Mağaranın da büyüleyicisi mi olurmuş, demeyin. Mencilis'i görmeseydim muhtemelen ben de öyle düşünecektim. Damlataş mağarasını görmüş biri olarak mağaraların çok da dikkatimi çektiği söylenemezdi. Gezi programına Mencilis diye bir mağaranın sonradan dahil edildiğini duyunca pek mutlu olmadım açıkcası. Hem adını da ilk kez duyuyordum (Bu benim kabahatim değil takdir edersiniz). Yine de 'Mağarada ne işimiz var?' diye düşünüyordum. Ancak, ''büyüleyici'' tanımlaması Mencilis için inanın hiç abartılı değil.
Ekoturizmin bir dalı olarak mağara turizmi dünya genelindeki ''macera ve doğa sporlarına merak sarmış'' pek çok insan için alternatif bir turizm çeşidi artık. Sahip olduğumuz 40.000’in üzerinde mağara nedeniyle dünyanın diğer ülkelerine göre bir “mağara cenneti”yiz. 20-25 milyon yıldır oluşumu devam eden, özellikle mağara turizmine ilgi duyan yabancı ziyaretçilerin yoğun ilgi gösterdiği bir mağara Mencilis. Karabük ilinin Bulak köyü sınırları içinde bulunuyor. Ülkemizin en uzun 5. mağarası. İlk fotoğrafta gördüğünüz üzere, mağaranın bulunduğu lokasyona gelince 150 basamaktan daha fazla, dik bir merdiven sizi bekliyor. Çıkmayı çok kişinin gözü yemiyor, aşağıda beklemeyi tercih ediyor. Niyetine girenlerse merdivenlerde nefes nefese tabii. Pes etmeyenler asla pişman olmuyor ama, bunu bilin. Fotoğrafı merdivenlerin bitiminde yukarıdan çektim bu arada.
Mağaranın içindeki en yaşlı sütun 18 milyon yaşında. 8 milyon yıl yaşında sarkıtları ve dikitleri var ki sarkıtlar aşağı, dikitler yukarı uzamaya devam ederek 10 milyon yıl sonra ortada birleşecek ve sütun görevi yapacak. Bunun gerçekleşmesi, yani 1 cm'lik uzama için 350-400 yıl gerekiyor. Bu durum yağışların yoğun olmasıyla doğru orantılı bir taraftan. Bu bilgileri size içeride eşlik eden görevliden alıyorsunuz. Mağaranın içindeki sıcaklık ortalama 15 derece. İçeride gece-gündüz kavramı olmadığı gibi yaz-kış, soğuk-sıcak kavramı da yok.
Ortam ses ve yüksek gürültüye maruz kaldığında sarkıtların düşme ihtimali var mı, var. Ama ihtimal %1. Toplumun ziyaretine açık olan bölüm risk taşımayan, analizi yapılmış bölüm. Dikkat edilmesi gereken konu; boyunuz biraz uzunsa kafanızı sarkıtlara çarpmadan geçmeye çalışmak. Şayet çarparsanız kafanızdan daha çok sarkıtın özelliği bozuluyor. Yine yüksek ses ve gürültü oluştuğunda sarkıtların üzerinde uyuyan yarasaları rahatsız edip uyandırmış oluyorsunuz. Görevlinin yarasaların oradaki oluşumlara katkıları olduğunu söylemesi de ayrıca şaşırtıcı.
Mağaradan içeri girip koridordan devam ederken galerilerde öyle manzaralar çıkıyor ki karşınıza, kendinizi izlediğiniz bir filmin içindeymiş gibi hissetmeniz mümkün. Oluşumların üzerlerinde çoğunlukla kristalimsi bir parlaklık mevcut. Damlaların içerisinden gelen kuvars taşı ve toprak mineralleri sağlıyormuş bu ışıltıyı.
Toplam uzunluğu 6042 metre olan mağaranın 400 metresi turizme açık. 5642 metresi koruma altında olduğundan o kısma yalnızca özel izne sahip olan mağaracılar alınıyor. Buradaki oluşumlara bakarken pek çok insan ve hayvan figürü keşfedebiliyorsunuz. Tıpkı bulutlara yaptığımız gibi, neye benzetirseniz o oluyorlar.
Hayal dünyanızı harekete geçiren oluşumlar:)
Mağara birbirine bağlı üç kattan oluşmuş. Yeraltı nehrinin çıktığı ve Su Mağarası adı verilen ilk giriş 30 m sonra
bir sifonla kapanıyor. Buradan Safranbolu'nun içme suyuna katkı sağlanıyor. Burası onun üzerindeki orta kat.
Gelişimini 'kısmen' tamamlamış durumda. Olağanüstü güzellikteki doğa harikası bu sarkıt, dikitler,
damlataş oluşumlar, sütun ve duvarlar bu kısımda.
Mağaranın turizme açık orta katında ''Ajda'nın yatağı'' denilen çamur banyosuna uygun balçık alan bulunuyor. Yeraltı deresi mağara içinde 15 metrelik bir şelale oluşturuyor. Birbiriyle bağlantılı 3 girişe sahip mağaranın ilerisinde iki ayrı göl var. Mağaranın içinde akan nehir, 15 metrelik bu şelaleden düşerek yeraltına karışıp 250 metre aşağıda kayaların arasından yeryüzüne çıkıyor.
Görevli bir ara ''Bakın şimdi size mutlak karanlık nasıl bir şey, onu göstereceğim,'' dedi ve koridorların elektriğini kesti. Zifiri karanlıktan da öte tarifsiz bir karanlığın içine düştük. Herkes o kadar etkilendi ki, sanırım nefes bile almaya korktuk o an. Mencilis Mağarası'nın 12. yüzyılda korunma amaçlı kullanıldığı biliniyor.
