Bir sonbaharda bir de ilkbaharın başında doğa yürüyüşlerimden birini aktarırım ben bloga. Nisanın ilk haftasında baharın gelişini ve blogun yıldönümünü kutlama amaçlı, bol görselli yazılar yayınlarım.
Son birkaç yıldır da sakura fotoğraflarıyla gerçekleştiriyordum bunu. Sakurayı her şeyiyle ezberledim ve sanırım ezberlettim de:) Hatta en son, aynı ağaca yaptığım rutin ziyaretleri fotoğraflayarak ''after-before'' tarzı bir çiçeklenmeyle noktaladım Sakura Zensen'i. Bu kez tarzımı değiştirdim. Baharın gelişini kargalarla kutluyorum:) Baharda açmış çiçek olarak da yalnızca karahindiba var. Ünü antik dönemlerden beri süregelen iki imge aslında onlar. Ve ben hafta sonu yürüyüşüm esnasında gördüğüm şu manzara karşısında bir hayli etkilendim. Başlığı 'Karga ile Karahindiba' olan bir öykü yazabilseydim keşke.
Bu arada; karahindiba bitkisine bu adı hangi dilbilimcimiz koyduysa alenen kınıyorum onu. İlk çağlardan beri her derde deva denen, güneşe benzetilen, aydınlığın simgesi diye bilinen bir bitkiye ''kara'' ile özdeşik isim koymak her babayiğitin aklına gelmez.😒 Ne diyordum..? Kargayı karahindibanın başına geçip öğle yemeği olarak yerken görmek çok etkiledi beni. La Fontaine olup onları şöyle insan gibi konuşturarak ders verici kısa bir öykü yazmak isterdim; ama benim aklım ille de aptal olmak ile zeki olmak arasındaki farka kilitlenmiş, ikisi arasındaki farkın farkları arasında gidip geliyordu. Hafta sonuydu. 1 hafta önce bizden bir tercih yapmamız istenmişti. İçinde bulunduğumuz ve neredeyse her bilginin anında online aktarıldığı teknolojik çağa rağmen olanlar(!) olmuş, milyonlarca kişi halen sonuç bekliyordu.
İşte tam bu noktada gördüğüm tablo 'zeki bir canlı ve tercihi'ni sembolize ediyordu. Ona iyi gelecek, derdine şifa olacak, otun çöpün arasında bir güneş gibi parlayan doğru tercihini. Karga aptal, budala imiş, uğursuzmuş, geçiniz efendim bunları. Sırf kuş olduğu için mi kuşbeyinli? Asla değil! Tersine, insan beyniyle benzer özellikler gösteriyor beyni. Onlarda da tıpkı insanınkine benzeyen tarzda, beynin geniş bir alanını oluşturan ve üst zeka sağlayan ön beyin mevcut.
Bilenler bilir, çoğu kişinin aksine kargalara bayılıyorum ben. Simsiyah tüylerine,
asabi suratlarına, o cin gibi bakan boncuk gözlerine...
Çiçeğinden yapraklarına, köküne dek mucizevi faydaları olan, her derde deva karahindiba
ve onun sarı çiçekleri ile ilgilenen sevimli karga. Ne muhteşem bir tercih!
Ayrıca, çalışkan işçi karıncalar da sebepleniyor hindibadan...
Hani doğasına aykırı olmasa evde besleyeceğim neredeyse. O derece seviyorum.
Ancak, karganın kafese konduğu nerede görülmüş?
Soldakinin bakışlarına bakın. Yerimm:)) Kargaların kendi aralarında inanılmaz bir yardımlaşma ve dayanışma ağı kurduklarını biliyor muydunuz? Örneğin; içlerinden biri, bir insandan kötü bir davranış gördü ve
zorda mı kaldı, diğer kargalar ekip olarak hemen olay yerine intikal edip işlem yapıyor:)))
Arkadan nasıl da tontiş görünüyorlar değil mi?
Keşke hemen kaçma huyları olmasa da azıcık kucağıma alıp sevebilseydim...
Bir insan tarafından zarar gören karganın o insanı hafızasına kaydetme,
olayı ve gerçekleştiren insanı hemen gidip diğer kargalara anlatma özelliği olduğunu şöyle bir düşünsenize!
Üstelik zarar gördükleri insanı bir daha asla unutmama özellikleri de var bu kara şövalyelerin...
Dediğim gibi; kargaların beyni bir kuş beyni olarak asla kıyas götürmez. Onlarınki insan beyniyle benzer
özellikte. Doğruları ve yanlışları ayırt etme özellikleri var. Hatta bana göre insandan bir adım daha
öndeler. Çünkü onlar birbirlerine asla ve asla zarar vermiyorlar...
Böylece, bu baharla birlikte blog yazarlığında on bir yılı bitirmiş oldum.
