Bugün takvimlere göre ''1 Eylül sonbaharın başlangıç tarihi''. Sonbahar en sevdiğim mevsimdir, eylül ise en sevdiğim ay.
Eğer olması gereken gerçekleşir, bunaltıcı sıcaklar yavaş yavaş serin havayla yer değiştirme döngüsüne girerse doğanın seyrine doyum olmayan muhteşem güzellikleri bizi bekler!
''Eğer'' diyorum, çünkü ağustosun ilk haftası gündeme düşen, iklim krizinin daha önce görülmemiş düzeyde kötüleştiğine dair kırmızı kodlu rapor var hep aklımda.
İşler yolunda giderse, binbir çeşit yeşilin kızıla, kızıldan turuncuya, kahve tonları ile sarıya ve nihayet sepyaya uzanacak o muhteşem döngünün ilk izlerini sürmeye başlamalı hemen. Doğayla sık sık buluşup, her bir köşesinden haberdar olmalı, hatta ağaçlarla falan kucaklaşmalı. Ruhsal ve bedensel sağlığımız hiç bu kadar önemli olmamıştı çünkü.
Bugün TV kanallarından birinde bir profun sağlıkla ilgili önerilerine kulak verdim biraz. Bir sonbahar meyvesi olan siyah üzümle ilgili önemli bir bilgi verdi. Kendisi 15 yıl kadar rahmetli Cumhurbaşkanımız Demirel'in özel doktorluğunu yapmış. Unutulmaz türden, etkileyici bir anısını anlattı onunla ilgili.
Bir gün demiş ki sayın Süleyman Demirel'e:
''Seçtiğiniz meyveler çoğunlukla siyah üzüm, nar ya da incir. Bunların sağlıklı birer meyve olduğunu nasıl anladınız?”
Rahmetli Demirel'in verdiği cevap çok şaşırtıcı:
“Sevgili doktorum, sen hiç kralların, imparatorların taçlarına kabak ya da salatalık koyduklarını, ülkelerinin bayrak ya da amblemlerinde domates, biber, patlıcan bulunduğunu gördün mü? Ya üzüm, ya nar ya da incir vardır. Zeytin dalını da barış ve sağlık sembolü olarak kullanmışlardır. Sağlığın nerede olduğunu arıyorsan, gelenekleri incelemeyi sakın unutma.''
Antrparantez belirteyim; yukarıda, sol taraftaki üzümler benim yaz sıcaklarındaki en büyük destekçimdir. Bir kase üzümü buzlukta 3 saat kadar tutuyor, enfes bir meyveli dondurma ve serinletici olarak kullanıyorum. Denediğinizde siz de memnun kalacaksınız, kesin:)
Nerde kalmıştık? Konuk profesör, üstüne basa basa siyah üzümde resveratrol adında, sağlığımızı, özellikle de damar gençliğimizi güçlü kılan çok önemli ve doğal bir antioksidan bulunduğundan söz etti. İyi kolesterol HDL’yi artıran, kötü kolesterol LDL’nin vereceği zararlardan damarlarımızı koruyan resveratrol, Harvard’lı ünlü genetikçi/gerontolog Dr. David Sinclair tarafından insanoğlunun yıllardır hayalini kurduğu gençlik iksirlerinden biri olarak işaret ediliyormuş.
Bakın Sinclair burada resveratrolun yaraların çabuk onarılması ve yaşlanma konusundaki mucizevi etkisine değiniyor.
Resveratrol nerede peki?
En yoğun bulunduğu yer siyah üzümün kabuk ve çekirdekleriymiş. Salkımının sapında, hatta asma yaprağında da resveratrol mevcutmuş. O kadar etkilendim ki. Bence tam da mevsimi gelmişken üzümü çekirdekleriyle birlikte, çıtır çıtır ve bol bol yemeliyiz. İncir ise tıpta ''doğal eczane'' diye nitelenen bir meyve zaten. Tezgâhlarda yerini almış bu meyveleri es geçmeyelim lütfen.
