Çağımızın hastalıkları arasında adı geçen, diğer adıyla ''Selfie hastalığı'' olarak bilinen ve ''Selfie çekip atma bağımlılığı'' olarak nitelendirilen selfitis, adından hemen anlaşılacağı üzere kendi fotoğrafını çekip sosyal medya üzerinden yayınlama eylemi. Arada bir yapıldığında zararı yok görünüyor. Fakat kategorize edildiğinde çıkan sonuçlar hayli vahim.
Bu konu gündemdeyken aklıma epeydir unutmuş olduğum bir anım geldi. Biraz komikçe bir anı. Biraz değil aslında, epeyce komik bir anı. Detayları hatırladığımda kahkaha atmadığım görülmemiştir:)
Hemen başlıyorum anlatmaya...
Bundan 10 yıl kadar önce, Ankara seyahatlerimden birindeyim. O zamanlar mobil olmayan, avucumun içinde kaybolacak kadar küçük bir cep telefonum var. Çok memnunum kendisinden. Telefon etme ve mesaj atma özelliği var ya, yetiyor da artıyor bana. Evde internetim var nasıl olsa. Fotoğraf ve video da çekiyor ama pek kaliteli çıkmıyor. Hiç sorun etmiyorum. Çünkü fotoğraf makinem de var...
Neyse efendim, başkente geldik diye geziyor, alışverişler yapıyoruz bu arada. Derken, bir vesileyle aklım çelindi ve o gün orada ilk mobil telefonumu satın aldım. Elimdeki telefondan bloguma girmek öyle hoşuma gitti ki.
Çok uzatmadan toparlayayım gerisini. Ertesi gün ODTÜ'yü gezmeye gittik. Önce bir yemek yedik orada. Kebap 1956 var ki hiç abartısız söylüyorum; öylesini Gaziantep de bile bulmak zor. Daha sonra bölümleri dolaştık, Devrim Stadyumu'na girdik. Ormanlık alanda çamların altındaki banklarda oturduk. Ben bu arada fotoğraf çekiyorum tabii. Birden yeni telefonumla fotoğraf çekmek geldi aklıma. Baktım gayet güzel çekiyor.
''Hanımefendi ne oldu? Sorun nedir?'' diye sordu gayet kibar biçimde. ''Ya, ne güzel fotoğraf çeke çeke geliyordum. Ekran bozuldu,'' dedim ve ekranı gösterdim. ''Bir dakika,'' deyip telefonu elimden aldı. Orasına baktı, burasına bastı derken sorunu o da çözemedi. Kaldı öyle telefon ve fotoğraf çekmek yalan oldu.
Teşekkür edip aldım elinden telefonu. Bizimkiler de epeyce uzakta, oldukları yerde durmuş, merak içinde bakıyorlar olan bitene. Hızlı adımlarla yanlarına vardım. Olanları anlattım hemen. Telefona bir de onlar bakmak istediler. Bir de ne görelim? Güvenlik görevlisiyle birlikte çekilmiş ve sıraya dizilmiş 5-6 selfie huzurlarımızda. Surat ifadelerimizi bir görseniz yerlere yatarsınız:)))
Telefon bendeyken adamcağız endişe içinde sorunu anlamaya çalışıyor. Telefon ondayken de benim surat aynısı:)) Yuh artık, dedim. Bir konuda cahil olmak kötü şey, biliyordum da, bir o kadar da komik olunabiliyor.