Kalın sağlıkla
Son birkaç yıldır da sakura fotoğraflarıyla gerçekleştiriyordum bunu. Sakurayı her şeyiyle ezberledim ve sanırım ezberlettim de:) Hatta en son, aynı ağaca yaptığım rutin ziyaretleri fotoğraflayarak ''after-before'' tarzı bir çiçeklenmeyle noktaladım Sakura Zensen'i. Bu kez tarzımı değiştirdim. Baharın gelişini kargalarla kutluyorum:) Baharda açmış çiçek olarak da yalnızca karahindiba var. Ünü antik dönemlerden beri süregelen iki imge aslında onlar. Ve ben hafta sonu yürüyüşüm esnasında gördüğüm şu manzara karşısında bir hayli etkilendim. Başlığı 'Karga ile Karahindiba' olan bir öykü yazabilseydim keşke.
Bu arada; karahindiba bitkisine bu adı hangi dilbilimcimiz koyduysa alenen kınıyorum onu. İlk çağlardan beri her derde deva denen, güneşe benzetilen, aydınlığın simgesi diye bilinen bir bitkiye ''kara'' ile özdeşik isim koymak her babayiğitin aklına gelmez.😒 Ne diyordum..? Kargayı karahindibanın başına geçip öğle yemeği olarak yerken görmek çok etkiledi beni. La Fontaine olup onları şöyle insan gibi konuşturarak ders verici kısa bir öykü yazmak isterdim; ama benim aklım ille de aptal olmak ile zeki olmak arasındaki farka kilitlenmiş, ikisi arasındaki farkın farkları arasında gidip geliyordu. Hafta sonuydu. 1 hafta önce bizden bir tercih yapmamız istenmişti. İçinde bulunduğumuz ve neredeyse her bilginin anında online aktarıldığı teknolojik çağa rağmen olanlar(!) olmuş, milyonlarca kişi halen sonuç bekliyordu.
İşte tam bu noktada gördüğüm tablo 'zeki bir canlı ve tercihi'ni sembolize ediyordu. Ona iyi gelecek, derdine şifa olacak, otun çöpün arasında bir güneş gibi parlayan doğru tercihini. Karga aptal, budala imiş, uğursuzmuş, geçiniz efendim bunları. Sırf kuş olduğu için mi kuşbeyinli? Asla değil! Tersine, insan beyniyle benzer özellikler gösteriyor beyni. Onlarda da tıpkı insanınkine benzeyen tarzda, beynin geniş bir alanını oluşturan ve üst zeka sağlayan ön beyin mevcut.
asabi suratlarına, o cin gibi bakan boncuk gözlerine...
ve onun sarı çiçekleri ile ilgilenen sevimli karga. Ne muhteşem bir tercih!
Ayrıca, çalışkan işçi karıncalar da sebepleniyor hindibadan...
Ancak, karganın kafese konduğu nerede görülmüş?
zorda mı kaldı, diğer kargalar ekip olarak hemen olay yerine intikal edip işlem yapıyor:)))
Keşke hemen kaçma huyları olmasa da azıcık kucağıma alıp sevebilseydim...
olayı ve gerçekleştiren insanı hemen gidip diğer kargalara anlatma özelliği olduğunu şöyle bir düşünsenize!
özellikte. Doğruları ve yanlışları ayırt etme özellikleri var. Hatta bana göre insandan bir adım daha
öndeler. Çünkü onlar birbirlerine asla ve asla zarar vermiyorlar...
Böylece, bu baharla birlikte blog yazarlığında on bir yılı bitirmiş oldum.
Kalın sağlıkla
Kargalar biraz ürkütüyor beni ama dayanışmalarına hayranım. Kaç kere yaralanmış arkadaşlarını kedilerden kurtarmalarına şahit oldum. Onlarcası toplanıp kediye pike yaparken bir taraftan da inanılmaz ses çıkartıyorlar. İnsanlarda o dayanışma olsaydı keşke.
YanıtlaSilNeden ürküyorsun acaba? Aslında durduk yerde kimseye bir şey yapmıyorlar, tam tersi bence. Şu fotoları çekeceğim diye ne uğraştım bilsem:) Hemen korkup o saniye kaçıyorlar. Kedi konusunda haklılar ve haklarını aramaya gitmişler. İşte ben en çok da bu özelliklerinden dolayı hayranım onlara:))
SilGeçen gün yolun kenarında gördüm tohumlu idi. Koparıp oğluma üfle demiştim. :)
YanıtlaSilNefesi yetmeyince ben yardımcı oldum tabi.
Çizgi filmlerde bile adı sıkça geçen bir bitki.
Kargalar başka bir alem. Sanırım gösterdikleri bazı olağan üstü haller yüzünden adları uğursuz diye çıkmış olmalı.