* * *
Bugün ''1 Eylül Barış Günü'' aynı zamanda. Fakat yalnızca ülkemiz ve yavru vatan KKTC için geçerli.
Bu tarih özünde Almanya'nın Polonya'yı işgal etmesiyle başlayan II. Dünya Savaşı'nın başlangıç tarihi olmasına rağmen ''Barış günü'' olarak kabul etmemiz ne yaman çelişki!
Oysa
''Dünya Barış Günü'' dünyanın diğer ülkeleri tarafından 21 Eylül'de kutlanıyor(!) ve bu yüzden iki tarih sürekli karıştırılıyor. Neyse yahu. Başka derdimiz mi kalmadı? Dünyada barış denen bir şey kaldı mı zaten?
1 Eylül geldiğinde hep Zweig gelir aklıma. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı'nı gören, 1942'de sürgünde olduğu Brezilya'da ''Artık güneşin doğmasını bekleyecek gücüm kalmadı,'' diyerek ''kendisinin barışı bekleyemediğini'', ama geride kalanların ''beklemesi'' gerektiğini söyledikten sonra eşiyle birlikte intihar eden Stefan Zweig. Ve ruhum büzüşür adeta:(
Kapitalizm var olduğu sürece iyiye giden hiçbir şey yok ne yazık ki ve dünyamız adeta bir can çekişme sürecine girdi. Umarım bu da bitmek üzere olan bir döngüdür ve toparlamaya başlarız.
Selam koyu renkli meyve ve sebzeler yararlı diye duymuştum. Demirel'in değerlendirmesi ayrı güzel. Dünya barış günü kutlu olsun. Olmayan abarışı aradığımız bu dünyada. Sevgiler.
YanıtlaSilSelam, evet başta mor ve kırmızı renkli sebze ve meyveler liste başı. Damar sağlığı, iyi ve kötü kolestrol dengesi ve kan dolaşımına faydaları açısından sürekli öneriliyor. Anti-aging etkileri çok güçlü. Demirel çok zeki bir adammış, sormayın. Teşekkürler, barışı doya doya yaşayacağımız günlerin özlemiyle, sevgiler.
SilDemirelim doktora verdiği cevabı sevdim, incir hastasıyım, üzüm de şarköyden gelirse yerim. Dondurma derken donmuş üzümü mü kastediyorsun?
YanıtlaSilRahmetli Demirel Anadolu'nun bağrında büyümüş zeki bir adam. Mevkidaşlarıyla kıyasladığımda sevimli bulmaya da başladım. Şarköy üzümü ünlü demek. Yazdım bir kenara. Ben de Bozcaada'nın Çavuş üzümünden lezzetlisini yemedim. Evet, dondurulmuş siyah üzüm. Hem çok leziz, hem etkili. O üzerindeki beyazlık oda ısısına çıkardığında 2 dakikada oluşuyor.
SilRahmetli babam Demirel yani Demokrat parti hastası idi. Ankarada Fabrikada bulunduğum süre içinde bir akşam bizi kebapçıya yemeğe götürdüler.Tam oturduk sohbete başladık, karşıdaki evin Demirele ait olduğu söylendi, kapısını çalıp babama bir hediye almamak için zor tuttum kendimi. Siyah üzüm deneyeceğim. Evet şarköy üzümü güzeldir şarabıda güzel diyorlar ama içmedim.
SilAllah rahmet eylesin babacığına. Demirel'in evinin tam karşısında yemek yerken kalbinin sesini dinlesen belki de sonu harika sürprizlerle bitecekti. Tesadüfleri es geçmemek lazım bazen. Kısmet. Şarköy şarabının ününü duymuştum sevgili Özlem. Ben de içmedim:)
SilGüz mevsiminin başlangıcı,bağ bozumu ayı Eylül hoş gelmiş :) Her ne kadar mevsimler bildiğimiz gibi olmasa da artık, tanışıklık hissimiz bağımızı korumaya devam ediyor.