Bunu buraya eklemeden bitiremeyeceğim. Merdivenlerle yukarıya çıkıldığında ulaşılan giriş bölümünde Horasan harcıyla yapılmış bu şekilde duvar kalıntıları var. Tarihe ve doğaya saygısızlık burada da kendini göstermiş.
Şu yazılara, aymazlığa bakar mısınız?
Kalın sağlıcakla...
Ekoturizmin bir dalı olarak mağara turizmi dünya genelindeki ''macera ve doğa sporlarına merak sarmış'' pek çok insan için alternatif bir turizm çeşidi artık. Sahip olduğumuz 40.000’in üzerinde mağara nedeniyle dünyanın diğer ülkelerine göre bir “mağara cenneti”yiz. 20-25 milyon yıldır oluşumu devam eden, özellikle mağara turizmine ilgi duyan yabancı ziyaretçilerin yoğun ilgi gösterdiği bir mağara Mencilis. Karabük ilinin Bulak köyü sınırları içinde bulunuyor. Ülkemizin en uzun 5. mağarası. İlk fotoğrafta gördüğünüz üzere, mağaranın bulunduğu lokasyona gelince 150 basamaktan daha fazla, dik bir merdiven sizi bekliyor. Çıkmayı çok kişinin gözü yemiyor, aşağıda beklemeyi tercih ediyor. Niyetine girenlerse merdivenlerde nefes nefese tabii. Pes etmeyenler asla pişman olmuyor ama, bunu bilin. Fotoğrafı merdivenlerin bitiminde yukarıdan çektim bu arada.
Mağaranın içindeki en yaşlı sütun 18 milyon yaşında. 8 milyon yıl yaşında sarkıtları ve dikitleri var ki sarkıtlar aşağı, dikitler yukarı uzamaya devam ederek 10 milyon yıl sonra ortada birleşecek ve sütun görevi yapacak. Bunun gerçekleşmesi, yani 1 cm'lik uzama için 350-400 yıl gerekiyor. Bu durum yağışların yoğun olmasıyla doğru orantılı bir taraftan. Bu bilgileri size içeride eşlik eden görevliden alıyorsunuz. Mağaranın içindeki sıcaklık ortalama 15 derece. İçeride gece-gündüz kavramı olmadığı gibi yaz-kış, soğuk-sıcak kavramı da yok.
Hayal dünyanızı harekete geçiren oluşumlar:)
bir sifonla kapanıyor. Buradan Safranbolu'nun içme suyuna katkı sağlanıyor. Burası onun üzerindeki orta kat.
Gelişimini 'kısmen' tamamlamış durumda. Olağanüstü güzellikteki doğa harikası bu sarkıt, dikitler,
damlataş oluşumlar, sütun ve duvarlar bu kısımda.
Şu yazılara, aymazlığa bakar mısınız?
Kalın sağlıcakla...
Damlataş'tan sonra ben de jayal kırıklığına uğramıştım. Yol üzerinde rastladığımız İnsuyu Mağarası ile barışmıştık mağaralarla :) Yine yol üzerinde Oylat Mağarası'na uğramıştık ama in yok cin yoktu, girişinden öteye gidemedik. Burayı da listemize ekleyelim :)
YanıtlaSilOylat'ı da, İnsuyu'nu da görmedik. Bizim de yolumuzun üzerine çıksaydı belki:)
SilMencilis gerçekten muhteşem bir mağara. Kesinlikle pişman olmazsınız. İçerideki hava insana çok iyi geliyormuş. ''Çıktıktan sonra 5-10 yaş gençleştiğinizi hissedeceksiniz,'' demişti rehber. Gerçekten de onca yolculuk ve yorgunluk + onca merdivenden sonra kuş gibiydik. Bir de oradaki balçık cilde çok iyi geliyormuş. Krem gibi satıyorlardı. He, bir de mağaranın içinde 400 m yürüdükten sonra gelinen o özel izinli bölümde yeraltı gölleri varmış. İstersek şayet, 250 TL karşılığı orada botla gezebilileceğimizi söyledi. Oyyww.. Üste para verseler de ben almayayım dedim :)) Zaten zamanımız kısıtlıydı..
Siz macerasever bir ailesiniz. Burası gerçekten çok hoşunuza gider.
Mağaralardan biraz tırsarım ama fotoğraflar çok cezbedici.
YanıtlaSilZarar görmesin diye aydınlatma çok düşür ayarda. Koridorlara tek tük mum yakmış gibi. Şöyle sağlam bir aydınlatma sağlansa aşırı derecede güzelmiş. İnanılmaz renkler, desenler varmış. Flaş yasaktı zaten.
SilValla ben tırsmayı falan bıraktım, şaşkınlığıma yenik düştüm ve çok beğendim:)
Şuraya bir not düşeyim:
YanıtlaSilBu mağara sayesinde çok net olmasa da sarkıtların üzerinde uyuyan bir sürü yarasa gördük. Mağarayla bütünleşmişler adeta ve oluşumlara ciddi katkıları oluyormuş. O nedenle; ses, flaş, ışık, gürültü yasağı onlar için de zararlı ve uyandırılmaları yasak.
Şimdi gelelim asıl meseleye: Ben yarasaları en az karga büyüklüğünde bir hayvan zannediyordum. Bir de geceleri baş aşağı uyur ve perdeli kanatları vardır diye biliyordum. Meğer serçe kadar bir şeymiş bu hayvanlar. Hatta yavru zannettim gördüklerimi ve ''Hayır'' dediler. Şok oldum gerçekten! İşte buraya da not düşüyorum. Bu ne cehaletmiş bende böyle!!!???