Karadeniz iklim kuşağı içerisinde. İlkbaharda üşütecek kadar serin. Ancak yazları bir hayli sıcak. Sonbaharda ziyaretçilerini ılık bir iklimle karşılıyor.

Milli parktaki kışlar ise soğuk ve karlı. Şu bir gerçek ki ister sıcak, ister dondurucu soğuk olsun
her mevsim ayrı bir güzelliğe bürünüyor Yedigöller.

Yine de en çok ziyaretçi aldığı mevsim sonbahar. O büyük döngüye, uykuya hazırlıklarına başlayan doğa,
yaprakların gökyüzünde sergilediği muhteşem bir resital ve büyüleyici renklerle hayranlıkla izlenecek
eşsiz bir görsel şenlik sunuyor.


Ormandaki her bir göle yapısına göre ad verilmiş. Milli parka gelen ziyaretçileri karşılayan ilk göl olan İncegöl, ince ve uzun bir yapıya sahip mesela. İncegöl'ün, yanı başındaki Sazlıgöl'den besleniyormuş gibi bir yapısı var.
Sazlıgöl ise tabii ki çevresinde uzamış sazlıklar bulunduğu için bu adı almış.

İncegöl'den bir miktar aşağıda Kurugöl var. Zamanın şartlarından dolayı suyu kuruduğu için yalnızca göl yatağı mevcut olan göle ismi bu yüzden verilmiş. Kurumuş, suyu olmayan, fakat varlığı vurgulan bir göl: Kurugöl
Ne kadar da hüzünlü bir isim...


Kurugöl'e komşu olan Nazlıgöl bakıldığında derin bir huzur hissi uyandırdığı için bu ismi almış. Ziyaretçilerin yoğun ilgisiyle karşılaşan Nazlıgöl yüzölçümü olarak en büyüklerden biri olsa da hiç de öyle heybetli değil.

Nazlıgöl de hiç nazlanmadan tıpkı diğer göller gibi güzelliğinin ve dinginliğinin yanı sıra,
naifliğini de insanlara aktarabiliyor.

Büyükgöl, parktaki en büyük yüzölçümüne sahip olan göl. Büyükgöl ile yan yana olan Deringöl de yüzölçümü olarak en büyüklerinden. Deringöl'ün yaklaşık 20 metre derinlikte olduğu biliniyor. O da Büyükgöl gibi birçok çeşit balığa ve canlıya ev sahipliği yapıyor. Her iki göl de alabalık açısından oldukça zengin.

Yedigöller Milli Parkı'nın içindeki yedinci göl olan Seringöl her mevsim düşük su sıcaklığına sahip olma özelliğinden
dolayı bu adı almış. Milli Park jeolojik yapı olarak serpantinlerden ve volkanik kayaçlardan oluşuyor.

600 milyon yıldan daha yaşlı kayaçları barındıran bölge adeta bir hazine değerinde.
Haliyle bölgenin bu şekli alması da epeyce uzun sürmüş.

Göller, volkanik depremlerle oluşan heyelanların vadiyi tıkaması sonucu oluşmuş. Irmaklardan akan sular da
setlerde birikerek bugünkü haline dönüşmüş. Bölgede iki büyük heyelan olduğu kabul görüyor.

Birinci heyelanda oluşan Büyükgöl, Deringöl ve Seringöl'lerin denizden yüksekliği yaklaşık 770 metre...

İlk heyelandan daha yüksekte gerçekleşen ikinci heyelandan sonra da Nazlıgöl, İncegöl, Sazlıgöl ve
Kurugöl
meydana gelmiş. Bu dört göl ikinci heyelanın eseri olarak denizden 850 metre yükseklikte,
yani diğer üç gölün yüz metre kadar üzerinde yüzyıllardır yaşıyor.






Ülkemizin bağrında yaşayan bu cennetten köşeyi görmeyenlerin de fırsat yaratıp görebilmesi dileğiyle...