* * *
selfileri hayal ettim:)))
YanıtlaSil:))
SilGerçekten fazlasıyla komik bir anı:) O zamanlar bu teknolojik aletleri çözmek hiçte kolay değildi.. Ama şimdi 4-5 yaşındaki çocuklar bile uzmanı olmak üzere. Sizin de başta yazdığınız gibi tehlikeli yerlerde selfie çekerken hayatını kaybeden insanlarla ilgili bende bir haber okumuştum ve rakamlar gerçekten çok ciddiydi.. Sanırım hastalık oldu çoktan:) Mutlu pazarlar dilerim, saygılar:)
YanıtlaSil
SilBence de fazlasıyla komik:) Beni her seferinde güldürebilen başka da anım yok sanırım. Aradan 10 yıl geçmiş üstelik. Hadi ben gördüm cehaletimizin resmini, koruma görevlisi çocuk da görseydi ne yapardı acaba? Sanırım sonradan sonraya çözmüştür o da olayı:)
Tehlikeli yerlerde selfie ve ölüm dünya genelinde çok yaygınlaşmış hakikaten. Bir şeyin de suyunu çıkarmasalar. Birkaç gün önce Adana'dan mıydı, İstanbul'a misafirliğe gelen bir genç kız kuzeniyle selfie çekerken 5. kata kiremitlere çıktığı için düşüp öldü. Selfitis adıyla bir ruhsal hastalık olalı çok olmuş zaten. Üzücü şeyler velhasıl.
Çok teşekkürler. Mutlu bir hafta dileklerimle, selamlar:)
Olayın komikliği bir yana anlatırken seçtiğiniz kelimeler bir yana... ''Sıraya dizilmiş 5-6 selfie huzurlarımızda'' şeklinde devam eden cümle ve devamı o kadar gözümde canlandı ki bende gülümsemem için son noktayı koymaya yetti :)
YanıtlaSilYa, nasıl görmemişiz o kadar selfiyi:)) Telefona, ekrana bir haller oldu diye nasıl bir panik haliyse artık, çekiyor mu diye kontrol ediyor ama ekranda neler oluyor hiç bakmıyoruz. Odaklandığımız şey; ekranda kendimizin görünmemesi gerektiği. Derdimiz bu taraf değil, o taraf görünsün:)
SilBöyle anlatırken pek komik değil aslında. O selfilerden birini bari silmeseydim de hatıra kalsaydı keşke demişimdir hep:)
Selfitis ismini ilk kez duyuyorum :) çoğu teknolojik şey gibi selfie çekmekte hastalık oldu sahiden, aslında genel bir bağımlılık tedavisi şart ama tedavi için önce gönüllü olmak gerekiyor. O hissiyattan çok öteyiz.
YanıtlaSileğlenceli bir anıymış ama :) yüz ifadelerini aşağı yukarı kendimden bildiğimi düşünüyorum :)
Abartılarak yapılan, bağımlısı olunan her türlü eylemin altından ruhsal bir hastalık çıkıyor maalesef. Selfitisi ben de yeni duydum ama tespit edilmesi birkaç yıl önce. Sürekli selfie çekip bir de fotoshop uygulayan kişiye beğeni yağmuru yağıyor, bundan çok mutlu olan kişi bir daha, bir daha derken bağımlısı oluyor, narsisizm, bencillik gibi duygular geliştiriyormuş. Yalnızlık, özgüven eksikliğinden kaynaklandığı bilgisi de var. Tedavi edilecek bir durum olmadığı zannediliyor demek ki. En iyisi sosyal medyadan uzak durmak.
SilAnı eğlenceli evet:) Selfitisi öğrendikten sonra aklıma gelmesi de ilginç:)
Not: The Daily Telegraph gazetesinin haberine göre 'Selfitis' terimi, takıntılı bir şekilde selfie çekenler için ilk defa 2014'te kullanılmış. Amerikan Psikiyatri Derneği, bu takıntının bir hastalık olarak değerlendirilmesi gerektiğini öne sürmüş.
SilMerhabalar.
YanıtlaSilSelfie çekenleri eleştirmek ve kınamak anlamında söylemiyorum, ben daha hiç selfie çekmedim. Çünkü selfie çekmek için yapılan o hareket bana çok tuhaf gelmekle birlikte hiç bana göre bir fotoğraf çekme pozisyonu da değil.