Ne iyi etmişsin. Oğlunun hayallerinde yerini almıştır ve bir daha unutmaz. O üfleyince uçuşanlara çizgi romanlarda ''minik periler ve paraşütleri'' diyorlardı sanırım. Aptalmış, uğursuzsuzmuş yakıştırmalarına inanmıyorum. ''Bu karga ne budala'' diye çocuk şarkısı vardı, yuh! Tam tersi, en zeki hayvan. Uğursuz da değil, çok sevimli:))
SilFotoğraflar adına güzel bir iş,emek harcanmış;kargaların bunca ürkekliği düşünülürse ben bu kadar yakın ve farklı açıdan çekim yapamadım daha. Bence yeni bir hikaye doğmuş;ne kadar çok öykü yazılsa kargalar adına,yeterli olmayacak. Yıllar önce ABD de Karga Enstitüsü kurulduğunu biliyorum.Onların zekalarını ölçmek adına. İnsanların edindikleri tecrübe müthiş; bu kardeşlerin gece olunca bir ağaca tünemeleri boşuna değilmiş;sosyal olmalarının yanında bir başkanları varmış.Bütün o büyük topluluğu yöneten başkan;ve günün kritiğini yapıyorlarmış o telaşlı halleriyle;teşekkürler Zeugma...
YanıtlaSilÇok seviyorum diye düştüm peşlerine. İstediği kadar ürksünler, pusuya yatıp bekledim:) Zumlamasam o kadar yakınlaşmazlardı ama. Yoksa yine de mümkün değil. En alttakileri Çanakkale'de, Özgürlük Parkı'nda çekmiştim. Mavi gözlü özel kargalar. Bozcaada'dan uçup gelmişlerdi sanırım oraya. Evet ben de farklı versiyonlarını okumuştum o tür deneylerin. Ve sanırım hayranlığım katbekat arttı. Katkınız için ben teşekkür ederim...
Silİsmail Güzelsoy'un romanlarında karga karakterler vardır. O geldi benim de aklıma:)
YanıtlaSilNice 10 yıllara Zeugma... Benim de Ağustos'ta 10 yıl bitecek:)
Güzelsoy'un hiçbir kitabını okuyamadım henüz. En kısa zamanda inşallah. Öyle deyince benim aklıma da Edgar Allan Poe geldi. Onun kitaplarında da karga karakteri vardır. Gotik Edebiyat ve kargayı iyi bütünleştirmiş adam:)
SilÇok teşekkürler Sezer. Bu aydan sonrası biraz durgunluk olur bende. Bakalım.. Ben de aynı şekilde nice 10 yıllar diliyorum sana. Sağlıkla, keyifle...
Sakura deyince hep aklıma gelensin:) Kargaları ne hoş gözlemlemişsin. Onlardan öğreneceğimiz ne çok şey var.
YanıtlaSilBu yıl resime yeniden başlayalı - bir koltuğa iki karpuzu sığdırmaya çalışınca- bloglara yeterince zaman ayıramıyorum, bu yüzden sevdiğim dost kalemlerin yazılarına da biraz gecikmeli ulaşıyorum. Yazının sonunda öğrendiğim üzere, blog yazılarını her zaman ilgiyle okuduğum Sevgili Zeugma'nın daha nice yılları olsun dileklerimi iletiyorum. Bu arada kendi blog yazarlığımın da Mart ayında 10. yılını tamamladığımı anımsamış oldum... :)) bir ara fırsat yaratıp şu resim işlerimden de bir bahsedebilsem!. Başkaları için belki bir anlam ifade etmese de, en azından kişisel tarihime bir not düşmek adına iyi olacak. Tekrar, nice nice yıllara sevgili Zeugmacığım... Bloglar hayatımızda iyi ki var. İyi ki sen de varsın. Sevgilerimle...
Aklına ilk ben mi geliyorum? Haha:) Doğrudur valla. Sakurayı yazmakla kalmadım. Birkaç tane de sakura videosu yaptım. "Artık yeter bu kadar" dedim Esinciğim:)
SilBloglardaki rutin yazma aralığı eskisi gibi değil zaten. Bizler yeterli vakit bulabildiğimizde yazıyoruz artık. Aralıklar uzayabiliyor; ama yazmayı bırakmayı düşünmüyoruz. "Kişisel tarihimize not düşmek" çok güzel bir tanımlama. Aynen katılıyorum. Okurlarımızın büyük oranı Google ziyaretçilerinden oluşuyor. Birbirimixin yazılarını gecikmeli de olsa mutlaka okuyoruz. Ve ben de İZLER VE YANSIMALAR'ı her daim ilgiyle, keyifle okuyorum. Yazarı sevgili Esin rehberim kabul ettiğim birkaç değerli blog arkadaşımdan biri;)✨✨💐 Bu arada ben de senin onuncu yılını sevgiyle kutlar, daha nice nice yıllarda keyifle yazmanı dilerim. Bir dileğim daha var tabii. Resimlerinden ara sıra da olsa blogunda yayınlayıp bahsedersen çok sevineceğim inan.
Sana da tekrar sağlıkla, keyifle yazacağın nice yıllar sevgili Esinciğim. Sen de iyi ki varsın! Olmasaydın kocaman bir boşluk olurdu kesinlikle. Kocaman sevgilerimle ❤🙏