YanıtlaSilKoyu renkli meyvelerin var böyle hikmeti ama alışkanlık mı bilmem kara üzümlere elim hiç gitmiyor.Inciri görünce aklıma hep başka nahoş şeyler geldiğinden ömrüm süresince, annemin zoruyla 10 tane yemişimdir ancak.Birçok faydalı şeyden kendini mahrum bıraktığım ortada :(
Eveet. Hoş gelsin, safalar, şifalar getirsin inşallah:) Covid-19'a karşı geliştirilmekte olan ilaçların sonbaharda gündeme düşeceği haberleri vardı epeydir. En büyük dileğim o haberlerin gerçek olması.
Sil''tanışıklık hissimiz bağımızı korumaya devam ediyor'' ne harika bir tanımlama olmuş. İyi bilmek ile tanışıklık hissi ne kadar farklı değil mi? Umarım doğa çok fazla bekletmeden fabrika ayarlarına dönebilir. Abartılar uzak dursun bizden. Her şey vaktinde ve kararında güzel.
Yorumun ikinci kısmı üzücü. Son cümlenizle durumu özetlemişsiniz ama, biraz biraz kendinizi zorlayın derim. Her iki meyve de vücut için adeta iksir...
Rahmetli Demirel'in cevabı harika ve gerçekten çok zeki bir insan olduğunu herkes gibi bende düşünüyorum, Allah rahmet eylesin. Bende amatör bir fotoğrafçı olarak sonbaharı sevenlerdenim. Doğadaki renklerin dönüşümü ve bunları fotoğraflamak inanılmaz büyük bir keyif veriyor. Tabi bu vesile ile doğa ile iç içe olmak:) Meyvelerle aram oldum arası hiç iyi değil. Biri önüme koymadıkça yemek hiç aklıma gelmez ve ne yazık ki bu durum Bartu da aynı şekilde...
YanıtlaSilCevap müthiş yahu:) Çok zeki bir insandı bence de. Şiveli konuşması, ''GAP'ı gaptırmam'' esprisiyle ve fötr şapkasıyla özdeşleşmişti. Cumhurbaşkanlığı makamında efendi gibi oturdu en son, kimseyi üzmedi. Allah rahmet eylesin.
SilFotoğraf tutkunları sonbaharı dört gözle bekler, sormayın. Kasım ayında da bir Yedigöller yaparsınız belki bunun için. Sonbaharın en güzel renklerle yaşandığı yer orası bence:) Hem doğa ile iç içe olup hem fotoğraf çekmeyi dört gözle bekliyorum ben de.
Naçizane önerim; meyve olayını büyüme çağındaki Bartu'yu alıştırma bahanesiyle siz üstlenin bence. Hiç aksatmadan bu görevi yürüteceğiniz için meyvelerle aranız düzelecektir:)
Teşekkürler öneri için, durumun vahametinin farkındayım ve olaya el atma zamanı geldi:)
Sil👍 Buna sevindim gerçekten:)
SilMerhabalar.
YanıtlaSil"1 Eylül Sonbahar ve Barış" yazınızı okurken, güz mevsiminin güzellikleriyle başlayan makaleniz, yerini bir savaş sonrasında ulaşılan barışa bıraktığında içimi bir hüzün kapladı. Balkan savaşı, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı benim ilgi alanıma girer. Her ne kadar savaşlar çok kötü bir olgu olsa da maalesef onun gerçekliğini kabul etmek durumundayız.
Siyah üzümün damar gençliğimizi güçlü kılan sağlığımızla ilgili yararları da çok önemliydi. Bence Dünya Barış Günü, adet yerini bulsun babından tertip edilmiş bir kutlama. Bırakın Dünya Barış Günü'nü barışın "b" sinden bile konuşmak ne mümkündür. Sizin de dediğiniz gibi hangi barışı konuşacağız?
