03/04/2019

Osmanlı'nın Parmak İzi: Safranbolu

Bugünkü yazı ile Yedigöller gezimizin Safranbolu ayağındayız. Muhteşem mimarisiyle görenleri büyüleyen Safranbolu evlerini dolaştıktan sonra Tokatlı Kanyonu ve Cam Teras'a geçiş yapacağız.
Karabük ilinin en eski ilçelerinden olan Safranbolu, Batı Karadeniz kıyılarını Kuzey ve Orta Anadolu’ya bağlayan yol üzerinde.
Coğrafi konumu nedeniyle çok eski devirlerden beri yerleşim alan şehir, 14. yüzyılın başından itibaren Türklerin hakimiyetinde. Ve hepimizin bildiği gibi 18. ve 19.yüzyıl Osmanlı mimarisine özgü ahşap, yığma evleri ile ünlü...

Sokakları, çarşılarıyla o eski zamanların huzurlu dünyasından esintiler taşıyan Safranbolu'nun Beypazarı'ndakine oldukça benzeyen geleneksel şehir dokusu, tarih ve kültür turizmi açısından hayli önem taşıyor. Bölgede yetiştirildiği için adını aldığı safranın heykeli şehre yapılalı 2 yıl kadar olmuş. Heykelin üzerine en kısa haliyle safrana dair şu bilgiler geçilmiş: ''Homeros ve Hipocrates, safranın çağlar boyunca İran ve Keşmir Bölgesinde yetiştirildiğini kaydetmiştir. Moğollar safranı Çin'e, Araplar İspanya'ya, Haçlılar Batı Avrupa'ya tanıtmışlardır. Dünyada safranın 70 cinsine ait 1800 türü vardır.''

Safranbolu evlerinin neredeyse tamamını son derece geniş bir panorama içinde izlemek istiyorsanız
Hıdırlık Tepesi'ne çıkmanız gerekiyor. Ya da benim yaptığım gibi Cinci Han'ın en üst katına.
Evlerin uzaktan tıpkı oyuncak evler gibi dizilmiş görünme nedeni birbirinin önünü, güneşini, manzarasını
tamamen kapamayacak, aynı zamanda komşunun evinin içini görmeyecek tarzda yapılmış olmaları.

Varlıklı ve kalabalık Türk aile yapısına göre inşa edilmiş Safranbolu evleri 2 ya da 3 katlı ve genellikle cumbalı.
Arnavut kaldırımlı yollarda ve dar sokaklarda gezinirken sokağın yukarı kısmının dar olduğunu, ancak aşağı
inildikçe bu darlığın genişlediğini göreceksiniz. İşte bunun nedeni, yük taşıyan at arabalarının sokağın
çıkışına geldiklerinde manevra alıp rahat dönebilmeleri içinmiş.

Safranbolu yerel yönetimler tarafından öyle güzel korunmuş ki, bu çalışmalar ödülsüz kalmamış. 2003'te Rodos'ta yapılan Dünya Miras Şehirleri organizasyonunda dünyanın en iyi korunan 20 kentinden biri seçilmiş. 20013 yılında ise Avrupa Konseyi tarafından şehrin korunmasında attığı önemli adımlar nedeniyle Avrupa Diploması ile ödüllendirilmiş.

Antik dönemde ‘Paplogonya’ olarak bilinen Safranbolu'nun tarihi M.Ö. 3000 li yıllara kadar uzanıyor. Bölgede Gasgaslar, Hititler, Kimmerler, Lidyalılar, Persler, Helenistik Krallıklar, Romalılar, Selçuklular, Çobanoğulları, Candaroğulları ve Osmanlılar egemenlik kurmuş. Şehir 1423'ten itibaren Osmanlıların kesin egemenliğine girmiş. 17. yüzyılda
Sinop-Gerede-İstanbul ticaret yolu üzerinde önemli bir konaklama ve mal değişim merkezi olmuş.
Burada birçok sadrazam ve devlet adamı ikamet etmiş. Öte yandan sarayda da Safranbolulular görev almış.

19.yüzyıl başlarında yapıldığı varsayılan, Türk toplumunun geçmişini, kültürünü, yaşama biçimini yansıtan
Safranbolu Evleri arasında önemli bir örnek olan Kaymakamlar Evi. Sahibi olan Safranbolu Kışlası Kumandanı
Hacı Mehmet Efendi'ye 'Yarbay' anlamında 'Kaim-Makam' denmesi nedeniyle hem aile hem ev halk arasında
bu isimle söylenegelmiş. Safranbolu Çarşısı içinde, Hıdırlık Yokuşu Sokağı üzerinde bulunuyor. Vakit
kısıtlı olduğu için sadece bu bölümleri görebildik. Her köşesi ince ahşap işçiliği eseri 3 katta 7 oda ve
bahçeden oluşan, yaşam tarzının mimari ile bütünleştiği bu harika eve daha çok vakit
ayrılması gerekiyordu oysa. Siz sakın öyle yapmayın.

