2020/11/01

Yıllara Meydan Okuyan Yapılar

Bugün okuduğum köşe yazılarından birinde Türkiye'deki müteahhit sayısının 453 bin olduğunu öğrendim. Bu sayının Almanya'da yalnızca 3 bin 500 olduğunu da. Ülkeleri tek tek saymaya hiç gerek yok. Avrupa'nın tamamındaki müteahhit sayısı 25 bin kadarmış. Özetle; kabaca bir hesap yapan, bizdeki müteahhit sayısının Avrupa'nın tamamındaki sayıyı 20'ye katladığını bulabiliyor. Düşünebiliyor musunuz, bu konuda Avrupa birincisiyiz. Dünya birincisi bile olmuşuzdur, kim bilir!

Sebebi gayet açık. Kimin canı isterse müteahhit olabiliyor bizde. Fırıncısından kuyumcusuna, çiftçisinden mobilyacısına kadar herkes; ama herkes. Çünkü müteahhit olmak için aranan herhangi bir şart yok. Parayı cebine koydun mu yeterli. Eğitimmiş, tecrübeymiş, vicdanmış, etikmiş hak getire! Hatta cebine kuruş koymadan, satış yapacağı vatandaşlardan topladığı peşinatla yola çıkan çakma müteahhitler de var. Gün geçtikçe çoğaldıklarını gözlemlediğimiz bu türevler, genellikle tek kat bile çıkamadan yok olup arkalarında sayısız mağdur da bırakabiliyorlar. 

Mimar Sinan'ın asırlardır sayısız deprem atlatıp hâlâ dimdik boy gösteren eserlerini düşündünüz mü hiç? Örneğin; Süleymaniye Camii. Kubbeleri taşıyan fil ayakları, akustiği, örümcek ağlarını önleme amaçlı devekuşu yumurtaları ve benzeri pek çok mimari sırrı barındıran camide, tıpkı Selimiye Camii'nde olduğu gibi bir de ''is odası'' var ki, yok böyle hayranlık duyulası bir deha! Elektrik olmayan o devirde camide yanan kandillerin isini toplayan, toplamakla kalmayıp şahane bir mürekkebe dönüştüren ve tamamen doğal havalandırma ile çalışan olağanüstü bir baca sistemi, hatta enerji değişim noktası oluşturmuş Sinan. Söz konusu baca sistemi olmasa caminin kubbesi, kandillerin çıkardığı is ile çok kısa sürede simsiyah olacak çünkü. Bu soruna bile muhteşem bir çare bulmuş. ''Sinan'' diyorum; çünkü adam hem mimar, hem köprüler ve su yolları yapan bir mühendis aynı zamanda.

Ve... Mimar Sinan'ın yıllara meydan okuyarak tam 435 yıldır çalışmakta olan deprem terazisine bakar mısınız? Koca Sinan'ın Ege Bölgesi'ndeki (Manisa'da) tek eseri olan Muradiye Camii'nde, mihrabın iki yanında bulunan silindir mermer taştan terazi taşları sayesinde zeminde kayma olup olmadığı anlaşılabiliyor. Bu döner taşlar caminin sağlamlığını ve depremde zarar görüp görmediğini gösteriyor. Terazilerinin dönmemesi, binada sorun var ya da zarar görmüş anlamında.

Selçuklu döneminde inşa edilen Kayseri'deki Develi Ulu Camii. Burada da yine sanat ve mimariye dair harika bir uyum var. Caminin mihrabında tam 800 senedir kusursuz bir şekilde dönmekte olan denge sütununa bakın lütfen. Mimarı bilinmeyen camideki bu sütunlarda herhangi bir duraksama olması binayla ilgili bir uyarı niteliğinde...

Diyeceğim o ki; bundan yüzyıllar önce, teknolojiye ait hiçbir kolaylık, hatta elektrik bile yokken yapılan şu yapılara, deprem riskine karşı oluşturulan önlemlere, onca caminin, kervansarayların, köprülerin, hanların, hamamların bugün bile kusursuz biçimde ayakta kalışına ne diyeceğini bilemiyor insan. ''Hayranlık'' mı dersiniz yoksa ''gıpta etmek'' mi? Neyse, anlayana sivrisinek saz zaten...


Not: Fotoğrafı 2016 yılında, İstanbul seyahati esnasında araçtan çektim.


*   *   *   *

HAMMURABİ KANUNLARI
Babil kralı Hammurabi'nin çeşitli konulara dair verdiği kararlar kanun olarak Babil'in koruyucu tanrısı Marduk adına yapılmış Esagile Tapınağı'na dikilen bir taşın üzerine Akadca yazılmıştır. 2 metrelik bir silindirik taş üzerine yazılan kanunlar 282 maddeden oluşmakta ve Paris'te, Louvre Müzesi'nde sergilenmektedir. Alttaki maddelere dikkat lütfen!