Yeni telefon ile ilgili anınız da gerçekten çok ilginç bir şekilde vuku bulmuş. Şu anda ne kadar rahat bir şekilde kullanabildiğiniz cep telefonunuzu, o zaman kullanamadınız. Her şeyin bir ilki ve acemiliği oluyor.
Selfie çekeceğim derken yükseklerden kayarak düşüp hayatını kaybedenlerle ilgili hem görsel, hem de yazılı basında çok haber izledim. Selfie hastalığına yakalananlar da tehlikeli yerlerde selfie yapmasınlar. Selfie çekecek yer mi yok? Ama onlar herhalde böyle tehlikeyi seviyorlar ve o tehlikenin adrenalini de yaşamak istiyorlar.
Yazınızı okuduktan sonra aklımda selfie ile ilgili şöyle bir slogan oluştu. "Selfie öldürür, selfieden uzak durun!"
Selam ve saygılarımla.
Merhaba Recep Bey,
SilKınamak ve eleştirmek ne haddimize. Tabii ki ben de eleştirel anlamda konuşmuyorum. Olmaması gereken sıklıkta yapılan işler zamanla bağımlılığa dönüşüyor ve kişisel anlamda bozukluklar ortaya çıkıyor. Olayın özü bu. Teknolojik anlamda daha pek çok rahatsızlık var. Misal ben üç beş yıl önce bir yerim ağrısa internetten araştırmadan duramaz olmuştum. Bir de baktım panik yapmaya, bu da yetmedi teşhis koyup doktora falan gitmeye başladım. Ta ki ir gün gazetenin birinde bir yazıya rastlayana kadar:
SIBERKONDRI: Hastalığını internetten araştırarak çözmeye çalışma hastalığı
Aman Allahım, bir daha da her aklıma geldiğinde internete bakmaktan vazgeçtim.
Sizin de bahsettiğiniz gibi, normal fotoğraf çekimlerini her zaman selfie'ye tercih ederim. Toplamda 3 selfiem falan vardır, o da aile ortamında, mecburen (Yazıda anlattıklarımı saymıyorum tabii). Tehlikeli yerler son dönem devreye girdi farkındaysanız. Neden? Çünkü sıradan gelmeye başladı. Dahası, çok daha ilginç ortamda olanı, adrenalin artıranı derken ölümler girmeye başladı devreye.
Kafanızda oluşan slogan güzelmiş. İzlediğim programda Prof. Dr. Arif Verimli de slogan şeklinde şunu söylemişti: Selfie dişiliğini değil, kişiliğini gösterir.
Selam ve saygılarımla...
Merhabalar.
SilHocanın sloganı daha anlamlı, daha etkin ve daha güzelmiş.
Teşekkür ederim.
Zeugmacığım özlemişim yazılarını. Şu son bir aydır özel işlerimiz gereği o kadar yoğunum ki! kafamı toplayıp ne bloğuma girebiliyor, ne de blogları ziyaret edebiliyorum. Oysa yazacaklarım nasıl birikti! Ne diyelim sağlık olsun. Dilerim normal olan rutin yaşam seyrime bir an önce dönerim. Ama iyi ki sayfana girmişim. Selfie konusundaki paylaşımın tebessüm ettirdi:) üstelik ilk kez duyduğum'selfitis' kavramını da sayende öğrendim. Ancak şu bir gerçek ki neredeyse sırf 'özçekim' yapmak için yaşayanlar var:)) kronik vakalar! üstelik az da değil sayıları!. Çünkü sürekli kendini teşhir edene talep çok fazla! Ama kültürel bir yazı yaz bilgilendirici, doğru düzgün kimse okumaz!.Pandemide sosyal medya bağımlılığı iyice tavan yaptı. Estetikli yüzler, sahte gülüşler, birden bire artan hileli takipçi ve beğeni sayıları... Sosyal medyaya karşı değilim tabi ki, sonuçta bloglarımız da sosyal ağların önemli bir parçası. Ama bu denli yozlaşmaya, hilebazlıklara, bayağılığa karşıyım!..