Ülkemizin sayısı yaklaşık 50.000 olarak verilen Kültür ve Tabiat Varlığı'nın 1500'ü Safranbolu'da bulunuyor. Osmanlı Dönemi eserleri, camiler, türbeler, hanlar, hamamlar, köprüler ve çeşmeler, evlerle birlikte tüm şehri bir sanat
eserine dönüştürmüş. İnsan emeğiyle çizilip renklendirilmiş, esirgenip korunmuş nadide bir tablo adeta...

Evlerin 2000'e yakını tescillenip restore edilmiş. Söylediğim gibi; dünya genelinde de özel bir bölge. ''Geleneksel dokusu, ahşap yığma evleri ve anıtsal yapıları'' ile ''Klasik Osmanlı Kent Mimarisi''ne ait bozulmamış bir örnek olarak, 1994'ten beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki tamamı sit ilan edilmiş ender kentlerden biri...


Cinci Han. Yüzyıllar boyunca Çin'den Anadolu topraklarına uzanan Tarihi İpek Yolu üzerine kurulmuş irili ufaklı yüzlerce kervansaraydan biri. 1645'te Safranbolu eşrafından Karabaşzade Hüseyin Efendi (Cinci Hoca) tarafından yaptırılmış. Mimarı kesin olarak bilinmese de dönemin baş mimarlarından Kasım Ağa tarafından yapıldığı sanılıyor.

İpekyolu'nun etkinlik ve önemini yitirmeye başladığı 20. yüzyıla kadar kervansaray olarak kullanılan Cinci Han,
20. yüzyılın başından itibaren Safranbolu'ya farklı alanlarda hizmet verdikten sonra 2004'te
bir restorasyondan geçip Cinci Han Otel adıyla turizm faaliyetlerine başlamıştır.
(Kervansaray ile ilgili bu bilgiler Cinci Han'a girişte sol tarafta asılıdır.)

Vaktiniz yeterliyse yalnızca merkezde dolaşmakla kalmayın. O güzel sokaklardan yukarılara çıkıp cumbalı evlerle
hemhal olun, gözünüzü gönlünüzü şenlendirin. Yorgunsanız ya da yürümeyi sevmiyorsanız şayet, golf arabaları ile
sokakların, evlerin, çeşmelerin, konakların arasında turlayıp şehrin ruhunu duyumsayın.

Eski zaman zanaatları olmadan ne mümkün, öyle değil mi?
Yalnızca eskiye ait tarihî ve mimarî yapılar değil, yaşantıları da bugünün zanaatkârlarının ellerinde
can buluyor. Tarihî hanlardan, çarşılardan, hâlâ o günlerin sesleri yankılanıyor. El emeği,
göz nuru zanaatlarda da yaşıyor Safranbolu...

Safranbolu kadar, ismini aldığı, çok eski çağlardan beri çiçek tepecikleri baharat ve gıda boyası olarak
kullanılan safran bitkisi de çok özel ve altın kadar değerli. Anadolu'da yüzyıllardır devam eden ve neredeyse
ölmek üzere olan safran yetiştiriciliği devlet desteğiyle yeniden canlandırılmış burada.

Lokumdan çaya, kolonyadan muma, sabuna
ve resmedilmiş tablolara kadar öznesinde safran olan pek çok ürün bulacaksınız çarşıda.

Yalnızca insan emeği mi? Doğa da tüm gücüyle destek vermiş bu bölgeye. Ormanlar, kanyonlar, şifalı sular,
mağaralar armağan etmiş Safranbolu'ya. Sularının ışıltısı, yeşilinin büyüleyen coşkusuyla...

Safranbolu Tokatlı Kanyonu'nda nehir boyunca, şelaleler ve kuş cıvıltıları eşliğinde yapacağınız şahane bir yürüyüş yolu var alt kısımda. Biz o kısma inmedik. Kanyonun en iyi izlenebileceği noktada, yerden 80 metre yükseklikte yapılmış Kristal Teras ülkemizde bir ilk. Hafiften sallansa da oldukça sağlam olduğunu, hatta 75 ton ağırlık taşıyabildiğini biliyor; ama tam uçurumun üzerinde olduğunuz, alttan net biçimde aşağıyı görebildiğiniz için
yine de heyecanlanmaktan kurtulamıyorsunuz:)



Cinci Han'ın üst katından çektiğim video ile bitireyim...

Kalın sağlıcakla