Söz konusu olan spor amaçlı ve insanı kan ter içinde bırakan tempolu bir yürüyüş değil de, kalabalığa karışıp kordonda ve iskele çevresinde birkaç tur attıktan sonra denize bakan bir çay bahçesi ya da kafede bir-iki saat oturup bir şeyler içmeden eve dönülmeyen türdendir. Deniz kokusu eşliğinde içilen o çay ab-ı hayat gibi gelir insana. İçinde günün tüm yorgunluğunu alıp insanı sıfırlayan bir sihri vardır.
Çay bahçesi ya da kafelerde oturmanın dezavantajı da vardır yalnız. Diğer masalardan yükselen, her biri başka bir sohbet, muhabbet hatta gıybet içeren ve ayar çekilmeden ortaya salıverilen desibeli yüksek sesler eşliğinde her birinden başka bir hikâye fışkıran masalar...
Oysa insan sesinin ayarlanma özelliği vardır değil mi? Kendini kaybetmeye gerek var mı? Sesini yanındakilerin duyabileceği ayara getirsen ne olur sanki? Lâkin tam tersi gerçekleşir. Bir dikkat edin bakın, o ayar iki misline yükseltilip bağıra çağıra konuşulmakta, yüksek desibelli kahkahalar eşliğinde ortalık çınlamaktadır. Özellikle de kalabalık bir masaysa insanların geneli bu anlamda gerçekten de kendini kaybeder. Öykü ya da roman yazmak isteyenler hiç konu aramasınlar bence. Gidip sabah erkenden çay bahçesi ya da, kafelerde otursunlar. Akşama kadar kırk çeşit hikâye öğrenecekleri, ilham perilerinin hiç eksilmeyeceği kesin.
Birazdan anlatacağım hikâye de böyle bir ortamda gerçekleşmişti. Olay kahramanlarıyla aynı masada otursam daha iyi duyamayacağım kadar netti konuşulanlar. İlgini başka bir yöne çekmeye çalışsan da nafile. Sarfedilen her cümleye şahit olunuyor maalesef. Zaten hemen karşındaki masadalar...
Kahramanlarımız dört kişi. Yeni evli bir çift, bebek arabasında oturan bebekleri ve 25 yaşlarında bir genç kız. Genç kız bebeğin teyzesi. ''Ay çok heyecanlanıyorum!'' cümlesini sarf ediyor arada. Yarım saate kalmadan genç ve yakışıklı bir adam geliyor masaya. Yeni evli genç çiftle genç kızın takdimi eşliğinde ayakta el sıkışırken kendini tanıtıyor. Anlıyorum ki genç kızla tanışıyor, hatta sevgilisi; ama abla ve enişteyle ilk kez müşerref oluyor:)) Bayağı bir memnun oluyor, birbirleriyle kaynaşıyorlar hemen. Sonrasında sohbet, muhabbet gırla.
Bizi ilgilendiren kısmı aradan çekip alalım şimdi...
Konuşmalardan damat adayının şehrin en ünlü börekçilerinden olduğunu anlıyoruz. Baldız adayı diyor ki: ''Hayatımda sizinki kadar nefis kıymalı börek yemedim. Hiçbir yerde aynı lezzeti bulamadım. Mümkün değil! O böreği nasıl oluyor da bu kadar güzel yapıyorsunuz?''
Damat adayı da gülümseyerek ''Sarıyer böreğini mi ablacığım? Her mesleğin bir sırrı vardır, duymadınız mı?'' diyor. ''Neymiş o sır, bize de söyle,'' diye ısrar ediyor hepsi birden.
Bu noktada ''Söyler mi acaba?'' diye pür dikkat kesiliyorum.
Ee, damat âşık. Hayatının en önemli anlarından da birini yaşıyor. Birazcık nazlansa da söylüyor o sırrı. Evet, söylüyor:)
''Bizim sırrımız kıymayı ve soğanı ayrı ayrı kavurup suyunu çektirdikten sonra birleştirmek.''
Önemsiz gibi görünüyor ama işte size sihirli cümle. İşte sır gibi sır.
Nereden mi biliyorum? Hemen ertesi gün denedim ve hayatımda yediğim en güzel Sarıyer böreği idi gerçekten. Ba-yıl-dık!
Sözün özü; test edildi, onaylandı. Börekseverler hiç tereddüt etmeden deneyebilir:)
-5 adet yufka
-300 gr orta yağlı kıyma
-3 adet orta boy soğan
-3 yemek kaşığı zeytinyağı
-1 çay kaşığı tuz
Sosu için:
-1su bardağı su ya da süt
-1çay bardağı sıvı yağ ya da zeytinyağı
-1adet yumurta
Üzeri için:
1 adet yumurta sarısı
Yapılışı:
- Soğanların kabuklarını soyduktan sonra yıkayın ve doğrayın.
- Bir tavanın içine alıp zeytinyağını ile birlikte hafiften sararıncaya kadar soteleyin.
- Kıymayı ayrı bir tava ya da tencereye alıp suyunu çekene kadar kavurun.
- Tuzunu ekleyip ocaktan alın.
- Sotelediğiniz soğan ve kıymayı soğuduktan sonra birleştirin.
Sos için;
- Büyükçe bir kabın içine yumurtayı kırıp hafifçe çırpın.
- Üzerine zeytinyağı ve sütü ilave ederek karıştırın.
Sarma aşaması:
- Tezgâhın üzerine serdiğiniz yufkaları sırayla alıp hazırladığınız sostan bir fırça yardımıyla her tarafı ıslanacak şekilde sürün.
- Üzerine kıymalı harçtan eşit miktarda serpiştirdikten sonra rulo şeklinde sarın.
- Ruloyu ister yuvarlak ister oval şekilde birleştirin.
- Böreklerinizi yağlı kağıt serdiğiniz bir fırın tepsisine dizin.
- Bir kasenin içinde yumurta sarısı ile zeytinyağını çırparak karıştırın.
- Hazırladığınız böreklerin üzerine fırça yardımıyla sürün.
- Önceden ısıttığınız 180 derecelik fırında ortalama yarım saat, alt üst kızarıncaya kadar pişirin.
* * *
EK:
Hafta Sonu İçin Yaptığım Bir Sonraki
(20.09.21)
Daha iyi anlaşılması için bu kez fırına girmeden önceki aşamalarla birlikte biraz daha detaylı fotoğraf koymak istedim. Kıymalı harç, tamamı sosla ıslatılmış yufkaya bu aralıkta dağıtılıyor. Daha sonra rulo yapılıp dolandırılıyor.
Kalın sağlıcakla...
* * *