özel hayatların böylesine, anbean teşhir edilmesine niye ihtiyaç duyulur ki! bunu hiç anlamıyorumn. Boş işler!. Yaşam tuhaf bir hâl almaya başladı. İyi ki bloglar var. Bu mecralar, adeta nefes alma duraklarımız. Komik anını okumak iyi geldi ruhuma :) çok teşekkür ediyorum. Ve sana güzel, keyifli bir hafta sonu diliyorum Zeugmacığım. Sevgilerimle...🧡
YanıtlaSilMerhaba Esinciğim, hoş geldin:)
SilBlog yazmak her zaman kişisel ya da özel işlerimizden bir tık sonra gelir. Sonuçta blog yazmak bir hobidir. Can sıkıntısı için terapi niyetinedir çoğu zaman. İnsan yoğunken diğer işlerine bile bakamıyor ki oturup da blog yazabilsin. Olsun varsın, dediğin gibi sağlık olsun yeter ki. Birikenleri bir boşluğunda oturup da güzel güzel yazarsın. Biz de keyifle, zevkle okuruz yine, kaliteli bir dergi tadındaki o güzel sayfanı. Yeter ki özel işleriniz düzene girsin. Yorgunken blog da yazılmıyor zaten. Dinlenmek ve bir an önce uykuya geçmek istiyor insan.
Bloguma girdiğinde genelde tebessüm ettiriyorum seni. Benim için mutluluk verici. Bir keresinde de epey güldürmüştüm hani. Umut Sarıkaya'nın kellerle ilgili bir karikatürünü koymuştum yazıya. Hani EN ZİPZİVRİ KEL benimki diyordu şirketin CEO'su:))) Bir de dudaklarını büzerek selfie çeken kadınlar için manik'le başlayan psikolojik bir rahatsızlığın belirtisi deniyordu. Selfitis başlı başına selfiyle ilgili bir hastalıkmış sorma. Ayda yılda bir çekersin, çekecek kimsen yoktur çekersin de, hastalık derecesinde olmamalı bu. Ben zaten hastalık olduğunu biliyordum dermişim:))) Şaka değil ama, söylüyordum hep. ''Hastaya bak yine selfie, ağıza bak, dişlere bak'' falan diyordum. Bildiğin rahatsız oluyordum:)
Ah o sıraladıklarında ne kadar haklısın. Kültürel yazı mı? Kim okuyacak ki? Nerede ucuzluk, başı çok kalabalık. Ay bir söz vardı da tam çıkaramadım. Adama bir şey sormuşlar da demiş ki: ''Ben pırlanta satıyorum. Benim dükkanımın müşterisi tek tük olur.'' Herhalde karşısındaki incik-boncuk dükkanın müşterisi çokmuş da o yüzden sormuşlar soruyu. Tam çıkaramadım. Bir araştırayım bakayım nasıldı...
Özel hayatların teşhirine ben de çok karşıyım Esinciğim. Her gün başka bir şok görüntü ya da anlatı yuh dedirtiyor. Altlarına ''Bir maşallahınızı alırım'' ile biten yılışık fotoğraflardan kaçış yok. Çünkü o görüntüler bazen gazete sütunlarına da taşınıyor. Yahu pandemi var pandemi. Dünya ölümlü be koca ağızlı meymenetsizler. Ay ben gitgide sinirlenmeye başladım. Dediğin gibi iyi ki bloglarımız var, nefes alabiliyoruz deyip keseyim en iyisi.
İyi ki geldin, sohbet havasında ve içimizden geldiği gibi döktürdük yine. Benim de ruhuma ilaç oldu adeta. Asıl ben çok teşekkür ediyorum. Senin için de güzel ve keyifli bir hafta sonu olsun sevgili Esinciğim. Sevgilerimle...💐💐🙌