Kaleminize, emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim. Selam ve saygılarımla birlikte sağlıklı ve esen kalın.
Merhaba Recep Bey,
SilNe yazık ki sonbahar mevsiminin başlangıcı kabul edilen 1 Eylül aynı zamanda Barış Günü olarak da geçiyor ülkemize mahsus. Üstelik 2.Dünya başlangıç tarihiyle örtüştüğü halde. Herhalde savaş yerine barış olsun benzeri bir gerekçe vardır bunun için. Tam bilemiyorum.
Savaş gerçeği diye bir olgu var elbette. Hiç bitmeyen ve Ortadoğu'u darmadağın eden. Asıl nedeni ne diye sorsalar kaç kişi bilebilir? Şu koskoca dünya neden paylaşılamıyor? Çocukların suçu ne? :(
Evet, üzüm konusu önemli gerçekten. Malum, korona gibi bir illetten kurtulamadık halen. Vücut sağlığımız, bağışıklğımız adına ilaç niyetine yemek gerek mevsimiyken. Eczanelerde ''üzüm çekirdeği ekstresi'' adıyla küçücük bir kutu epey yüksek bir fiyata satılıyor bu arada.
Barış Günü şekilcilikten başka bir şey değil. Daha doğrusu olumlu yönde ele alınabilecek, kurulabilecek tek cümle bulmakta bile zorlayıcı bir konu. Çok vahim.
Ben de size değerli ziyaretiniz ve görüşleriniz için çok teşekkür ederim, selam ve saygılarımla...
Ah Sevgili Zeugma, dün akşama doğru sahilden yürürken gökyüzünde ama neredeyse göz hizasında, uyarılarınız tadında, deniz maviliğinin üzerinde ucu kızıl, ve o kızıl gittikçe şeffaflaşırken açıktan koyuya doğru ve aralarında varla yok arası, daha yumuşak kızıllıkların olduğu gri lacivert bir örtüyle rastlaştım. Üstelik dağları da altına alan ve diğer alanlardan soyutlayan bir bombesi vardı, üstelik yazınıza da göz atmış ve ilginç gökyüzü gösterilerinin olacağını da biliyordum. Yanıma fotoğraf makinesi almadığıma pişman olduğum nadir günlerden biriydi, diyebilirim:) Buzlu üzüm dondurması ise, çocukken en sevdiğimdi, sonraları sonraları unuttum, incir ve üzüm severim ama artık dener miyim buzlu çok emin değilim, çünkü bizim Eskimo dediğimiz; şu mavi, içi sac levhalarla kaplanmış ahşap kutu çantalar içinde erimesin diye korunan ve ince kağıtlara sarılı küçük silindir buzdan dondurmalar yerine de koyardım üzümleri o zamanlar:)
YanıtlaSilAh, yapmayın. Kendimi sizin yerinize koydum da üzüldüm inanın ki. Benim de fotoğraf makinesiz oluşuma yandığım ve dövündüğüm birkaç anım vardır öyle. Sevgili buraneros, en iyisi -bu aralar özellikle- makinesiz gezmemek. Hem yeryüzü hem gökyüzünün şölen zamanı çünkü. Aksi takdirde sizin gibi kadrajından harika görüntüler akan biri pişman olmuşsa eğer, çok şey kaçmış demektir.
SilBuzlu üzüm dondurması mıymış onun adı? Yıllardır biliyorsunuz demek ki. Benim öğrenişim en fazla 3 yıl falan öncesine dayanır ve aşırı sıcaklarda gerçek bir kurtarıcıdır bence:) Havalar biraz serinledi diye üzümü ben de dondurmadan yiyorum artık:) Eskimo dediğiniz o ahşap kutuları da ilk kez duydum. Ne kadar ilginç. Velhasıl cevizli sucuktan başlayarak üzüme dair ne çok şey öğrendim sizden. Teşekkür ederim.🙏